FİYATLARIN DENETİMLERİ ÜZERİNE - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 19, 2024
Köşe Yazarları

FİYATLARIN DENETİMLERİ ÜZERİNE

Eşref Çetinel

 

 


Geçen hafta göreve yeni başlıyormuşçasına.. Derin bir nefes aldıktan sonra.. Her halde yeni bir yıla başlamanın da heyecanıyla.. Sn. Başbakan Üstel bir süredir hükümetin istifasını bekleyen muhalif partileri de çatlatırcasına ve sanki göreve yeni başlıyormuş gibilerinden peşrev çekip, yağlı güreşçiler  misali şöyle bir el ense çektikten  hatta bazı kararları da kuvveden fiile geçirme iddiasını tüm yurttaşlara duyurduktan sonra…

Baktık ki artık çarşı pazardaki fiyatlar da gerçekten hükümetin ilgili birimleri tarafından hem de günlük olarak yayımlanmakta..

ÇOK  uzun süreli devam etmeyeceğini bildiğim halde sorunun  ciddiyetine uygun tedbirin alınmasına da “bravo” dedim.. Şöyle ki eğer devlet  bildiğimiz anlamda devletse elbette yurttaşının yanında duracak iyi günde de kötü günde de neyse halkın yaşamsal ihtiyaç ve koruyucu çıkarları  onları kanunları, nizamları, tedbirleri ile tabi ki devreye sokacak…

***

PEKİ ŞU KÖŞE başındaki market, şu yolun üstündeki kasap, şu manav, hazır giyim eşyası satan mağaza, hatta tarlada ter döken çiftçi bahçeci…  Şimdi bu mesleki kesimler, bu mesleki kesimlerin çalışanları, sahipleri, patronları, sosyal sigortalı yurttaşlar, hani “esnaf, zanaatkâr, tüccar, süpermarket sahipleri falan KKTC yurttaşları değiller mi? Ki devlet KKTC’nin “tüketici kesimlerini”  korumak için bu “ticaret kesimini” kanunlarla zapturapt altına almakla kalmadı. “Cezai müeyyideler” de getirdi.. Bizzat kendini  devlet olarak devreye sokarak günlük fiyatlar tespiti yapmaya başladı!..

O zaman sormaz mısınız ama: HANİ LİBERAL EKONOMİ?   Hani rekabete dayanan çarşı Pazar? Ki yıllar önce hatta “Türkten Türke alış veriş ” gibilerinden kampanyalar “kanunlar” olarak dayatıldığında, “burası diyorduk komünist rejimle yönetilen ülke değildir.. Serbest piyasa ekonomisi geçerlidir.. Bu nedenle fiyatlarla oynayarak yada onları baskıcı ve monopolist tutumlarda denetim altına sokarak değil; rekabete dayalı çarşı Pazar yaratarak dengeleyebilirsiniz..

DURUM HİÇ DEĞİŞMEDİ! Ki yıllar yılıdır bu ülkede “üreticiler ve üretim sorunları” vardır. Üreticinin her zaman “haklı” olmasına yönelik beyanların lafta kaldığını itiraf etmeliyiz. Asıl emek sahibi en az kazanandır!

En çok kazananlar da  “aracı satıcılarla” tüccarlar olmaktadırlar.. Ülkede İngiliz sömürgesinden kalma olmasına karşın koopertifçilik gelişmemiştir.. Hâlâ “az olsun, küçük olsun yeter ki benim olsun”  bireyselliğini aşıp da doğusu bu yüzden siyasi partileri bile istikrarlarıyla ayakta tutamıyoruz…

Diyelim ve bir diğer soruna bakalım:

***

TUHAF BİR DURUM! Düşünün! 1571’den beridir bu adada Rum toplumu ile birlikte yaşıyoruz. Sonunda ne onlar dayanabildilerdi bu birlikteliğe ne biz Türkler!

Sonuçta Osmanlı dönemi ile İngiliz sömürgesini de aşarak ve adayı ikiye bölerek rahata huzura kavuşacağımızı sandıktı ama ıııhhh!  Olmadı! Ne onlar unuttu 1974’ün kuyruk acısını ne biz unuttuk Türk toplumuna yönelik soykırım teşebbüsleriyle saldırılarını… Tutun ki bu adada hâlâ iki düşman toplumuz ki TC ile Yunanistan dalaştı dalaşacak, kesinlikle olanca olumsuzluklarıyla Kıbrıs’ı da etkileyecek!

BUNA karşın hâlâ Kuzey ve Güney’e geçiş kapılarının yetersizliğinden söz ediyoruz. Artık o kadar önemli boyuta ulaştı ki sorun, gazete manşetlerini meşgul ediyor…

TABİ “bu ne sevgi ah” diyemiyoruz! Çünkü olay aileler arası görüşme, arkadaşlar arası muhabbet,  hasret gidermeler falan değil… Tek kelimeyle alış veriş!

Ki ne onlar kurtulabildiler Türk çarşılarından ne biz kurtulabildik Rum çarşılarından.. Çapımızla nüfuslarımıza göre her halde her iki tarafın ekonomilerine olumlu katkıları var ki tek sorun “sınır kapılarındaki izdihamlarla, uzun kuyruklar olmakta…” Kısaca artık sınır kapılarını geçmek demek  bir gün  sırat köprüsünü geçeceğimizin  provasını yapmak anlamına gelmekte! Dolayısıyla: ***

DİYOR ki gazeteler bu sıkıntının giderilmesi için tek çare bir iki kapı daha açmaktır… VE inat değil mi? Açmıyorlar! Hatta olanları bile fırsat bulsalar kapatacaklar! Pekala neden? Eğer bu adada gerçekten ve hâlâ günü geldiğinde yeniden savaşmak zorunda kalacaksak dolayısıyla hâlâ sağlanamayan çözümü sağlamak amacında son çare olarak birbirimizi öldürmek zorundaysak o da olacak ama…

O zaman “iki bölgeli iki toplumlu siyasi eşitliğe dayalı federal sistemi nasıl savunacağız?”

KALDI ki olay artık “bölgeler arası ekonomik ilişkiler aşamasına kadar gelmiştir ki ne Kuzey’den Güney’e geçenler ne Güney’den Kuzey’e gelenler bu yeni toplumlar arası ilişkiyi hiç yadırgayıp soruşturmadan olaysız sürdürmektedirler.. Ki artık tek sorun kapıların belirli günlerde geçişlere yeterli sayıda olmamalarıdır! Bu nedenledir ki  “yeni kapılar açılmalıdır” deniyor, gazeteler manşet çekiyor ama her hangi bir hareket görülmüyor!

Kısaca: Lefkoşa’da bir kapı daha açsanız kıyamet mi kopar diyeceğiz?

 

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar