Hadi görelim bakalım - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Mart 29, 2024
Köşe Yazarları

Hadi görelim bakalım

Eşref ÇetinelEşref Çetinel

BM’ler için nereden başlasam? Yapısal kusurlarından dolayı siyasi sorunları çözme kabiliyetinin olmadığından mı?

1963’den sonra “Makarios’la Tito’nun başını çektiği “Bloksuz Ülkelerin” sürekli BM’lerdeki oylarıyla aleyhimize karar aldığından mı?


Dünyadaki “federasyonlar” çatır çatır yıkılıp yerlerine bağımsız devletler oluşurken; Kıbrıs’ta federasyonu deneme aşkında müzakerleri “bin bir gece masalları” haline getirdiğinden mi?

Türk halkı ambargolar altında ezilir TC’nin yardımlarıyla ayakta dururken; Rum tarafını işgal altında mazlum ve mağdur devlet olarak lanse etmesi mi?

Bugüne kadar oluşturduğu tüm çözüm planlarının fiyasko ile sonuçlanmasını mı?

Çözüme an kala Annan planının Rumların “hayır”larıyla referandumdan dönmesini önleyemediğini mi? Montana bozgununu mu?

“Dünya beşten büyükken GK’nin o beş daimi ülkenin at oynattıkları arenaları haline getirmesini önleyememesini mi? Ve ilahi!..

İŞTE bu BM’ler ve sekreteryasıdır ki şimdilerin siyaset borsasında, Akıncı’nın da memnuniyetine mazhar olmaktadır!

Şöyle ki kırk dört yıldır BM’lerin TC ile Kıbrıs Türk halkını, “Rum’un adadaki topraklarını gasp edip mağdur durumuna düşürüp göçe zorladıklarına yönelik onca suçlama kararlarına karşılık!..

Diyor ki Akıncı “BM’ler GK’i Kıbrıs Türk tarafının üzerinde hassasiyetle durduğu kavramları artık kararlarına da dönüşmektedir…”

Hatta Akıncı’ya göre GK, üzerinde ısrarla durduğu iki kesimli iki toplumlu bir federal çözüm sistemine vurgu yapmaya başlamış, Türk tarafının hassasiyetlerini dikkate almıştır..

“MÜJDELER olsun, nihayet BM’ler Erdoğan’ın ‘dünya beşten büyüktür’ dediğine nazire, GK’i federal çözüm sistemine dönüş yaptı” mı diyelim!

Hem de Anastasiadis “desantralizasyon” yani konfederal sistemi bile gündeme taşıyacak çaresizliği yaşarken! Bir milat olmalı. Bu nedenle Tarihe kayıt düşüyorum: Yıl 2019-Aylardan 31 Ocak.. Hadi görelim bakalım!

 

**********

44 YILDIR DEVAM EDEN SORUN

1974’den sonra “bizim olmayan Rum mülkünü” yönetsel ve bireysel irademizle aidiyetimize geçirirken, utanç da duymuş olacağız, (çünkü olay resmen hırsızlıktı) Osmanlı fütuhatlarından kalma tarihi deyimiyle olaya “ganimet” dedikti!

Doğruyu söylemek gerekirse o arbede ve bilinmezlik içinde Güney’den ve TC’den Hatta Londralar’dan Kuzey’e göçmenler gelirken rehabiliteleri için (bizim BM’ler de dahil) yapılacaklar çok sınırlıydı.

Kısaca Rumlar Güney’de Ahmet’in malına konarken, Türkler de Kuzey’de Yakovu’nun malına çöreklendilerdi..

Bu ülkede o yıllardan beridir “Rum mülkü ve kullanımıyla satılıp alınması, işgal edilip inkişafa açılması” gibilerinden sorunlar vardır ve elan devam etmektedir!

ANCAK (mesela “ben”) 1974’den beridir bu “al-ver işlerinin” düşmanlarından biriyim ve Rum’un mülkünün ahlâkımızı bozarken, kurmamız gereken “idari düzenleri” de berhava ettiğine inanırım..

Ki dünyadaki savaşlar “bir karışlık toprak işgalleri ve sınır ihlalleleriyle patlarken; biz bu adada “Kuzey’de ve Güney’de birbirlerimizin topraklarını kullanarak, inkişaf ettirerek, dolayısıyla değerlendirerek 44 yıl geçirdik, sonrası ne olur kimse bilmiyor!

Ne var ki Rum defteri kapatmadı, olası çözümde bırakın Kuzey’e postalayacağı nüfusuna “topraklarından toprak iadesini” yanı sıra “tazminatlar” için de her halde mahkemeler kuracak!

YANİ bu ülkede sadece siyasi sorun değil, “mülkiyet sorunu” da çözümsüzdür!

Fakat bitmeyen bu toprak sorununa karşın yeni sayılmayan bir başka gerçek de “bizim değilken ellerden ellere satıla savıla mülkiyetimize kattığımız Rum’un toprakları üzerindeki sosyoekonomik gelişimimizi gerçekleştirme yöntemlerimizdir.”

Yani aldık sattık, savdık yada çalıştırdık değerlendirdik..

MESELA Mağusa limanı! Devlete intikal ettiydi, ulaştırma Bakanlığına bağlıydı..

Fakat bir süre sonra “liman işçileri bir araya gelerek kurdukları “Kıbrıs Türk Liman İşçileri şirketi” ile araç gereçleri de satın alarak “indirme ve yükleme” işinin sahipleri oldulardı.

İlk kez dedikti ki “işçi çalıştığı işyerinin patronu oldu!” Niçin öyle dedikti? Çünkü Türk işçisi o limanda yıllarca Rum işverenlerin sömürülenleri olduydu, hakları çalındığından canları yanıktı..

ŞİRKET yürüdü müydü? Evet.. Bizzat babam da o “şirketin” bir üye işçisiydi..

Sonra dağıldı galiba şimdilerde viziliyor da kendini “ilga” bile edemiyor! Şimdi 1974’e dönüyorum ve kısaca takılıyorum…

 

**********

KISACA TAKILDIĞIM: (BİR AVUÇ İŞÇİ Mİ BOZDU DÜZENİ?)

1974’den sonra elimizde kalan “Rum’un mülkü üzerinde “kooperatifçilikten, İsrail tipi Kibuts’lara” kadar “kollektif işletmeler” rüyaları gördüktü.. Sonunda yağma ile ganimette karar kıldıktı! Derken:

DOME otel iflas edip de çalışanları tarafından devralındığında, Mağusa limanında olduğu gibi bir daha umuda kapıldıydık. Çünkü yine işçi “çalıştığı iş yerine sahiplik koyuyordu!”

ŞİMDİ bakıyorum yaşanan sorunları nedeniyle dıştan gazel okuyanlar diyorlar ki “Dome Otel ihaleye çıkmalıymış!..” “Olur muymuş böyle işçi sahipliği?..” “Olmazmış!” Hatta gaspmış” falan…

Eee kardeşim şimdi tekrar dönün yazımın başına ve okuyun.. 44 yıldır siz Kuzey’de ne yapıyorsunuz? Alıp satmaktan, satıp almaya, Rum’un mülkü üzerinde inkişafta bulunmaya kadar! Yarattığınız çarpık yapılaşmalar da cabası! Eee! Şimdi bir avuç işçinin Dome oteli mi bozdu ekonomik düzenleri! Amma iş ha! “Hadi canım siz de!”

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar