İmam - Cemaat İlişkisinde Bildik Son - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Nisan 25, 2024
Köşe Yazarları

İmam – Cemaat İlişkisinde Bildik Son

Nazar Erişkin

Günlerdir ortalık çalkalanıyor. Atanmış bir memur, net bir şekilde bu ülkenin Anayasası’nı da; yazılı olmayan toplumsal teminatlarını da hiçe sayarak konuşuyor da konuşuyor. Meğer devletin ilgili kurumu dikmiş gözünü bizim yatak odasına; dikizliyor.

Hiç işi olmayan konulara burnunu sokup, toplumsal cinsiyet eşitliğinden bihaber tavırlarla kadına, erkeğe roller biçip; “dinimizce” diye diye etrafına topladıklarına anlatıyor. Evlenmenin üremek için olduğunu, çocuk yapmamanın dinen nasıl görüldüğünü böylece öğreniyoruz. Sizin benim verdiğimiz vergilerle maaşlarını alanlar; sizin benim düzgün yaşamadığımıza hükmedip, size bana ayar veriyor; bizi yola getirmeye çalışıyor anlayacağınız. Bugün Kıbrıs’ın yayınlamasıyla haberdar olduk önce.


Din İşleri Başkanı Ahmet Ünsal’ın; sonradan 4. Olduğunu anladığımız “seminer”lerinde aktardığı incilerden. Ancak Din İşleri’nin kendi sitesinde de, her toplantı içerikleriyle birlikte haber metni şeklinde yayımlanıyor. Orada  yer verilen bilgi aynen şu şekilde: Başkan Ünsal “Dinen evliliğin meşruiyet sebebinin neslin devamı olduğunu çocuk sahibi olma imkanı bulunduğu halde çocuk yapmayan kimselerin dinen sorumlu tutulacağını da belirtti”. Dinen sorumlu tutulmak… Yanlış mı anlıyorum yoksa devletin kurumunun başkanı, kişisel kararlarımız nedeniyle karşılaşacağımız dini sonuçları mı anlatıyor. Yani resmen devlet işlerine dini sokuyor!

 

Ne hal ise göreve çok hızlı başladı yeni Din İşleri Başkanı. O’nun gelişi ve  Şakir Alemdar’ın gidişi dönemi hayli çalkantılı olmuştu. Şimdi geriye dönüp bakınca, Ünsal konusundaki ısrarın nedenini anlamak güç gelmiyor. Göreve hızlı başladığını söylediğim Ünsal’ın kamuoyunun gündemine ilk gelişi bu değil elbette. Çarşamba günleri Hala Sultan Camisi’nde düzenlediği sohbet toplantılarına, Başbakanlık Denetleme Kurulu Başkanı Halil Talaykurt’un personeliyle katıldığı zamandan bugüne, sansasyon yaratma gücünden bir şey kaybetmemiş belli ki. Devletin kurumları, o kurumları yönetenlerin tavır ve tutumları; bizi birbirine bağlayan en temel yazılı kanunlar bütünü olan Anayasa ile örtüşmediğinde, kim hangi yurttaşı yasalara uymamakla suçlayabilir ki? Yani tipik bir imam-cemaat ilişkisi bu noktada baş gösteriyor. Bizzat bu kurumların başındakiler Anayasa’nın laiklik maddesini göz göre göre ihlal ediyor. Günlerce konuşulan ve toplumda ciddi yankı uyandıran olaylar hakkında susuldukça bir adım daha ileri gidildiği dönemlerden geçiyoruz. Ne Cumhurbaşkanı’ndan ses var ne de Başbakan’dan… Mesai saatleri içinde, personeliyle sohbetlere katılan Talaykurt’a ses etmeyenler; Din İşleri Başkanı’nın evimizin içine karışmasına da elbette sessiz kalıyor. Bize ise bundan bir adım sonra ne olacağını düşünmek kalıyor…

 

Ne Alakası Var Demeyin, Evet Bu Da Sınıfsal…

Beni takip edenler; olaylara sadece sonuç odaklı bakmadığımı bilecekler. Ne bu sorunlar ne soruna muhatap olanlar bir gecede türediğine göre; içerde yapılmayanları da konuşmak gerek kuşkusuz.

Benim hayata bakışım, yaşamın doğal döngüsünde boşlukların daima bir şekilde doldurulacağına işaret eder. Kişisel tecrübelerimde de, olaylar üzerine analiz yaparken de bunun örneklerini veririm hep. Bir süredir bu toplumun sinir uçlarıyla oynanıyor. Tipini, modelini beğenmediğimiz ve giymek istemediğimiz bir gömlek zorla gözümüze sokuluyor. Karnımızın içinden konuşmakla olmadığı gibi; o gömleği neden giymek istemediğimizi anlatmayı sadece belli bir gruba bırakmış durumdayız. Aktif siyasetten ya da sivil toplumdan gelen kimi isimler, örgütler refleks veriyor sonra da hepimiz yatıveriyoruz kulağımızın üzerine. Oysa ki hep söylediğim gibi hayat Lefkoşa’dan ibaret olmadığı gibi; gerçekliği çok daha farklı olan; bambaşka önceliklere sahip yurttaşlar, yurdun dört bir yanında seslerinin duyulmasını bekliyor.

Bakın yeni bir seçim dönemi geçirdik. Yine kapısı uzun zamandır çalınmayanların kapları çalındı, pazarlıklar yapıldı el sıkışıldı… Sadece bu samimiyetsiz eylemlere bile isteye ama çıkarı doğrultusunda tav olan insanları hakir görmek, bize bugüne kadar bir şey kazandırmadığı gibi çok şey kaybettirdi. Cumhurbaşkanlığı seçiminde “oradan gelecek oya ihtiyacım yok” denilerek burun kıvrılan İskele’nin oyları nasıl belirleyici olduysa; aradan geçen 2 yılda, bu konuda taş üstüne taş koyamadığını “İskele’den  Karpaz’a kadar turuncuya boyandı harita; inanılmaz” diyerek gösterdi sol.

Bu ülkenin yoksullaşanları da yoksunlaşanları da sesleri en az çıkanlar çünkü. Bu nedenle daralmış hayatlardaki nefes borularına elbette ki tutunuyor; seçim dönemlerini “avantaja” çeviriyorlar. Yine aynı nedenle; görülmek dahi istenmediği değil; bizzat oy potansiyeli olarak görüldüğü kesimin her anlamda yanında yer alarak, aslında biz buradayız diyorlar. Gelir dağılımındaki adaletsizliğin katladığı bir ortamda; Lefkoşalı bir beyaz yaka ile işsiz bir Karpazlı genç arasındaki ihtiyaç farklarını öngörebilir misiniz? Dolayısıla haritanın mevcut rengine şaşırmak yerine; değiştirmek için yapılıp yapılmayanları konuşma zamanı geldi de geçiyor. Eğer bu bugün yapılmazsa; bizi yarın çok daha farklı bir gelecek bekliyor.

Yani anlayacağınız burada da işin ucu ekonomiye, sınıf bilincine ve süreçlere etkisine çıkıyor.

 

Yoksullaşmanın pek çok sonucu var. Yıllardır bu ülkenin siyaset yapıcıları, nasıl dokundular/ dokunamadılar/ dokunmak istemediler aynı toplumda yaşadıkları insanlara bunları konuşalım… Ne adına seminer denen bu toplantılara katılanlar ne de bunu düzenleyenler bir gecede indi gökten. Kapsayıcı olamazsanız, yaşadığı yoksunluktan da yönelir buralara o dokunulmamış ya da sadece belli amaçlarla dokunulmuş insanlar.

Sosyal politikalar üretemeyen, savunduğu dünya görüşüyle örtüşen çözümlemeler getiremeyen ve sığ siyaset çirkefinden çıkamayanların şapkasını önüne koyup düşünmesi gerek derdim ama maalesef ümidimi kaybettim. Tümden gelim değil, tüme varım gerek en çok. Yapacak yürek ve konfor alanından çıkacak cesaret de!

 

 

Tepki göster
Bayıldım
3
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
1
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar