Yıllardır süregelen havadaki Türk Yunan savaş uçaklarının “it dalaşları,” zaten bekleniyordu, şimdi denize indi..
Ve dediğimizce, Doğu Akdeniz’de gün gelecek, Rum’un Türkün münhasır ekonomik bölgeleri ve sondaj çalışmaları nedeniyle maraza çıkacak…Kaldı ki:
ÇOK beklemedik! Vakta ki Türkiye “NAVTEX” yayınlayarak “kendi münhasır bölgesinde (ki bu da Antalya’nın karşısında Baf açıklarındaki bir parsel olmakta) Barbaros Hayrettin Paşa araştırma gemisini sefere koydu, Yunanistan anında celallenerek bir savaş gemisini önüne dikti.
NEYSE ki dalaşma olmadı. Fakat kaçınılmazdır: Tüm Kıbrıs adasının çevresini kendi karasuları içine alarak her yanını parsel parsel MEB olarak ilan eden Rum yönetimi zaten KKTC’i “yok” sayıyordu, şimdi de kara sularını “yok” sayarak bu kez de tüm Kıbrıs’ın denizlerine sahiplik koydu..
TAM da Sn. Akıncı ile Anastasiadis’in 26 Ekim’de görüşeceği haberi arasına sıkışmış bu “yeni sorun” iki lider arasında nasıl ele alınacak bilemiyorum..
Ancak açık seçik belli oldu: Bundan sonrası ilişkilerle müzakerelerde artık Doğu Akdeniz’deki Kuzey Güney karasuları ile MEB de gündemdedir.
(Artı, yayınlanacak “NAVTEKS”ler yani “seyrüsefer teleksi” denilen ve denizlerde “koordinatları belirli olan alanlar hakkında deniz trafiğine uyma uyarısı bile masaya gelecek..)
TABİ ki bu gelişmeler karşısında serinkanlı yorumlar yapmak mümkün değildir.
Şöyle ki Rum liderliği Guterres’in müzakereleri yeniden başlatma gayretini takdir ederken, öte yandan Doğu Akdeniz’de müzakereleri dinamitleyecek yeni sorunlar yaratıyor!
Mesela Sn. Akıncı bu durumda Anastasiadis’le Kıbrıs’ın, kapsamına Türk haklarını da alacağı hangi siyasi geleceğini sağlıklı konuşabilecektir?
Ankara ile Atina dalaşırken neyi görüşeceklerdir!
Vesselam karşımızda akılsız bir Rum liderliği vardır, Sn. Akıncı’ya Allah sabırlar versin.. Çünkü diyecektir ki daha ilk görüşmede, “bak Anastasiadis siyasi eşitlik olmazsa bu iş olmaz!” Bakalım ne olacak? **********
KOOP. LEVAZIMI BATIRMAK VE KURTARMAK!
Ahtapot kollarıyla boğazımıza sarılıp sıktıkça, canımızı çıkartan türlü çeşitli sorunlara geriye dönüp bakarken, “neden bu durumlara düştük” diyoruz!
Çünkü bugün yaşadığımız sorunların kaynağı olan devletin “kurumlarını” biz oluşturduk. Devleti yüceltmeleri için! Oysa şimdilerde bir bir yıkılıyorlar, yıkılırlarken de devleti zafiyete uğratıyorlar!
OYSA devletin Anayasasını yaparken, Meclisini kurarken, çok partili demokratik siyasi rejimi ikame ederken; “bir gün tüm bu yapısal organları hasta edip sorun haline getireceğimizin ne kaydını yaptıktı ne de aklımıza çaktıktı!”
Şimdilerde ise yaptıklarımızın, başardıklarımızın eserleriyle övünmek yerine, yıkıntılarının enkazları altında kalmışlığımızın canhıraş feryatlarını koparıyoruz! Bu yönümüzle çok talihsiz bir toplumuz!
NİTEKİM şimdi de Koop. Levazım kurumunu batırdık. Borcu 11 milyona ulaşmış. Oysa bu Kooperatif Levazım kuruluşu, “kooperatifçilik seferberliğinin” başladığı yıllardan bugünlere kadar intikal edebilen ender kurumlarımızdan biriydi..
Köylünün, çiftçinin araç gerecinden zirai ilaçlarına kadar gereksinmeleri karşılıyordu. (Fakat bu gereksinmeler karşılanırken belli ki diğer tüm kurumlarımızda olduğu gibi kantarın topuzu kaçmış ki borcun içine batıverdi! Bunun dobra anlamı “iyi yönetilemediği için battığıdır.)
YERİ geldi yazayım: Bu ülkede Kooperatifçiliği 1909 yıllarında İngiliz kurdu. Öylesi bir denetim ciddiyeti vardı ki “bizzat Mukayyit, denetimleri yapan müfettişlerin raporlarına dayanarak “yanlış yönetilen Kooperatif ünitelerini (genellikle köylerde) mahkemeye sevk etmeden cezalandırma yetkisine sahipti.
Koop’larda kırılma 1960’lardan yani Cumhuriyet döneminde başladı. Sonrasında rahmetlik İsmet Kotak toparlasa da bugün evet güvenilir bir Koop. Merkez Bankamız vardır ama Kooperatifçilik ruhu ile birlikte “koop. kuruluşlar” da (ki sayıları 130 imiş) zafiyetler içinde arızalıdırlar!
PEYAK’la başlayan çözülme devam ediyor.. Koop. Levazım da şimdilerin son halkası olarak göçüyor diyecektim ne var ki yıllardır bu levazımdan en ehven şekilde yararlanan “çiftçiler, hayvancılar diğer üreticiler biz sahip çıkarız” diyorlar.. Çıkmalılar da! Yoksa söylendiğince ikinci bir Kıbrıs Türk Hava Yolları dramı yaşanacak…
**********
KISACA TAKILDIĞIM: (BAŞLAYIN FİYATLARI AŞAĞI ÇEKMEYE!)
Türkiye’de “döviz vurgununu” ve “enflasyonu” izale etmek için “milletle-devletin” nasıl bir büyük bir seferberlik içine girdiğini izlerken, bir de bize bakıyorum ve TC’e gıpta ediyorum!
Çünkü bizde artan fiyatlar, döviz “toprak” olsa bir daha düşmez!
Oysa TC’deki ekonomistlere göre önümüzdeki dönemde, örneğin 2019 kadar dolar, euro 5.50’lere düşecek. Şimdiden fiyatlarda seferberlik sonucu yüzde onlara varan indirimler oluyor.
Bizde tık yok ama! Anladık stoklar bitmeden, yeni ithalat yapılmadan aşağı doğru fiyat ayarlamaları yapılamayacak da süt ve süt ürünleri, sebzeler meyveler neyi bekliyor?
Uzunca süre önce Başbakan Erhürman “yeniden yapılanmamız için seferberlik” çağrısında bulunduydu ama fitili ateşlemediydi. Çünkü önerisinin havada kalacağını biliyordu! NOT: Tirajı büyük bir gazetemiz de ikide birde “döviz düştüğü halde neden fiyatların düşmediğini hem de manşetten sorar.”
Eee kardeşim işte fırsat. Göster büyüklüğünü 5 lira yaptığın gazete fiyatını çek 3 liraya, başlat indirim kampanyasını, anlasınlar Hanya ile Konyayı!