Tarım Bakanı Erkut Şahali, “Kooperatif Süt Fabrikası devlet dairesi değildir, dolayısıyla oradaki ürün fiyatını devletin kontrol etmesi gibi bir durum yoktur” dedi…
Ardından da, sütün kontrollü ürün yapılabileceğini, ancak bunun da bir bedeli olduğunu ekledi.
E, ama süt temel gıda maddesi değil mi?
Süt de denetimli mal ilan edilmezse, ne edilir ki?
Yasa bu yetkiyi en çok da süt gibi bir madde için öngörmüştür diye düşünüyor vatandaş.
Oysa işin içinde öylesine karmaşık ilişkiler var ki…
Teşvikler, destekler, sübvansiyonlar, şunlar bunlar.
Keşke devlet asıl bunlardan çekilse.
Şu anda vatandaş serbest piyasanın değil, yürürlükteki acaip karma sistemin kurbanı durumunda.
Devletçi, korumacı bir sistemimiz mi var, liberal, serbest piyasa sistemi mi, belli değil.
Onun için de her gün bir üretici kesim kapıya dayanıyor.
Vatandaş da, hem sübvansiyonları dolaylı vergi olarak ödüyor, hem de herkesin kafasına göre yaptığı zamların bedelini.
Artık dibe vurduğumuza göre, sistemi ellemenin zamanı gelmedi mi?
Bu korumacılık devam ettiği sürece, üretim yapsak ne, yapmasak ne.
Devlet verdiklerinin karşılığını alamadıktan sonra, vatandaşa bir faydası olmadıktan sonra…
VARSA BİLDİĞİNİZ YARGIYA GİDİN….
SİZ MİLLETVEKİLİ DEĞİL MİSİNİZ?
UBP milletvekili Aytaç Çaluda’ın dokunulmazlığı kaldırıldı. Kendisinin kabul oyuna rağmen, partisinin bazı milletvekillerinin ret oyu vermesi dikkat çekti.
Şimdi yargı süreci başlayacak.
Bu süreç halının altına süpürülen başka meselelerin de açığa çıkmasını sağlar mı acaba?
Tabii umudum yok ama, baksanıza başta Çaluda’nın kendisi olmak üzere, bir çok yerden başka yolsuzluk iddiaları, imaları geliyor.
Bunlar tabii iddia da, ateş olmayan yerden de duman çıkmadığı malum.
Mesela Sayın Çaluda, “develer dururken, siz pirelerle uğraşıyorsunuz” diyerek daha büyük yolsuzluklar olduğunu, bunların üstüne gidilmediğini ima ediyor.
Konu Meclis’te tartışılırken, muhalefet milletvekilleri “Daha büyük yolsuzluk dosyaları dururken, neden Çaluda ile uğraşılıyor” sorusunu soruyorlar…
Ayrıca sosyal medyada üstüne gidilmediği iddia edilen bir çok yolsuzluk örnekleri uçuşuyor.
Sosyal medyada ileri sürülenleri belki birileri suç duyurusu olarak kabul eder.
Ancak diğerleri, Meclis’teki milletvekillerinin söylemleri.
Onlar böyle açık açık konuşuyorlarsa, “iddia” deyip geçiştirilemez.
Madem bildikleri var, niye yargıya gidip ifade vermezler?
Neden Meclis’te soruşturma açılması için önerge vermezler?
Öyle atıp tutmakla nereye varılabilir ki?
Zaten eğer ortada bir çürümüşlük varsa, bu şekilde görmezden gelmelerle olmuştur.
Devletin hem yasama hem denetim organı olan Meclis bile gereğini yapmayacaksa, boşuna konuşmasınlar.
Varsa bildiğiniz, gidin gereğini yapın…
Hem böyle bir iddia ortaya atıp hem de peşine düşmüyorsanız, o daha da mide bulandırıcı…
YERİN KULAĞI VAR
LİDERLER HAZIR:
Akıncı ve Anastasiadis 6 ay aradan sonra biraraya gelecekleri Cuma gününü bekliyorlar. Her iki lider, olası bir süreçte izlenecek yol, masaya nelerin konacağı hakkında hazırlıklarını tamamlayıp beklemeye çekildiler. Sanırım ana konu “gevşek federasyon” tartışması olacak. Bir kehanette bulunayım mı? Anastasiadis’in gevşek federasyondan anladığının bizim anladığımızla ilgisi olmadığı , danışmanının yayınladığı gibi “Kıbrıs Cumhuriyeti’nde otonomi” modeli olduğu ortaya çıkacak… Tabii ki bu formülü de, sırf “görüşüyor” desinler diye icat ettiğini de göreceğiz.
KRİZ OLUR MU?:
Dörtlü hükümetin kuruluş mutabakatında yeralan, TDP milletvekili Hüseyin Angolemli’nin “Meclis Başkanı” olması konusuna, Anayasa olanak vermedi. Yenidüzen’in haberine göre, Meclis’te grubu olmayanların da Meclis Başkanı seçilebilmesini öngören Yasa Önerisi’ne Başsavcılık olumlu görüş vermedi. Ortaklar bir kez daha oturup karar vermeli. Ülkenin çıkarları mı, bir partinin çıkarı mı…
İLGİNÇ BİR TALEP: Tarım Bakanı Şahali, Cumhurbaşkanı’ndan, iki hafta önce Meclis’ten geçen Tohum ve Üretim Materyalleri Yasası’nın Meclis’e iadesini rica etmiş. Bakan, “tartışmaların sürmesini” gerekçe gösteriyor. Oysa biz, tüm paydaşların görüşlerinin alındığını biliyorduk. Nasıl oldu bu iş? Yine de, böyle bir talepte bulunmak bir siyasi için cesaret işidir. Sayın Şahali, en iyisini yapmak adına bu cesareti göstermiş.
MAĞDUR MU?:
UBP Genel Başkanı Hüseyin Özgürgün’le ilgili dosyanın Meclis’e gelmesi, kurultay sonrasına kaldı gibi görünüyor. Yapılan anketlerde diğer adaylara karşı şansı az gibi görünse de, son günlerde ilçelerde düzenlediği buluşmalardaki kalabalık, dikkatlerden kaçmıyor. Belli ki hakkındaki iddia ve suçlamalar UBP tabanında pek rağbet görmemiş. Aksine parti “mağdur” olarak gördüğü Özgürgün’e daha da sahip çıkmış görünüyor. Hafta sonu yapılacak kurultay bazı sürprizlere gebe olacak…
MARAŞ ÖYLE DE, YA KKTC?:
Internet üzerinden seyahat satan biletall.com, ‘Ne kadar isteseniz de ziyaret edemeyeceğiniz 5 yer” listesi yayınlamış. Aralarında kapalı Maraş da var. Kullanılan ifadelerden, bir yabancı siteden alındığı belli. İnsanın aklına şu geliyor; tamam Maraş girilmez bölge de, ya KKTC? Bir başka ülkede durak yapılmadan gidilemeyen bir memleket var dünyada. Direkt uçuşun yasaklandığı bir yer. Ülkenin, insanlarının dünyadan koparılmaya çalışıldığı bir yer. Bu insanlık suçu değil mi? Keşke saçma sapan turizm fuarları yerine, bu konuya asılıp kampanyalar yapsak….
KİM KIRDIRDI?:
Yine bir mahkeme haberiydi, çalışma izinli iki işçi, kaçak olduğu için mühürlenen bir inşaatta, mühürü kırıp çalıştıkları için tutuklanmışlar. Ama bunlar işçi, kendi kafalarına göre mi yaptılar bunu? Onlara bunu yaptıranın, inşaat sahibinin hiç mi suçu yok. Tuhaf bir durum. Çalışma Bakanlığı bu konuda ne diyecek gerçekten merak ettim. Bu iki işçi işlerini kaybetmemek, patronu zora sokmamak için suçu üstlenseler de inandırıcı mı?
ZİRVEDEKİLER
Nezire Gürkan: “Toplum her geçen gün tüm değerleri ve kurumlarıyla çöküşe doğru gidiyor. Sadece devlet daireleri değil, polis teşkilatından okullara, esnaftan iş çevrelerine kadar her alanda gözle görülür hale gelen ‘toplumsal çöküş’, nedensiz ‘moralsizliği’ de besliyor. Her tür konfora sahip olmasına karşın her şeyden şikâyetçi bireyler haline geliyoruz”…
DİPTEKİLER
Ne Konuşacağız: Rum lider Anastasiadis, geçiş kapılarıyla ilgili konuşulacak bir şey olmadığını düşünüyormuş. Garantileri tartışmıyor, sıfır askerde direniyor. Ortak devlet, dönüşümlü başkanlık, siyasi eşitlik konuşmuyor. İyi de seninle neyi konuşacağız be refik…
