Artık biliyoruz! Kıbrıs yapımı siyasi sorunlar çözümlenmemek üzerine gelişirler. Hatta müzminleşip toplumla doğanın yaşamasal organları olurlar!
Bu nedenle ne takvimlerin ne mevsimlerin değişmesi ne de yılların gelip geçmesi “Kıbrıs sorununu” ırgalamaz!
Çözeceğim iddiasında BM’ler sekreterleri gelir gider, Güney’de ve Kuzey’de liderler değişir ama sorun kalıcılığıyl bağımsız ve egemen yoluna devam eder!
BU ne demektir bilir misiniz? “Kıbrıs” siyasi sorunu tıpkı canlı organizma gibi artık doğasal yapısallığına ulaştı!”
Yani Kuzey’de ve Güney’deki devletler hem bünyesel hem de ırksal karakterleriyle “kemikleşti.”
Kısaca etnik ve kültürel yönden Kuzey’deki Türk devleti ile kendini Helen olarak hisseden Güney’deki Rum devleti bu coğrafyaların iki doğal halkları olarak kemale erdi!
“Kemale erdi” lafını rastgele kullanmadım. “Kuzey ve Güney devletleri olgunlaşarak topraklarıyla halklarıyla bütünleştiler” demek istedim..
OYSA kaç yıldır “çözüm” niyetine yapılmak istenen operasyon, “Kuzey’deki Türk devletini Güney’deki Rum devletine yamalama” konsültasyonudur! Baş cerrah da her zaman gelip giden BM’ler sekreterleri olmaktadır.
Fakat sıradan bir hastanenin bile “baş doktoru” olamayacak kadar kabiliyetsiz ve Kıbrıs’a yabancı olduklarından ne zaman soruna neşter vursalar, başarısız olmaktadırlar! Çünkü “teşhisleri” yanlış!”
ŞÖYLE ki artık bu adada “birleşik Kıbrıs” denilerek üzerine federasyon şemsiyesi açılacak bütünselliğiyle ne bir siyasi ve coğrafi ada gerçeği vardır ne de bu adada bir araya gelip ayni yönetim erkinde ortak devlet kuracak halklar vardır!
Kabul görmeyecek duaya amin denmez! Oysa başta BM’ler sekreteryası olmak üzere bazı ülkeler hâlâ “müzakere” masaları kurup dünyada artık eşi benzeri de kalmayan “federal sistemi” Kıbrıs’a ikame etmek için heyamola çekiyorlar!..
VAR MISINIZ? Gelin 2019 yılını (ki 2 günü gelip geçti bile) KKTC’yi yeniden restore edeceğimiz seferberlik yılı ilan edelim..
Önce devleti kurtaralım ki çözüm masasına “ödünler vermek pozisyonunda” değil, haklarımızı çeke çöke almak gücünde olalım…
“Çok zor değil mi?” Öyleyleyse Güney’in insafını beklemeye devam!
**********
“FIRSATÇILIĞIN” ANATOMİSİ!
Verdiğini almak Allah’ın işidir! Fakat bir istinası vardır o da KKTC’dir!
Ki bazan bu “verip-almak” olayının fıcırığı çıkartılır! Nitekim 2018’in tam da sonunda akaryakıtta indirimler söz konusu olur, kamu görevlileriyle sigortalılar maaşlarıyla birlikte 13. maaşlarını da alırlarken…
Bir haber: “Harçlara yüzde otuz oranında zam yapıldı!” Öncesindeki bir haber ise siyasi partilere yapılan parasal yardımların artırıldığıydı!”
MALUM kasabın çengelinde eti varsa elinde de bıçağı vardır. Her halu kârda et de elindedir bıçak da!
Fakat hükümetlerin ille de “kasap” olmalarına gerek yoktur! Mesela 13. Maaşlarla asli maaşları bile gününde ödeyen devletin hazinesinden sorumlu hazinedar Serdar Denktaş’ın kıs kıs gülerken, “durun ben size yapacağımı bilirim” diyerek, verdiğini geri almak babında “harçlara astronomik zam yapması,” tutun ki Ali’nin külahını Veli’ye Veli’ninkini Ali’ye giydirme işgüzarlığı oldu!
ASLINDA başından beridir KKTC bu tip “dengelemelerle” yönetilmektedir! Bu nedenle de “umut edilen” fiyat istikrarı sağlanamadan dünyanın en pahalı diyarlarından biri olmaya devam ediyoruz..
Yeri geldi hatırlatayım. Mesela devlet kurumlarından bazıları kendi yükümlülük ve yasaları içinde “akaryakıtta, gazda indirim yapabiliyor” ama Kıb-Tek gibi günlük hayatımızın parçası haline gelmiş kurum döviz vurgunu nedeniyle yaptığı zamları, dövizde “düşme” söz konusu olduğunda geri çekmiyor yada orantılı şekilde azaltmıyor!
Böylesi tutumlar da “fırsatçılığı” çakmaktadır. Tepkiler çoğalıp yoğalıncaya kadar “ne vurursam kârdır” açıkgözlüğü!
NİTEKİM “özel” sektör de Kurumların neden olduğu sürüp giden pahalılığa sığınarak, dövizin düşüşünden dolayı yapması gereken indirimleri yapmadan eski fiyat satışlarına devam ediyor ki millet yine Güney’e yol bağladı!
KISACA tüketici kesimlerin onca şikâyet ve serzenişlerine karşın anlıyoruz ki ülke ekonomisi devlet oluşun kanun, nizam ve müeyyideleriyle değil; bizzat devletin bazı “kurumlarının” katılması ve katkısı sonucunda, “istikrara” yönelik tedbirleri değil; “fırsatçılığı” cazip hale getiren sistemleri çalıştırmaktadır! **********
KISACA TAKILDIĞIM: (DOĞANAIN İNTİKAMI)
Neredeyse her yıl yağsın diye duası yapılacak yağmurlar yağıyor KKTC’e. Ne var ki henüz “bereket” değil önce felaket getiriyor! Yollar aşılmaz olurken köprüler yıkılıyor! Evler sular altında kalıyor! Köyler arası ulaşımlar kesiliyor! Seller oluşuyor canlar alıyor!
Neden? Çünkü 45 yıldır bu topraklara bu vatana ihanet ediliyor. Doğasına kast ediliyor! Ve bu ülkede pestenkerani altyapı oluşturuluyor ki beş dakikalık yağmurla birlikte haşat!.. Doğa sahtekârlığın, toprağa vatana saygısızlığın intikamını alıyor!