Hep böyle bekleyecek miyiz? - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 26, 2024
Köşe Yazarları

Hep böyle bekleyecek miyiz?

Eşref ÇetinelEşref Çetinel

Bir sorun kırk yıl “çözümsüzlükle” uzatılırsa, sadece tadı tuzu kaçmaz, içine girdikten sonra  çıkışı bir türlü bulunamayan labirente dönüşür!

Kıbrıs sorununun geldiği yer böyle! Artık biliyoruz ki  tarafların bitleri ne zaman kanlansa “müzakere” arayışlarına girecekler!


Yine biliyoruz ki bir uzlaşıya varamadan yine dağılacaklar!

Ve biliyoruz ki hem birbirlerini suçlayacaklar hem de  iki boksör gibi ringdeki köşelerine çekilip birbirlerine meydan okuyacaklar!

İŞTE şimdilerde tam da bu “tekrarları” yeniden yaşıyoruz!

Ve bakın  tek bir günün medyasında, liderlerin yada siyasi sorunla ilgili kişilerin yaptıkları açıklamaları nedeniyle ne  kadar çok “haber başlığı” yer alıyor!

MESELA Sn. Akıncı yeniden Anastasiadis’le bir araya gelme arzusunda olduğunu söylüyor..

Dışişleri Bakanı Özersay “mevcut statüko Kıbrıs Türk tarafına zarar veriyor” diyor..

Başbakan Erhürman “pöö” diyor. “Rumların merkezi zayıf kanatları güçlü bir federasyon önerisi yeni bir fikir değildir!”

Anastasiadis diyor ki Maraş’ın iadesi atmosferi tamamen değiştirecek kolaylaştıracak, kışları ılık ve yağışlı, yazları serin ve bereketli geçecek.. Yok! Öyle demiyor. İki toplum da  birbirlerine yönelik  gerçek güven duyguları kazanacakmış!

KIBRIS siyasi sorunu yıllardır zamana zemine göre böylesi karşılıklı “açıklamalar, konuşmalar, kandırmacalar, yutturmacalarla”  geçip gidiyor!

Ve Özersay’ın söylediğince zararı yine Türk tarafına oluyor!

Nitekim kendi Kuzey topraklarımızın  esiri durumuna geldik! Üstelik beş on yıllık bir olay da değil! 44 yıldır ayni minval sürüp gidiyor!

Şimdi soralım mı? Sahi ne olacak şu Kıbrıs siyasi sorunu? Hep böyle karşılıklı söyleşiler, sonuçsuz müzakerelerle mi geçecek?  Hiç mi bir “B planımız” yoktur? Hep Güney’in bize anlayış göstermesini mi bekleyeceğiz?  Yakışır mı bu adadaki yarım asırlık mücadelemize?                                                                                                                                                                                   **********

 KENDİ GÖZÜMÜZÜ ÇIKARIYORUZ!

 

Bu ülkede her şey “ansızın” olur!

Örneğin ansızın ve bir gecede  Kıbrıs lirası tedavülden kaldırılır, yerine TL ikame edilir.. (Ertesi gün memleket “fakirler ve zenginler sınıflarında uyanırlar!”

Güney’den kaçmak zorunda kalan göçmen yurttaşların   menfaatleri icabı ansızın ve  bir günde “puan” icat edilir.. Ertesi gün Güney’den göç eden yurttaşların  hakkı hukuku yıllarca sürecek anomalilere sokulurken, memleket göçmen olmayan “puan zengini insanlarla” dolar!

Ansızın ve nasılsa devletin binlerce dönümlük arazileri   bir iki saatlik Meclis yada Bakanlar toplantısından sonra deve olur, sonra ve ansızın bakarsınız ki o araziler üzerinde lüks oteller, apartmanlar  dikilmiş!..

Yada ansızın işitirsiniz ki falan veya filan kişiye,  ilgilenenlerin salyalarını akıtan bir arazi şu kadar yıllığına emrine tahsis edilmiş!..

GEÇTİĞİMİZ günlerde hükümetin bir “ansız”lı kararını daha işittiğimizde “ansızın’lara” mayalı olduğumuzdan şaşmadık!

Bu kez gündeme “ansızın gelen olay” KKTC’deki sulak alanların çevresindeki yüz metrelik alanda inşaat yasağının kaldırılmasına yönelikti! Ne var ki Çevreci STÖ’lerinin tepkisi ile karar geri çekildi tutun ki “sulak alanlar” (şimdilik) rant çarkının dişlerinden kurtarıldı!

PEKİ ama “ekilebilir tek karışlık toprağın üzerine bile tek taşın konmasının cezai müeyyidesi olması gereken bu kurak çorak ülkede neden sulak alanların “çevresini beton yığınlarına çevirecek bir yeni kanuni düzenleme yapılmak istendi?” Hele (hiç ummadığımız) “dörtlü koalisyon hükümeti tarafından!”

Sizin aklınıza gelen benim de geliyor! Fakat artık yeter!

Bir zamanlar “halk bahçesi, parkı olacak” dediğimiz Mağusa’nın “göl”ü ortada. Şu anda geriye kalan kısmı, kanalizasyonun arıtmasından akan “leş” gibi kokmuş atık sularının doldurduğu avuç içi kadar bir gölet!

İnsan kendi “göletlerine” yeşil alanlarına böyle mi kıyar!  Üstelik o inşaatların yapıldığı yerler bataklık. Zemin kaymakta! Yarın bir debrem yada su baskını büyük felâketler doğuracak kimin umurunda!

Vesselam biz bu “vatanı” sevmedik. Yoksa bunları yapmazdık!                                                                                                                                                                                             **********

KISACA TAKILDIKLARIM:              (ALIŞACAKLAR!)             

Larnaka’daki bir taksi yazıhanesi     hem Ercan’a hem de Girne’ye ek seferler koymuş. Şu kadar yuroyu bastıran gündüz akşam Ercan hava alanına da gidebilir Girne’ye de!

Haberi okuduğumda “hah” dedim. İşte bu!

Kuzey’de bir devlet olduğunu, bu devletin kentleri, ekonomisi, hava alanlarıyla “varlık” olduğunu tabi ki kabul edeceksiniz. Ve tabi asıl yapmanız gerekeni yapacak hem ticaret hem de kültürel alanlarda   iyi komşuluk ilişkileri de kuracaksınız..

Siz Anastasiadis’e falan boş verin! Liderlerinizin  işi şinanay!  Barışçı çözüm dediğinizi “iki halk kendi irade ve insanca ilişkileriyle” yaratır.. Kuzey Güney devletleri olarak bunu başardık mı “müzakerelere bile gerek yoktur…” Yeter ki liderleriniz ve kilise tarafından Türk düşmanlığıyla zehirlenmekten kurtulasınız!

***

Geçtiğimiz günlerde ne dediydi Maliye Bakanı Serdar Denktaş: Merak etmeyin 13. Maaşlar da tamam!

İşte milletin işitmek istediği o büyük haber.. Ötesi laf’ı güzaf!

***

BİR güzel haber de Güney’den.  Doğumlar o kadar azalmış ki AB’de 4. Sıraya yerleşmiş. “Kontrole devam!” Bu gidişle genç nüfusu kalmadığından 40 yıl sonra sorun kendiliğinden çözülecek çünkü Kuzey nüfusu Güney nüfusunu geçecek.. Az biraz daha dişleri sıkın!

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar