Kent Ödülüne Layık Bir Entegrasyon Çalışması - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Mayıs 3, 2024
Poli

Kent Ödülüne Layık Bir Entegrasyon Çalışması

Oldu olası Kuzey Kıbrıs’ta kalıcılaşmış göçmen kitleye yönelik bir uyum politikası izlenmediği, özellikle göçmen ailelerin topluca yaşadıkları kimi yörelerde getto yaşamının hüküm sürdüğüne yönelik eleştiriler yapılır. Aşağıda okuyacağınız söyleşi, yaklaşık beş yıldan beridir merkezi Lefkoşa Surlariçi olan ve yoksul göçmen ailelerin çocuk ve gençlerine yönelik yaşam boyu eğitimi hedefleyen başarılı bir öyküyü anlatmaktadır.

Çoğumuz onları Türkiye televizyonlarında izlenen “Yetenek sizsiniz” yarışmalarından tanıdık. Onların  ortalarda görünmeyi sevmeyen liderleri Derviş Gökan Zeybek’i bulduk ve öykülerini uzun uzun dinledik. Bu uzun şöyleşinin sonunda, yapılan çalışmaların teşvik edilmesi hatta bu çalışma programının Lefkoşa Kent Yurttaşlık Ödülü ile cesaretlendirilmesi gerektiği sonucuna vardık. İşte o söyleşi;

img_9799Poli: Derviş Gökan Zeybek kimdir? Kendinizden bahseder misiniz?


Derviş Gökan Zeybek: Uluslararası İlişkiler üzerine eğitim aldım ve master programı için Amerika’ya gittim. Bu programı tamamladıktan sonra doktora programına geçmek üzereydim. Ancak geçmiş yaşamımda aldığım kültürel nosyon ve Amerika’da tanık olduğum yaşam anlayışı, bu tür bir kariyerin bana uygun olmadığı sonucunu çıkarmama neden oldu.

Amerika’daki yaşam hızı, her şeyin büyük ölçekler üzerine kurulu olması, yaşamda ne için olduğu çok da belirgin olmadan ödenen bedeller, çok küçük sosyal gruplar, yapay olarak tanımlanabilecek sosyal hayat beni çok etkiledi. Bizden çok ileride yaşanan bu hayatın, aldığım eğitim ile benim gelecekteki hayatımı oluşturacağı korkusu ve endişesi, bende bu alandan radikal bir şekilde çıkmam gerektiği sonucunu yarattı. Biz özümüze bağlı olarak yaşayıp yetişmiştik fakat orada büyük bir yapaylıkla yüz yüze gelmiştim. Her şeyi terk ederek Kıbrıs’a döndüm ve hemen askere gittim.

Bir yıllık askerlik süremin ilk üç ayını Türkiye’de Tuzla eğitim kampında geçirdim. Bu alan da benim için önemli bir yaşam deneyimi oldu. Olması gereken yurtseverlikle semboller ve kurallar arasında gittik geldik. Militarizmin doğasına tanık olduk. Buradan elde ettiğim deneyimleri de bir yere not ettim.

Çocukluğumdan beridir iki ayrı özelliğimin farkında idim. Birincisi, çok gözlemci bir kişiliğe sahiptim ve her şeyin, her davranışın nedenine yönelik meraklarım vardı. Aile içi davranışlar, okulda hocalarımızın bize yönelik davranışları, sosyal ilişkilerimdeki eksikleri fazlalıkları hepsini bir yere not ediyordum. İkincisi ise, duygularımı dans ile ifade ve tatmin etmeye çok yatkındım. Modern ve klasik dansların bazı türlerinde ileri gitmiştim. Amerika’dan dönüp askerliğimi de tamamladıktan sonra 2011’de kendimi klasik “Kıbrıs buhranı”nın içinde buldum. İş bulma, aile kurma çocuk sahibi olma zorunluluğu ve güçlükleri ile yüzleştim. 3 yıl süren bir evliliğim oldu fakat sonlandırdık. Şu anda hayatımın merkezini oluşturan stüdyo kurma girişimim o zamandan, henüz daha evli iken başladı. Böylece hem öğrenme hem de öğretme sürecimde iyi bir motivasyon kaynağı oluşturmuş oldum.

img_1607

 

Poli: Az evvel Amerikan toplumuna yönelik ciddi bir eleştiride bulundunuz. İlişkileri asosyal ve ruhtan yoksun olarak nitelediniz. Peki bizim toplumun bir eleştirisini yapar mısınız? Yaptığınız faaliyetler geleneksel toplum değerleri ve yargıları ile örtüşmüyor.

Derviş Gökan Zeybek: Bir yetişkin olarak klasik toplumun içinde yer almaya başladıktan sonra, toplumun sosyal baskısını  ve sizi yönlendirme arzularını yeniden hissetmeye başladım. Ancak benim yapmaya çalıştığım iş, aslında master tezimin içinde yer alan ve içeriğini iyice kavradığım çatışma çözümü (conflict resolution) kapsamı içinde idi. Çok büyük emekler harcayarak hazırladığım master tezimin aslında bir süre sonra rafa kaldırılacağını ve beni hırslarımın yöneteceği azgın bir rekabet ortamının içine çekeceğini kestirebiliyordum. Belki Birleşmiş Milletler’de veya uluslararası bir kurumda iş bulacaktım ama oradaki ilişkiler ve sunulan hayat bana ait olmayacaktı. Ben işin bu yönünü reddettim ve kendi yargı değerlerime uygun yaşama yolunu seçtim. Açıkça söyleyebilirim ki; Bizim şu anda yapmakta olduğumuz şey bir tür toplum mimarlığıdır. Geçmişten gelen deneyimlerle geleceğe yönelik ideallerimizin harmanlandığı, insana ve doğaya saygılı yeni tür ve ihtiyacımız olan yeni bir yol yapmaya çalışıyoruz.

Poli: Peki merkezinde dans olan bir sanat stüdyosu kurma fikri nasıl oluştu? İlk adımı nasıl attınız?

Derviş Gökan Zeybek: tamamen tesadüf sonucu karşılaştığım dört gençten aldığım enerji ile oldu. Lefkoşa Surlariçi’nde yaşayan, sokakta dans etmeye veya ufak tefek şeyler yapmaya çalışan, yaşadıkları sosyal ortamdan dışlanmış, mesela “hip-hop” şapkası takarlar diye ailelerinden dayak yiyen on beş yaşında gençler.

Poli: Bu çocuklardan bize biraz daha bahsedebilir misiniz?

img_0531Derviş Gökan Zeybek: Hepsi de Türkiye kökenli ailelerin çocukları idi ve hikayeleri dehşet uyandıran cinstendi. Bazıları Karadenizli ailelerin çocukları idi. Burada doğmuşlar Türkiye’den hiç haberleri yok. Çok küçükken Hatay’dan gelmiş olan var. Aile burada tutunmaya çalışıyor çocuk ise arada kalmış kimlik sorunu yaşıyor. Tipik yoksul ve dışlanmış göçmen aile çocuklarında görülebilecek her türlü sorunu yaşıyorlar. Bu çocukların eğitimlerine devam edip edemeyecekleri de belirsizdi. Bu çocukların üçü şimdi üniversiteye gidiyorlar, bir tanesi ise meslek sahibi oldu. Makinistlik yapıyor.

Dans yeteneğine sahip bu dört çocukla çalışmaya başladığım zaman arkadaşlarımın bazıları yaptığım işi “yatırım yapmaya değmez” olarak nitelediler ve garipsediler. İşler ilerleyince, bazıları bu defa “bunlarla kesin sözleşme yap elinden kaçmasınlar” telkininde bulunmaya başladılar. Benim için bu yaklaşımlar ticari mantıkla söyleniyordu ve benim değerlerime uygun değildi. Ben, bize verilmeyenleri bu çocuklara vermek için yola çıkmıştım. Özgüven yaratmak, yaratıcı olabilmek, dayanışma ruhu ile insana ve doğaya saygılı olmayı öğrenmek, özgürlükten yana olabilmek gibi temel insani değerlere ulaşmaya çalışmak bizim ana felsefemizi oluşturdu. Elimde ne varsa bilgilerimi imkanlarımı vereceğim, bölüşeceğiz ve kendi dünyamızı yaratacağız dedik. Öyle de yaptık.

Poli: Sıcak ve samimi açıklamalarından cesaret alarak soruyorum. Göçmen bir aile on beş yaşındaki oğlunun veya kızının “tuhaf görünümlü bir adam”ın eline geçtiğini “beş para etmez geleceği olmayan işler” yaptıklarını fark ettiğinde ne tür bir tepki verir?

Derviş Gökan Zeybek: Bu tür tepkilere alıştık ve aştık artık. Pasif aksiyon dediğimiz tavır içine girdik ve sorunu çözdük. İlk zamanlar bu çocukların aileleri ile karşılaştığımızda gözlerinden beni öldürmek istediklerini anlıyordum. Onlara göre görüntü çok kirli idi ve hiç huzurlu değillerdi. Kuşku ile yaklaşıyorlardı. Biz ise önyargıları kırmak için hareketler geliştirdik. Ben görünümüm ve davranışlarım ile, toplum yargılarına  göre önyargı ile karşılanan aykırı bir insanım. Ama tam tersi, toplumun çok fazla da içindeyim. Birinci ligde on yıl basketbol oynadım, basketbol hakemliği yaptım, okullarda eğitmenlik yaptım ve çok insana karıştığım için o imaja bakıp aldanmadı çoğu zaman insanlar. Hep bilinen oldum. Aile tepkilerine dönecek olursak. Çok aşırı tepkiler aldık ancak dedik ki “biz hiçbir kimseye karşılık vermeyeceğiz.” Her şeyde sabır göstermeyi öğrendik. Çözümü zamana bıraktık herkes ortaya çıkan ürünlere baktıkça önceleri “çok da kötü bir şey yokmuş” demeye başladılar, şimdi ise “çok iyi şeyler oluyor” denmeye başlandı.

img_4518Poli: Bu çocukların pozitif gelişiminden siz bir tür “model” mi yaratmış oldunuz?

Derviş Gökan Zeybek: Bu çocuklar daha başka yüzlerce çocuk için rol modeli oldular. Hatta dans okullarında profesyonel şartlarda dans eğitimi almaya çalışan çok sayıda çocuk ve gençler için de model oluşturdular. Bizim çocuklar bu değişimi yakaladılar ama abartarak yaşamadılar. Hiçbirinin egosu şişik değil. Başarı peşinde değil, üretme derdindedirler. Surlariçi’nde çocuk “ben hasan abi ile dans etmek isterim” diyerek geldi. “Benim kahramanım Bekir abidir” diyenler var. Bu çocuklar Surlariçi’nden çıktı, yaklaşık iki buçuk yıl bütün adayı gezdik ve şimdi de diğerlerine model olmuşlar. Ortada para yok. Birbirimize, dayanışmayı, işbirliğini, paylaşmayı ve insani değerleri öğretmeye çalışıyoruz. Bu çocukları sadece Surlariçi’nde değil, Girne’de, Lefkoşa’da Mağusa’da takip eden ciddi sayıda bir kitle var.

Poli: Bu süreçten toplamda kaç kişi geçti? Şu anda kaç kişi ile çalışıyorsunuz?

Derviş Gökan Zeybek: Binlerce kişi geldi geçti. Güney Kıbrıs’tan ve bütün dünyadan bizim dokunduğumuz ya da bize dokunan insanlar oldu. Başladığımız yıl Belçika’dan bizi fark eden ve gelen bir grup oldu. Üç hafta dayanışma usulü ile kaldılar ve bize dans eğitmenliği yaptılar. Sonra bu tür iletişimler ağı oluşturduk. Kilit rolü kalbimizin temizliği oynadı.

Lefkoşa Surlariçi bağlamında konuşacak olursak, buradaki çocuklardan ve gençlerden çok sayıda takipçimiz var.. Bizi etkinliklerimizde izleyen, stüdyoya gelip katılım gösteren, dansçılarımızla arkadaşlık ilişkisi kurmaya çalışan bölgeden çok sayıda çocuk ve gençler var. Şu anda dans, müzik ve sanat  anlamında dört farklı jenerasyonla çalışmalarımız var.

img_2490Poli: Herhangi bir kamu veya özel kuruluştan destek görüyor musunuz?

Derviş Gökan Zeybek: Çalışmalarımızı başlattıktan sonra mekan oluşturabilmek için Vakıflar İdaresi’ne başvurduk. Birisinin eline düşüp de sürekli olarak kira artışına uğramamak için. Bir göz oda için iki yılımı kapılarının önünde geçirdim ama olmadı. Şimdiki stüdyo lokalimizi kiralamak zorunda kaldık. Lefkoşa Belediyesi’nin bazı programlarına dahil olduğumuz için millet sanıyor ki lokalimiz belediye tarafından temin edildi. Hatta binamızı Vakıflar İdaresi’nin restore ettiği bile söyleniyor. Bizim insanlara el ele tutuşulursa her şeyin başarılabileceğini gösterme hedefimiz vardı. Bunu başardık.

Bizim para elde etme gibi bir hırsımız yok. Bütün faaliyetlerimiz nerede ise bedavadır. Mali sorunlarımızı iç dayanışma yolu ile çözüyoruz.

Poli: Sizin çocuklarınızı bazen çarşı meydanında gelip geçenlere dans gösterisi yaparlarken görüyoruz. Müthiş bir özgüvenleri var. Gösteri anlamında neler yapıyorsunuz?

Derviş Gökan Zeybek: Topluluk olarak aklınıza gelebilecek ne kadar sivil toplum kuruluşu varsa hepsinin etkinliklerinde en önde bulunduk. Son olarak Çağlayan’daki Lefkoşa Festivali’nde bulunduk ve her gecesinde gösterilere katıldık. Bu tür çalışmalara gönülden katıldık ama yaşamımızı sürdürebilmek için paralı gösterilere de katıldık. Biz dans okullarında gördük ki, çocuklar iki tane şarkı ile çalışır ve sekiz ay sonra bir gösteriye katılır. Tıpkı sınava girerler gibi. Bizimkiler, uygun olan her günde, sokakta üstelik her an değişken izleyiciler karşısında doğaçlama dans gösterisi yaparlar. Bu durum tabii ki bir hayat tecrübesi oluşturur ve özgüven en üst seviyeye çıkar.

Poli: Sonra insanlar sizi Türkiye’nin ünlü ‘Yetenek Sizsiniz’ yarışma programında gördüler. Toplumun bir kısmı “Allah Allah Kıbrıslı imişler kim bunlar yahu” demeye başladılar. Bu programlara dipten zirveye çıkılabileceğini ispat için mi katıldınız.

Derviş Gökan Zeybek: Tam da öyle değil. Mesaj vermek ve sesimizi duyurmak için dört defadır bu yarışmalara katılıyoruz. Bizim çocuklarımız farklı bir duruş sergilemeye çalıştılar. Diğer yarışmacıları görmüşsünüzdür. Sahne öncesi heyecandan ölecek gibi olurlar. Ya da tur atlayanlar aşırı sevinç gösterisi yaparlar çoğunlukla. Oysa bizim odaklandığımız nokta, iyi bir dans gösterisi hazırlamak ve bunu paylaşmaktı. Biz, rekabet tutkusundan kazanma hırsından uzağız. Bunu on beş yaşındaki çocuklarımız bile bilirler.

Birkaç ay önce katıldığımız sonuncusunda bizi yarışma dışı tutarak doğrudan finallere davet ettiler. Son defa katılıyoruz dedik ve gittik. Ben ilk defa sahnede yer aldım ve kısa bir mesaj vermeye çalıştım. Dedim ki; Bu gördüğünüz grup bir sosyal sorumluluk projesinin ürünüdür. Kazanma hırsı ile gelmedik. Barış özgürlük ve mutluluk için buradayız. Bu yarışmada otuz küsur grup arasından beşinci geldik.

img_1833Poli: Gelecek için ne öngörürsünüz?

Derviş Gökan Zeybek: Amacımız Surlariçi’nden bir akım başlatmaktı.

Odak noktamız burası değil ama burada yaşayan insanlarla göstermek isteriz ki Kıbrıs’ta yaşayan farklı bir toplum var. İnsanlık değerleri insanları ayırmamamız gerektiğini söyler bize. Geleceğimiz için bu çocukların belirli yeteneklere sahip olmaları, önlerinin açılması, dünyayı gezmeleri ve aldıklarını getirip diğer çocuklara aktarmalarını sağlayacak koşullara ulaşmalıyız. Belki bu sayede içsel barışa sahip, huzur içinde yaşayan bir topluma ulaşabiliriz. İsteğimiz ve niyetimiz, daha çok çocuğa ulaşıp bu güzel duyguları onlara da kazandırmaktır.

Poli: Lefkoşa Surlariçi’ne yönelik yeni bir ilgi biçimi oluşuyor. Siz bunu nasıl karşılıyorsunuz?

Derviş Gökan Zeybek: Önce Güney Lefkoşa’dan başlayım izin verirseniz.

Orada yavaş seyreden çok doğal bir değişim süreci yaşanıyordu.

Belediyenin makul bir değişim programı uygulanıyordu. Mali krizden sonra her şey değişti ve daha düşük maliyet hesapları ile başta büyük şirketler olmak üzere bölgeye bir akım başladı . Sonunda bölge büyük paraların konuşulduğu bir bölge haline geldi ve nosyonunu kaybetti.

Bizim bu deneyimden yararlanmamız ve ayni hatalara düşmememiz gerekir.

Bizde devletin bölge için politikalar oluşturmasını beklemeyi biraz hayali olarak görüyorum. Belediyenin yapabileceği şeyler olduğunu düşünüyorum ama Lefkoşalıların Surlariçi’ne yönelik olarak ilgisini ise para ile rant ile ilgili hesaplar olarak görüyorum. “Ölü dönemde alayım, aktif dönemlerde satarım” hesapları ile dükkan, bahçeli ev arayan bir sürü insana tanık oluyorum. İnsanlarımızı hesapsız kitapsız olarak Surlariçi’ne gelmeye buradaki harika doğallıkla kendilerini huzurlu ve mutlu etmeye davet ediyorum.

Poli: Konumunuz gereği sizinle uzun bir söyleşi yapmak zorunda kaldık sizi yorduk. Çok teşekkür ederiz.

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar