İngiltere’de de anketler çuvalladı... - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 26, 2024
Köşe Yazarları

İngiltere’de de anketler çuvalladı…

Seçimlere çok meraklıyız ya; bir de İngiltere’de Muhafazakarların beklenmeyen zaferinin nedenlerine bir bakalım. Belki ders çıkaran olur…
Muhafazakar Parti, son 5 yıldır Liberal Demokratlarla kurduğu koalisyon hükümetinin büyük ortağıydı.
Seçimler öncesinde hiç kimse tek başına iktidara geleceğini hesaplamamıştı. Bu sonucu veren tek bir anket yoktu. Aksine, 5 yıl öncekine göre sandalye sayısını 25 arttırdı, küçük ortağını da sildi süpürdü.
“Neden kazandı” sorunun cevabını analistler şöyle açıklıyor; bütçe açığını sıfırlamayı ve hatta bütçe fazlası vermeyi vadetmişti. Bu kemer sıkma anlamına gelse de, seçmen büyüme için gerekli olduğunu biliyor. Bir de, propagandalarında, “Diğer partiler bu programı yürütemez” temasını çok güzel işlediler. Sonuçta seçmen de istikrara oy verdi…
Bunun dışında, 2020'ye dek Ulusal Sağlık Sistemi'ne 8 milyar sterlin daha kaynak aktarmak, daha fazla kişinin ev sahibi olmasını teşvik etmek, asgari ücretle haftada 30 saat çalışanları vergiden muaf tutmak ve 3-4 yaşındaki çocukların ailelerine hafatada 30 saat bedava çocuk bakımı hizmeti sağlamak gibi vaadleri vardı. Hepsinden de önemlisi Cameron, partisinin tek başına iktidara gelmesi halinde İngiltere'nin AB üyeliği ile ilgili olarak en geç 2017'de referandum sözü vermişti. Seçmenin son 5 yıllık performansa bakarak, bu vaadlere güvendiği anlaşılıyor. 
Küçük ortak Liberal Demokratlar’ın 57 sandalyeden, 8’e düşüşünün sebebini ise uzmanlar "Liberal Demokratlar, 2010'dan beri Cameron'un politikalarına hiç karşı çıkmadı. Onun için cezalandırıldılar" şeklinde yorumluyor. Yani hükümetin küçük ortağı olarak hiç bir varlık gösterememiş ve ‘aslı varken, kopyasını ne yapalım’ demişler, oyları Muhafazakar Partiye kaymış.
Bu dönem, Liberal Demokratlar’la koalisyon kurmayı hedefleyen İşçi Partisi de hüsran yaşadı. 258 sandalyeden, 232’ye düştü. Onların bu düşüşü de, Muhafazakarların özellikle ekonomi konusundaki argümanları karşısında yeterince etkili ve cesur alternatifler üretememiş olmalarına bağlanıyor. Bir de Muhafazakar Parti’den yeterince oy çekememiş olmasına.
Bence bu çok önemli.
Demek ki artık orada da bizde olduğu gibi partilerin kemik oyları çok küçülmüş durumda. Belirleyici olan, yüzen gezen oylar. Bundan yirmi yıl öncesinde, İşçi Partisi’nin Muhafazakarlara oy kaptırması düşünülemezdi bile.
Bir diğer önemli husus, seçimi kaybeden  İşçi Partisi'nin lideri Ed Miliband, aşırı sağcı UKIP lideri Nigel Farage ve seçimin en büyük kaybedeni olarak kabul edilen eski hükümetin koalisyon ortağı olan Liberal Demokrat Parti'nin lideri Nick Clegg’in istifaları.
Partisine saygı, halkına saygı, kendine saygı.
Biz böyle dik duruşlara pek alışkın olmasak da, Özkan Yorgancıoğlu’nun davranışı belki bundan sonra diğerlerine de örnek olur diyelim.

 


                                                     *****

OKUR UYARIYOR

DURAK YAPMAKTAN ACİZ MİYİZ..?
Üniversiteler adası diye övünmekten geri kalmıyoruz ama, her yıl binlerce euro aldığımız öğrencilere, onlara ödedikleri paranın karşılığı olan hizmetleri veremek aklımıza gelmiyor. Daha doğrusu geliyor ama, “nerden kıssam kardır” mantığıyla düşündüğümüzden, bu tür ufak işleri yapmak, öğrencinin hayatını kolaylaştırmak aklımıza gelmiyor. Lefkoşa girişinde bulunan Hamitköy kavşağının hemen yanıbaşında, Yaysat şirketinin önünde hergün kızlı erkekli yüzlerce öğrenci, okullarına gitmek için otobüs bekliyorlar. Otobüs beklerken de içtikleri su şişeleri, sigara izmaritleri ve diğer maddeleri de doğal olarak bekledikleri yere bırakıyorlar. Ve günün sonunda arkalarında yığınla çöp bırakıyorlar. Bu çöpleri temizlemek de bölge sakinlerine kalıyor. Ama, YDÜ ve UKÜ öğrencilerinin bekleme yeri olan bu bölgeye bir otobüs durağı yapmak, bir çöp kutusu koymak ne hikmetse kimsenin aklına gelmiyor. Belediyeyi bir yana bıraktım, mali durumu kötü belki ama, bu iki okul her yıl binlerce lira aldıkları öğrencileri için kışın yağmurdan, yazın güneşten korunacakları bir durak yapmaktan aciz miler? Kayıt sırasında ulaşım adı altında öğrenciden ek para almasını bilen bu iki güzide üniversitemiz için maliyeti ne olabilir ki..? Hem böylece öğrencilere yazın ve kışın insan gibi bekleyebilecekleri bir mekan sağlanmış olacak, hem de bölgeye verdikleri çevre kirliliğinin ve bölge sakinlerinin tepkilerinin önüne geçilecek. İlgililerin bir kere daha düşünmeleri dileğiyle…(Bir Okur)  

 

YERİN KULAĞI VAR
İLK BULUŞMA BU AKŞAM: Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ile Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis bu akşam ilk kez bir araya geliyor. Birlikte yenecek yemek sonrası görüşme masasında nasıl bir yol izleneceği tartışılacak. Yarım asırdır süren ve her değişim ile birlikte yeni umutlar besleyen taraflar, bakalım bu kez 50 yıllık soruna çare bulmayı başarıp tarihe geçecekler mi…

BİR DAHA YAŞANMASIN:
Rum Dışişleri Bakanı Yoannis Kasulidis,”Kıbrıslı Türkler 1963'ten 1974'e kadar çok acılar çekti” demiş. Bunu kabul ettiklerine göre, o zaman bu acıları tekrar yaşamak istemememize saygı göstersin. Ne biz, ne de onlar bir daha aynı acıları çekmeyelim. Bu ada iki topluma yetecek kadar büyük ama, savaşamayacak kadar küçüktür…

BİZDE BAHANE ÇOK:
Okuyunca insan ne diyeceğini şaşırıyor. Onlarda siyasetçi bizdekilerde siyasetçi sanırım. İşte İngiltere… Seçimlerden başarısızlıkla çıkan parti başkanları, bizdeki siyasilerin lugatında olmayan, istifa müessesini hemen çalıştırdılar. Bizimkiler ise istifa etmemek için türlü bahane uydururlar. Kim, kimden ders almalı sizce…?

HADE HAYIRLISI:
KOP’la başlatılan sürecin bir parçası olan Kıbrıs Türk Futbol Federasyonu  yeni tüzüğü kabul edildi…Türk tarafı olarak biz üzerimize düşeni yaptık, şimdi  KOP’un yaklaşımı olumlu olmasa bile beklentimiz, FIFA’nın artık bu olaya el atıp, Kıbrıs Türk gençlerine uygulanan spor ambargosunun kaldırılması için harekete geçmesidir. Ne diyelim, inşallah bizim için sonuç hayırlı olur…

GİRNE LİMANI’NI GÖZDEN ÇIKARTTILAR:
Bir tane Girne var. Onun da bir tane limanı. Turizm denince akla ilk gelen… Turizm Bakanlığı’nın reklamlarında, filmlerinde de en çok görüntüsü olan. Sözde övünç kaynağımız. Yıllar önce bir şekilde bizzat devlet tarafından alt yapı yapılacak diye yıkılıp, öylece bırakılıyor.  Eğer onu bile halledemeyecekse bu Turizm Bakanlığı, ya da ne bileyim Bayındırlık Bakanlığı, dükkanı kapatsınlar. Herhalde artık limanı gözden çıkartmışlar, umurları değil. Ne kendi insanımızdan, ne turistlerden utanmadıklarına göre…

HEP AYNI TERANE:
Yaz geldi ya, bugünlerde yine en çok plajlara ücretle giriş tepkilerini okuyacağız. Örgütler, bu dönemde en az bir kez ya beyanat yayınlar, ya da kimsenin haberi olmayan sözde eylem yaparlar. Sonuç, hiçbirşey olmuyor. Onlar eylem yapmaya, plajlar da ücret almaya devam ediyorlar…

ZİRVEDEKİLER
Sinan Dirlik: Yenidüzen’deki “Kahramanlar ve Halk” başlıklı yazısında, benim günlerdir söylediğim bir konuyu, kendi cümleleriyle şöyle ifade ediyor; “Meydanda yenemediğini, kapalı kapılar arkasında kuşatan, farkına bile vardırmadan yalnızlaştırıp halktan koparan bir gelenek karşısında halkın diri uyanıklığına her zamankinden fazla ihtiyaç var… Demem o ki, Mustafa Akıncı’yı seçip Silihtar’a taşımakla iş bitmedi… Şimdi onun elini kolunu bağlamak, 40 yıllık statükonun oyunlarının girdabına sokup yavaş yavaş etkisizleştirmek, güçsüzleştirmek ve günün sonunda ‘aha işte, bu da başaramadı’ dedirtmek için varını gücünü harcayacak olanlara karşı yalnız bırakmamak gerekiyor”…

DİPTEKİLER
Metin Bilmem: Merkezi Cezaevi Müdürü Metin Bilmem, “Aldığımız bilgide çalışmaya veya mahkemeye götürülen mahkûm ve sanıkların uyuşturucuyu dışardan temin edip bir şekilde içeriye soktuklarını tespit ettik. Bu konuda birçok önlem aldık ancak yine de içeri uyuşturucu sokulmasını önleyemedik. Hangi yolla sokuyorlar, nasıl yapıyorlar ben de bilmiyorum. Şaştım kaldım” demiş. İyi de siz bilmezseniz, kim bilecek Sayın Bilmem…

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar