Hoş geldiniz heyecanlı günlere! Ki “yıkılması da yenisinin kurulması da maceralı oldu!
Tabi ki öyle olacaktı!
Eğer zırt pırt her yıl bir hükümet yıkıp bir hükümet kurarsanız!
Dolayısıyla “artık şansına” diyerek şapkadan çıkan tavşanlar gibi vekilleri “bakanlık koltuğuna” oturtursanız!
Daha yerlerini ısıtmadan “bundan sonra sıra senindir” diyerek dışta kalan vekillere göz kırparsanız!..
Tabi ki son kurulan Tatar’lı Koalisyon Hükümeti gibi “heyecanlı ve maceralı” günler yaratırsınız!
Neyse ki tekdüzelikten evladır ama bu 35. Hükümetin ilanı bile farklı dalgalar kaldırdı!
Bilmiyorum ama daha şimdiden okların ucundaki hedefler haline gelen Tatar ile Özersay bakalım bu Hükümeti KKTC’nin siyasi ve sosyoekonomik çıkarlarına nasıl adapte edecekler! Çünkü:
DÜN Havadis gazetesinde Başaran Düzgün’ün de Köşesinde teferruatı ile bir kısmını anlattığı yeni hükümetin kuruluşuyla ilgili “kulis” faaliyetleri ve tabi TC Büyükelçiliği’nin “bazı bakanlara şerh koyduğuna” yönelik haber ve yorumu vardı ki doğrusu ya şu imajı çaktı:
Hiçbir şey “öyle geldi böyle gider değildir!”
Dört siyasi partinin “icazetsiz desteksiz” kendi inisiyatiflerini kullanarak kurdukları Koalisyon hükümetine nazire, iki siyasi partinin çok daha kolay ve rahatlıkla kurmaları gereken Hükümeti, “Bakanlık dağıtımlarıyla şaibe altına” sokmaları, iyi bir başlangıç olmadı!
FAKAT: Ben kendi hesabıma unutmadığım ve bir “Köşeci” olarak Özersay ile Tatar’ı siyasi sorunla ilgili görüş ve politik yaklaşımlarında izlerken:
“Ankara’ya daha çok yaklaşılmasını..”
“Daha çok işbirliğine gidilmesini…”
“Ve artık Kıbrıs siyasi sorununun çözümünü Federasyon olarak değil, en azından konfederasyon olarak saptamak gerektiğine” yönelik tezleriyle savunduklarını zaten biliyordum..
TABİ bunun hükümet kuruluşunda bazı Milletvekillerinin Bakanlık beklerken dışta bırakılmaları gibilerinden bir sorunla ilgisi yoktur ama daha ilk günden Başbakan Tatar’ın Sn. Cumhurbaşkanını Kıbrıs siyasi sorunuyla ilgili, “Akıncı’ya biraz ayar vermek gerekir” diyerek etrafı toza dumana boğması, beklenen demeç değildi, sürpriz oldu!
Bu konuya “önemlidir” diyorum! Nedenini de aşağıdaki yorumumda anlatacağım:
**********
“AYAR” MESELESİ VE…
- Hükümetin henüz programı Meclis’te bile okunmadan Tatar’ın Kıbrıs sorunuyla ilgili çıkışı bir rastlantı mıdır yoksa bir uyarı mı?
Ne olursa olsun. Olumlu ya da olumsuz daha hükümet kurulurken Kıbrıs sorununun Cumhurbaşkanına yönelik “ayar” gibi bir kelimeyle “gündeme” gelmesi şık olmadı.. Ama şaşırtıcı da olmadı!
Sonuçta bir şekilde gündeme gelecekti! Çünkü Kıbrıs sorunu 45 yılın da getirdiği usanç verici sonuçsuz müzakere süreçleri nedeniyle halk katlarında “asli sorun ve dava olmak niteliğini” yitirdi! Yerine sosyoekonomik sorunlar ve gaileleri oturdu!
ÖTE yandan: Kıbrıs sorunu ile sosyoekonomik sorunlar birbirlerinden ayrı gayrı değillerdir! Birinin “iyi” diğerinin “kötü” olması gibi bir durum da söz konusu olamaz..
Nitekim “çözümsüzlüğe” bağlı olarak yarattığı türlü çeşitli açmazlardır ki 45 yıldır hem anamızı hem babamızı ağlatmaktadır. Zaten her yıl bir hükümet yıkıp yenisini kurmak, sürekli iki yakamızın bir yere gelmemesi de sonucudur!
Nitekim kaç yıldır “siyasi sorunun olumsuz etki tepkilerini düşünmüyor, sosyoekonomik sorunlarımızın çözümsüzlükten kaynaklığını dikkate almıyoruz!
Sadece dilimize pelesenk olmuşluğuyla “çözüm isteriz” demekten ve sürekli sınır kapıları açarak Türk-Rum ilişkilerini hem de aleyhimize gelişiminde alışverişe bağlıyor ve durduk yerde “artık çözüm olsun” temennisine yatıyoruz..
DİKKATİNİZİ çekerim. 2004 yılında açılan sınır kapılarından bu yanadır yani Sn. Talat’tan beridir Kıbrıs siyasi sorununda ivme “sıfırdan” bir milim bile öteye kıpırdamadı!
Oysa ne beklerdik? Türk ve Rum halklarını alışveriş ve ortak örgütlü etkinliklerle adeta iç içe katan bu iki toplumlu devinimin, Kıbrıs siyasi sorununu da olumlu yönden etkilemesini değil mi?
Eee! Neredeyse Doğu Akdeniz’de savaşacağız ama!..
Ve neredeyse “Rum-Yunan ikilisi” Kuzey Kıbrıs’ı da bloke edecek yayılmacı siyasetiyle Ege denizinden Doğu Akdeniz’e kadar 80 milyonluk Türkiye’nin gözlerinin içine baka baka egemenlik alanları oluşturacak!
KISACA bu yeni hükümetin kaç aylık ömrü vardır bilmiyorum.
Ancak eğer devletsek Kıbrıs sorununu Sn. Cumhurbaşkanı ile eş uyumlu bir “ulusal politikada” yürütmek zorundayız. (Tabi öyle “ayar” falan vererek değil!)
Kaldı ki KKTC’nin çözüm parametreleri ortadadır. “İki bölgeli, iki toplumlu, siyasi eşitliğe dayalı, Türkiye’nin garantörlüğünde bir federal devlet..”
BU kadar açık seçik bir “çözüm alternatifinin” neresi uzlaşmazlık yada tartışma konusu olabilir ki?
Neyse, hele başlasın hükümet göreve, göreceğiz…
**********
KISACA TAKILDIĞIM: (Sn. BAKAN, SULAR KURUDU!)
Lafım şimdilerde yine Bayındırlık ve Ulaştırma Bak. yüklenen Tolga Atakan’adır.. Daha Erhürman hükümeti yıkılmadan ne dediydiniz yollardaki çukurlar için?
“Beklerim yağmur dursun, çukurlardaki sular kurusun da onarımlara başlayalım!
Eee çoktan kurudu Sn. Bakan. Hatırlatayım dedim.