KKTC-TC TARİHİ İLİŞKİLERİ VE ANNAN PLANI’NDAN BU YANA DEĞİŞEN KOŞULLAR (GELECEKLERDEN NİÇİN KORKUYORUZ) - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 19, 2024
Köşe Yazarları

KKTC-TC TARİHİ İLİŞKİLERİ VE ANNAN PLANI’NDAN BU YANA DEĞİŞEN KOŞULLAR (GELECEKLERDEN NİÇİN KORKUYORUZ)

Tarihi değiştiremeyeceğimize göre Kıbrıs Türk halkının anavatanının Türkiye olduğu gerçeğini de değiştiremeyiz…
Nitekim adadaki Türk halkı asırlardır bu gerçekle yaşadı. Türkiye’yi hep “anavatanı” olarak bildi, öyle kabul etti… Himmet ve inayetini hep bu nedenle istedi… Askeri güvencesine hep bunun için sığındı… Siyasi geleceğini bu nedenle Ankara’nın inisiyatifi ile birlikte tayin etmeye çalıştı…
FAKAT: Kıbrıs Türk halkı hiçbir devrede “anavatanıdır” diye Türkiye’ye bağlanmak, koltuğu altına girmek için ne siyasi iradesini kullandı ne de öylesi bir şuuru “ideası” yaptı…
Tam aksine “Kıbrıslı Türk” olarak kaldı, Kıbrıslı Türk olmaktan çok hoşlandı… O kadar ki üzerine Rum’un düşmanlığında yakılmış cehennem ateşleri düşerken bile naturasına kazıdığı “Kıbrıs Türk kimliğinden” zerre ödün vermedi… Kısaca “gel kurtar” dedi ama “Türkiyeliyim” demedi!
Buna karşılık: Söylemeye hiç gerek yoktur, Rum halkı Türk halkının tam aksine hep “Kıbrıs Helendir Helen kalacaktır” da dedi, Kıbrıs’ı “Enosis”le Yunanistan’a bağlamayı “Megalo İdeası” da yaptı…
(Yeri geldi şimdi soruyorum: Bu adada kim daha çok çözüme yakın ve çözüm konusunda samimidir…) Geçiyorum!
YENİ TÜRKİYE YENİ KIBRIS: Yukarıda çok kısaca vurguladığım Türkiye-Kıbrıs ve Türk halkı gerçeği elbette ki tarihi süreç içinde zamana mekâna göre değişecekti… Tarih kendini yazmaya devam ettiği için Kıbrıs’ta da kendi tarihi gerçeklerinde Anavatan-Yavruvatan ilişkilerini yazacaktı.
Ki ileride bu tarihi okuyanlar bilecekler ki eğer Türkiye olmasaydı bu adadaki Türk halkı da olmayacaktı! Ancak Tarih şunu da yazacaktı: Kıbrıs Türk halkı bu adada her devrede “bağımsızlık ve egemenliğini elde etmek için mücadele etti!”
İŞTE BÜYÜK YOL AYIRIMI: Bugüne kadar olagelen tüm siyasi gelişmeler, adadaki Türk halkının da en az Rum halkı kadar özgür ve egemen olma hakkı için mücadele ettiğinin tarihi gerçeği ile kaimdir…
Nereye kadar? Annan planına kadar… Şimdilerde ise “yeniden başlayan müzakerelerde “tek egemenlik” üzerine kurulması tasarlanan “federasyon tasavvurlarına” kadar…
Nitekim bu süreç nedeniyledir ki artık Kıbrıs Türk halkı için “Türkiye” ne eskisi kadar “güvenilirdir” ne de “şükranlarımızın” sunulacağı bir “anavatan” konumundandır.
Çünkü Kıbrıs siyasi sorunu artık “Türkiye”nin değil, Erdoğan’lı AKP’nin sorunudur… Oysa Erdoğanlı AKP bizatihi Türkiye’de ve dış politikası ile dünyada sorunlu bir ülke duruma gelmiştir! Dolayısıyla “bu yeni Türkiye’ye” şimdilerde daha temkinli bakıyoruz… Çünkü artık Türkiye’nin bizi Rum’un, AB’nin ABD’nin siyaset oyunları içinden çekip kurtaracak bir güçlü dış politikası kalmamıştır… Üstelik içteki sorunlar nedeniyle o “dış politika” dengeleri bozulurken Kıbrıs’taki çözüm iradesi de “kendinden öte güçlerin” eline geçmiştir…
GELİN BU TÜRKİYE’YE DE BAKALIM. Öteden beri “Atatürk devrimlerinin tutmadığı” yolundaki düşüncelerimi gitgide inatçı bir saplantı haline getirdim… Üstelik bu kez Erdoğanlı AKP İktidarı’nın Türkiye’de “İslam odaklı” muhafazakâr politikasını çakan bir de somut değişim vardır ki Atatürk’ün laisizmi ile taban tabana zıtlığını sergilerken, benim de saplantımı pekiştirmektedir…
Çünkü Kıbrıs Türk halkının Kıbrıs’taki haklarının “milli görüş” içinde ele alınması başkadır, “İslam anlayışı” politikası içinde değerlendirilmesi başkadır…
Bakın bu olay Güney’de tam aksidir. Onlarda Kıbrıs politikası “kilise çıkışlıdır.” Dolayısıyla her devrede Ortodoks Kilisesinin etkisinde kalmıştır… Türkiye ise yeni yeni “İslam odaklı” bir muhafazakâr anlayışı “yönetselliğin sistemi” haline getirmeye çalışmaktadır. Bunu da “tek parti” hatta “tek adam” “otoritesi” ile gerçekleştirme amacındadır… Dolayısıyla zaten Atatürk’ün maya tutmayan Laiklik devrimini tepetaklak etmeyi hedefin başına koymaktadır… Nitekim bu amaca ulaşmak için “Atatürk imajını” basite indirgeyip sıradanlaştırmak ve tabu oluşunu yıkmakla işe başlamıştır…”
Yani Atatürk devrimlerine karşı “bir İslam devrimi” söz konusu olmaktadır…
PEKALA TÜRKİYE HALKI KÖKLÜ DEĞİŞİME MÜSAİTTİR MİDİR? Evet! Nitekim bu nedenle Atatürk’ün Laik devrimi tutmadı demiştim… İnsan unsuru çok önemlidir. Erdoğanlı AKP bu insan unsurunu çok iyi değerlendirerek yola çıktı. Biliyordu ki camilerin minareleri mızrağı, kubbeleri kalkanı olacaktı… Biliyordu ki kitleler arkasından bunun için koşacaktı…
Oluyor! Ve Türkiye İslam’a dayalı dış politikasını İsrail düşmanlığı üzerinden Arap dünyasına yansıtmaya çalışırken, Ortadoğu dengeleri ile oynamaya çalışıyor…
BUNUN İÇİN KORKUYORUZ: Çünkü Kıbrıs’ın bu dış politikadan bağımsız Türkiye’nin bir “ulusal davası” olarak sürdürüldüğüne inanmak istesek de radikal din üzerine gelişen politikanın yansımalarının TC de yarattığı etki tepkilerine kuşku ile bakmaktan korku duymaktan kurtulamıyoruz…
Çünkü artık Türkiye ne bir daha 1974’ü yaratacak koşulların ülkesidir ne de Kıbrıs Türk halkını öylesi bir Ortadoğu politikası zafiyeti içindeyken AB ve Amerika karşısında savunacak pozisyondadır… 1974’teki fırsat bir daha ele geçmez. Dolayısıyla o fırsatın Kıbrıs Türk halkına sağladığı Kuzey’deki özgürlük ve egemenliğinin kadrini kıymetini çok iyi bilmek gerekir… Harcamamak gerekir… Oysa bildiğimiz Erdoğan, günü geldiğinde “Annan Planı’na fit giden bir liderdir!” Önüne gelse üzerine yine balıklama dalar! Ne var ki “belki ehven’i şer diyeceğimiz Annan Planı bile tarihte kaçırılmış fırsat olarak yerini alırken, her halde bundan sonrası her hangi bir anlaşmanın Rum halkı açısından Annan Planı gerisinde olacağını düşünmek mümkün değildir. Bu neden de korkuyoruz!

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar