…Mesela ben 68 yıldır (onlar da bizimle uğraştıkları için) Rumlar’la uğraşıyorum!
“Uğraşma” kelimesinin açılımını yapmam gerekirse şöyle: “Bu elli yıllık süre içinde Rumlar Enosisi gerçekleştirmek yada adaya tümden egemen olmak için mücadele etmektedirler…”
Ayni süre içinde Türk halkı da “adadaki varlığını korumak için Rum’a karşı mücadele etmektedir!”
Yani bu adada Osmanlı’dan beridir sürüp giden “Türk-Rum” kavgaları vardır..
Altını çizerek yazıyorum: “Bu nedenle bu adada Türk-Rum dostlukları hiç kurulamamıştır!”
ŞİMDİ sorulası soruya geliyorum: “Bu gün iki halk niçin yine mücadele ediyorlar?”
Dünyada hiçbir siyasi sorunu çözme becerisini gösterememiş BM’ler’in ezelden gelip ebede gidecek adadaki “çözüm arayışlarının” devam etmesine katkıda bulunmak için mi?
Yoksa olası bir çözümle BM’ler sekreteryasının “başarı” hanesine yazılacağı için “hamamın namusunun kurtulacağı” bir sonuç elde etmesi için mi?
Yani benim elli yıldır tanıklığını yaptığım Türk Rum mücadelesinden kaynaklı çözümsüzlük üzerine süregelen anlaşmazlıkları sona erdirerek, iki halkı bir federal sistemde buluşturmak mıdır amaç?
ÖYLE bir şey! Nitekim 1960’da Kıbrıs Cumhuriyeti ile denendiydi! Bir buçuk yılda da yıkılarak iki halk yine kendi kamplarına çekilip bu kez de kaldıkları yerden mücadeleye devam ettilerdi..
Peki sık sık kesintilerle devam eden “toplumlararası müzakereler” söz konusu olduğunda bu “tarihi sürece” sığınarak şunu söyleyebilir miyiz? “Asırlardır süregelen Türk Rum kavgaları ile mücadeleleri BM’ler parametreleri çerçevesinde pek alâ da federal bir sistemle çözüme ulaşılabilir…”
Öyleyse neden savsaklanıyor, neden geciktiriliyor?
Çünkü benim 50 yıl önce tanıyıp öğrendiğim Kıbrıs sorununun bugün de hâlâ başında bulunuluyor! Ki çözüm için bir elli yıl daha uğraşılması gerekecek ki “uğraşanlar” giderlerken çocuklarına bırakacakları “mirasları” olacak!
**********
TEPELENEN HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ
Uzun bir arayıştan sonra ülkedeki “pisliğin” nereden niçin kaynaklandığını anladıkları anda küvette yıkanırken suyun kaldırma kuvvetini kefeden Arşimet gibi ayağa fırlayıp, Adem babamız gibi üryan koşarlarken “bulduk” dediler..
Ve hemen Bakanlar kurulu olarak toplanıp kararı verdiler: Bu ülkede pisliğin yetkili ve sorumlusu “naylon poşetlerdir!”
VE on ayı aşkın süredir hâlâ Kamu Görevlileri Değişiklik yasasını “yasalaştıramayan” kurul iki dakikada “poşeti” toplum katlarında mahkûm edecek kararı çıkarıverdi!
Ki bugüne kadar kimsenin aklına gelmediydi! 13. Maaşlarla donanımlı bu paragöz toplumu ancak “paralı poşetler formülü” iflâh eder! Ve tek bir kararla yurttaşı “paralı poşetle” karşı karşıya getirerek bir anda etkisizleştirdiler ki bundan sonra KKTC de yeni milat başlıyor: “Bedava poşetten öncesi devirler ve paralı poşetten sonrası devirler!”
Bu bir reformdur beyler! Üstelik vergi dilimlerinde bile “harcamalarda” yerini alarak!
İNSANLARIN beceremediği “temizlik tertip ve terbiyeyi” devlet “eğitim öğretim” yoluyla çözüp önleyemediği içindir ki “parasal ve cezai müeyyidelerle” çözmek yöntemini yeğlemiştir! Dolayısıyla söz konusu poşet kararı “eğitsel” değil, “cezaidir!” İnsanların, memleketi poşetlerle kirlettikleri için cezalandırılmalarıdır!
ANCAK adil değildir! Çünkü (ben) poşetler atarak çevremi kirletmedim! Üstelik kirletenleri kınadım lanetledim ama şimdi devlet beni “çevreyi kirletenlerle” ayni potaya koyarak cezalandırıyor!
Bir devletin “güvencesini” sağlamakla yükümlü olduğu yurttaşına karşı, “kurunun yanında yaş da yanar” demesi ne kadar yanlışsa, “poşet olayı” ile yaratılmaya çalışılan “caydırıcılık” da o kadar adaletsiz ve yanlıştır çünkü suçu olmayanlar “suçlularla” ayni muameleye tabi tutuldular!
ANAYASAMIZIN amir emri olan “hukukun üstünlüğü” bu kadar “hukuksuz” bir uygulamayla rencide edilmemeliydi..
Yerde görsek eğilip almak tenezzülünde bulunmadığımız poşetin ederi olan küçücük bozukluk fiyatından söz etmiyorum.
Memleketin “pisliğini” temizlemek çaresizliğinde kalındıkta, bir poşet tedbirinin bile “hukukun üstünlüğü” ilkesini nasıl tarumar ettiğini vurgulamak için hatırlattım.
KALDI ki şu “emirnamelerden trafik cezalarına…”
Şu “devlet okullarından özel okullara…”
“Şu zamlardan vergilere” kadar benzer “hukuk açmazları” nedeniyle bu ülkede “namus erbabı insanlar, “namussuzlar gibi cezalandırılmaktadırlar..”
Bunu söyleyip hatırlatacaktım!
**********
KISACA TAKILDIĞIM: (HAYIRLI OLSUN)
Yıllardır, seslendirdik miydi ağzımızda akide şekeri tadı bırakan “E Devlet”i bir türlü “hayal dünyamızdan KKTC gerçeğine” sokmak mümkün olmadı ama şimdilerde her halde çok fena sıkışmışlık söz konusu olacak nihayet ayni müesseseler içinde çalışacak online bir sistem kurulacağı haberi verildi.
Nitekim Başbakan Sn. Erhürman “Öğrenci muhaceret izinlerinin artık online sisteme girdiğini açıkladı. Bu nedenle diyor ki Sn. Erhürman kamuoyunda tartışma konusu olan ülkede öğrenim gören yabancı öğrencilerle ilgili kayıtlar ve veriler düzene girecek..”
Bu habere neden takıldım? Aklımıza yatacak kararları, kamunun tartışmasız kabulleneceği tedbirleri ve denetimleri o kadar çok özleyip arar olduk ki “paylaşma” ihtiyacı hissettim de ondan..