İş yaşamında da siyasette de emin adımlarla ilerlemeyi tercih eden Resmiye Eroğlu Canaltay, sırf kadınım diye siyasette olma fikrini sevmiyorum. Emek verdiğim, insan olduğum ve katkım olduğu için orada olmalıyım” diyor ve ekliyor:
RÖPORTAJ : Pınar BARUT
FOTOĞRAFLAR: Turuğsan Arslankelle
Resmiye Eroğlu Canaltay, dört kız kardeşin olduğu ailenin en büyük kızı olarak Mağusa Suriçi’nde dünyaya gelmiş, babası ve annesiyle köy köy, şehir şehir dolaşarak büyümüş.
Canaltay, “Henüz 6 aylıkken önce İstanbul’a gittik, sonra tekrar adaya döndük. Sırasıyla Serdarlı, Mehmetçik, babamın ihtisası için Ankara ve en sonunda da Suriçi’ne yerleştik. Belki de bu yüzden olsa gerek seyahat etmeyi çok seviyorum” diyor ve ekliyor “Kıbrıs’ın hem en güzel hem de acılarının olduğu dönemde geçti çocukluğum”
“Geçmişi seviyorum”
Resmiye Hanım, bizi Mağusa Suriçi’nde, “Vedenik Evi” adıyla işlettikleri restorantta ağırladı. Restoranın bazı odaları hala orijinal halinde. Tarihi eser sayılacak eşyalar arasında kahvelerimizi içerken anlatıyor Canaltay;
“İçinde bulunduğumuz ev, benim doğduğum evdir. Güzel komşulukların olduğu bir mahalle burası. Geçmişi seviyorum. Çünkü bize ihanet etmeyen tek şey anılarımızdır”
“Hiç kimseyi ayırmayacaksınız”
Kıbrıs Türk siyasetine adını yazdırmış bir babanın, Derviş Eroğlu’nun kızı olmasının ve babasıyla ilişkisinin nasıl olduğunu sorduğumda ise duygulanıyor Resmiye Hanım.
“Babamızla ilişkimiz çok güzeldi. Ondan en çok duyduğumuz nasihat ‘Çok zor şartlarda yaşasanız da, bir yerde bir şans var, bunu görün. Ne kendinizi ne başkasını suçlayın. Ne yapmak istediğinize karar verin, hayat yolu size açılır” oldu. ‘İnsanlar eşittir. Hiç kimseyi ayırmayacaksınız’ diyerek büyüttü bizi”
“Önce ailemizi sonra ülkemizi sevdik”
“Hem hiç bir şeyin olmadığı hem her şeyin olduğu bir dönemdi. Ama hayat önce aileni sonra ülkeni sevmekten geçer” diyerek anlatıyor büyüdüğü yılları Canaltay.
Eğitim hayatı da hep gezerek geçmiş. İlkokulu bile Mehmetçik’te başlayıp, Canbulat’ta devam edip, Ankara’da bitirmiş.
“Seyyar bir eğitim hayatım oldu. Ankara’da o dönem yaşanan öğrenci olaylarından dolayı, Kimya Mühendisliği’ni 3. sınıfta bırakıp döndüm. Yıllar sonra diplomamı İşletme Bölümü’nden aldım”
“40 kişi görücülüğe geldiler, şok olduk”
Canaltay’ın, eski bir kaptan olan eşi Serdar Canaltay da sohbetimizin bir bölümünde bize eşlik ediyor. “Bu aşk nasıl başladı?” diye sorduğumda Resmiye Hanım “Biz Serdar’la liseden arkadaştık. İlişkimiz yıllar sonra başladı ama Serdar ilk görüşte aşık olmuş bana” diyerek anlatmaya başlıyor.
Özellikle dünürcülük gecesi Eroğlu ailesi şok edici olmuş. “Dünürcülüğe gelecekleri gece Serdar’a kaç kişi geleceksiniz diye sordum, 10 kişi dedi. Ona göre hazırlık yaptık. Kapıya bir geldiler, tam 40 kişi”
Bu kadar misafire ne ikramlık var ne de oturacak yer. Hemen dışardan yiyecek ve sandalyeler getirilmiş ve 1982 yılının o gecesi ikilinin nişanı kesilmiş. Bir sene sonra evlenen çift, 1985 yılında da ilk çocukları Meral’i almışlar kucaklarına.
“Ülkenin değişimi turizmde”
Meral 2 yaşına geldiğinde, iş hayatına atılmak isteyen Resmiye Hanım’a annesi “Ülkenin değişimi turizmle olacak” demiş ve bunun üzerine bir turizm acentesini kurmuş. 2016 yılına kadar da bu sektörde çalışmış.
“Düzgün bir ingilizce ile ülke turizmini pazarlayabilmek için eğitim aldım. Ülke ülke dolaştım. 2011’de de Antik Mağusa adında bir vakıf kurduk. Fuarlara katılıp, Antik Famagusta adında standlar açtık” diyen Canaltay, bu konuda hala çok yol katetmemiz gerektiğini söylüyor.
“Başkalarını suçlamayı bırakmalıyız”
Turizme 30 yılını veren Canaltay, Kıbrıslı Türkler olarak kolay demoralize olduğumuzu, başaramadığımız her konuda suçlu aramaya çalıştığımızı söyleyerek, bunu alışkanlık haline getirdiğimizden yakınıyor.
“Kimi zaman ailemiz kimi zaman başka ülkeler. Ama hep bir günah keçisi bulduk. Kendi içimize dönmeyi reddederek, başkalarıyla savaşmayı huy edindik. Oysa gerçek bu değil”
“Türkiye ve Ecevit hayranlığı hakimdi”
Canaltay, babası Derviş Eroğlu’na gelen siyasete girme tekliflerine annesinin hiç sıcak bakmadığını anlatıyor.
“Milliyetçi, sosyal demokrat bir ortamda büyüdük. Ecevit ve Türkiye hayranlığı hakimdi. 15 yaşlarındayken babam siyasete girince, ben de parti için çalışmaya başladım. Babam için değil partim için oy istedim”
İlerleyen yıllarda kadın kolları, ilçe başkanlığı ve parti meclisinde görev alan Canaltay, 2010 yılında ilk kez girdiği milletvekilliği seçimlerini ise 1 oy farkla kaybettiğini ama herkes üzülürken, bu işte de bir hayır var dediğini söylüyor.
“Eşim bana resmen katlandı”
2018 seçimlerinde tekrar aday olup meclise giren Canaltay, siyaset hayatı boyunca eşinin kendisine destek olduğunu vurguluyor.
“Kadının siyasette daha çok yer alamamasının bir sebebi de sosyal baskı. Ben bu konuda şanslıyım ki, eşim bana resmen katlandı. Çocuklarımı sabah bırakıp, akşam alamadığım olurdu. Parti binalarında sabahlardık. Eş desteği olmazsa mümkün değil”
“Ülkem için ideallerim var”
“Ülkem için ideallerim var. Özellikle çocuk ve yaşlılar için sosyal devlet anlayışının gelişmesini arzuluyorum” diyen Canaltay, artık tacize uğramış çocuk haberleri duymak istemediğini ve çocuk izleme merkezleri ile yaşlı bakım evlerinin kurulması adına fikir ürettiğini söyledi.
“Bir ülkenin refah düzeyini, o ülkenin çocuklarının ve yaşlılarının sosyal durumuna bakarak tespit edebilirsiniz. Ben 15 yaşındaki bir çocuk suçlunun hapse atılıp, suç makinası olarak çıkmasını istemiyorum”
“Kadının olduğu yerde, vicdan, sevgi ve empati vardır”
Mecliste kadın sayısının çoğalmasının çok güzel bir gelişme olduğunu düşünen Canaltay, siyasetin biraz da yürek işi olduğunu söyleyerek “Bu herkes için geçerlidir. Yüreğiniz varsa siyasete gireceksiniz. Sırf kadınım diye siyasette olma fikrini sevmiyorum. Emek verdiğim, insan olduğum ve katkım olduğu için orada olmalıyım” diyor ve ekliyor “Kimsenin cinsel kimliğine ve yönelimine, ırkına ya da etnik kökenine bakarak değerlendirme yapmıyorum. Ama kadının mecliste olması şart. Çünkü kadının olduğu yerde vicdan vardır. Sevgi, anlayış ve empati vardır”
