Federasyonun çökmesi mi önemli, kendi sistemimizin çökmesi mi? - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Mart 28, 2024
Köşe Yazarları

Federasyonun çökmesi mi önemli, kendi sistemimizin çökmesi mi?

Köş, MoreketMehmet Moreket

Siyaset şu Kıbrıs konusunu ne sever yahu.

Halbuki, seçimlerde Kıbrıs sorununun öyle pek etkisi görülmez. Galiba bir istisnası var, o Annan Planı dönemi.


Federasyon çöktü… Moda laf bu. Tamam, anladık. Kısa, orta vadede, hatta görünebilir bir gelecekte bir çözüm umudu yok. Şimdi işi gücü bırakalım, yeni şeyler icad edelim. Peki bunun kısa ve orta vadede, hatta bir elli yıl daha ne karı olacak bize?

Asıl çöken, canımızı acıtan içteki sistem. Sayayım çökenleri, siz karar verin hangisi daha çok hayatımızı etkiler…

Sağlık sistemimiz çöktü. Özele devredildi desek yanlış olmaz. Ne hastanelerin fiziki yapısı, ne var olan sağlık sigorta sistemi bizi taşımıyor. Devlet hastanesinde saat 5’te sıraya girmeye, bilmem kaç ay sonrasına MR randevusu almaya alıştınız mı? Memnun musunuz?

Tarım çöktü. Belki de dünyanın en pahalı üretimi yapılıyor. Ama ne tarımda ne hayvancılıkta üretim iç piyasaya bile yetecek durumda değil. Arpayı da ithal ediyorsun, eti de kaçak yiyorsun. Sebze meyve desen, aracıyızendin ediyor, ne üretene faydası var, ne tüketene.  Türkiye’yle bir sıfır gümrük uygulamasına geçemiyorsun, patatesin, narenciyen tek ihraç ürünün, oraya bile ürünün gümrükle giriyor. Su geldi, sistemi yok. Yine üretime yönlendiremiyorsun.

Eğitim? O da çoktan özelleşti. Dar gelirlinin dışında devlet okulunun yüzüne bakan yok. Kalite gün geçtikçe düşüyor, okullar çağ dışı. Yüksek öğrenim desen ha keza. Okul üstüne okul, teşvik üstüne teşvik, birileri zengin oluyor, ama bindiğimiz dalı kesmek üzereyiz.

Turizmin farkı var mı? Yanlış bir yapıda büyüyor. Yabancı turisti çekip, döviz getireceğin küçük oteller kan ağlarken, birileri kumarhanelerde para basıyor. Teşvik sistemi burada da çökmüş durumda. Neden mesela teknoloji yatırımcısı gelmiyor. Kaldır diğer teşvikleri buna yönel.

Sütünden, maydanozuna zehir yediriyorlar insana. Ülkenin gireni belli değil, çıkanı belli değil. Suç cennetine döndü, dönüyor.

Alt yapı da çökmüş vaziyette. En turistik bölgelerde kanalizasyon yok. Kimse de kılını kıpırdatmıyor. Olan yerde de, kapasite yetmiyor. Göstere göstere denize, dereye akıyor. Yol, trafik sistemi çökmüş. Hem alt yapısına yetişemiyorsun, hem yollar yetersiz. Kentler yaşanmaz hale gelmiş. Bozuk bir enerji sistemi. Can yakıyor, kozmetik yöntemlerle geçiştiriliyor.

Hepsi çarpık, hepsi yanlış. Sonuçta devlet maliyesi de tam takır, vatandaşın cebi de. Tarihin en açık bütçesiyle seneye başladık. Gelirleri, olması gerektiği gibi değil. Ancak da memuru ödeyecek kadar gelir sağlayabiliyor, refaha ayıracak para yok. Çalışanı da, sermayesi de, üreticisi de hala devlet eline bakıyor bu devirde. Akıl almaz bir gelir adaletsizliği var, bu devlet daha ne kadar sömürülecek? Sokakta “isterik da isterik” çığlıkları, ama sistem üretime, verimliliğe dayalı değil…

Bu sistem çökmüş müdür, değil midir. Yanıtını herkes biliyor da, şöyle soralım, federasyonun çökmüş olması mıdır sorunumuz, yoksa kendi sistemimizin çökmüş olması mı?

Bu bozuk sistemi kuranların, kamuoyunun dikkatini Kıbrıs konusuna çekmesini anlarım. Ama yılar yılı sistemden şikayet edenler, değişmesi gerektiğini söyleyenler neden enerjisini doğru bir noktada birleştiremez, bunu anlayamam…

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, iş çevrelerine yaptığı konuşmada “Bir yandan Kıbrıs sorunu devam ediyor ama hayat da durmuyor. Akıp giden zaman içerisinde Kıbrıs Türk halkının daha kaliteli bir yaşama ulaşma mücadelesinin de başarıya ulaşması gerekmektedir” diyordu.

Bence asıl mesele budur.

Evimizi temizleyelim dediğimizde kıyameti koparanlar, hala ‘çözüm olacak, sorunlar çözülecek’ hayalciliğiyle devam etsinler, bir şey değil. Ama siyaset kalkınmanın çaresini bulmalı. Dağlar oyuluyor, toprak zehirleniyor, insanlar fakirleşiyor, ülke her bakımdan geri gidiyor. Siyasetin amacı bu olsun.

Kimse ‘para yok, imkan yok’ demesin. Para da var bu topraklarda, imkan da. Tek sorun mevcut sistemi, en ince dalına kadar elleyebilmekte.

Kur yeni bir sistem, yasalarıyla birlikte…

Koordine et, yönlendir, denetle. Otoriteni koy ortaya.

Asıl umutsuzluk burada.

Var mı bunları değiştireceğim diyen babayiğit?

Vazgeçin federasyon tartışmasından, artık can sıkıyor…

 

YERİN KULAĞI VAR

TEMCİT PİLAVI GİBİ:

UBP Genel Başkanı Ersin Tatar hükümet senaryolarıyla ilgili, Başaran Düzgün’e “Ben görüşmüyorum, erken seçime de gerek yok, halk seçimden usandı” dese de birileri ısrarla bu konuyu ısıtıp ısıtıp önümüze koymaya devam ediyor. Belli ki Tatar’ın dışında birileri bu işin peşini bırakmaya pek niyetli görünmüyor. Ortaklık bir yana, kimin hangi bakanlıkları alacağını bile belirlemişler…

 

14 AY VAR AMA SÜREÇ BAŞLADI:

Cumhurbaşkanlığı seçimlerine yönelik her ne kadar Akıncı “karar vermek için henüz erken, değerlendireceğim” dese de, süreç gayrı resmi olarak başladı. Partiler 14 ay sonra yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimleri için aday yoklamalarına başladılar bile. UBP, CTP ve YDP kendi adayları ile katılacaklarını açıkladılar bile. İki turlu bir seçim olursa o zaman hesaplar yeniden yapılacak…

 

ÇOCUK KANDIRIYORLAR:

Bulunan gaz, Kıbrıs’ın enerji ihtiyacını 200 yıl karşılarmış. Ne bu şimdi? Kendin mi çıkarıyorsun ki kendi kullanımından bahsediyorsun. Koskoca dünya şirketleri bu yatırımı senin ihtiyacın için mi yapacaktı? Bütün o maliyeti karşılamaya gücün var mı? Satamazsan içinden çıkabilir misin? Çocuk kandırıyorlar. Daha doğrusu hem kendi halklarını kandıracaklar, hem de sözde bize korku verecekler…

 

DURUN BAKALIM:

Exxon Mobile, bulunan doğal gazla ilgili bülteninin altına bir uyarı notu koymuş. Özetle, bundan sonraki plan, proje adımların, kaynak keşiflerinin ve işin ticari boyutunun, petrol ve gaz endüstrisini etkileyen piyasa koşullarındaki değişikliklere, daha ileri sondajlara, bulunacak kaynağın performansına, politik gelişmeler ve ticari müzakerelere bağlı olduğu özellikle vurgulanıyor. Yani, bulduk çıkarıyoruz diye bir şey yok…

 

İŞİN SIRRI BURADA:

Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanı Erkut Şahali, üreticiye süt kurumunu devretmeyi teklif ettiklerini kabul görmediğini söylüyor ve ekliyor; “Devlet bir damla sütü bile satın alma taahhüdü vermiştir. Şu anda hayvan üreticisinin bir damla sütünün bile elinde kalma riski yoktur. Diğer üreticiler gibi bir risk altında değildir”. Gördünüz mü değişmesi gereken sistemi…

 

ÜÇ BEŞ KURUŞ HESABI:

Üç beş kuruş uğruna memleketi kaosa sürükleyenler var. Bu zamanda hala daha kuruş hesabı yapanlar, krize oynamayı marifet sayanların olması ne acı. Ülke zaten bitmiş, kendi yağıyla kendi ciğerini kavurmaya çalışıyor ama, bazıları hala daha biz değil, ben demekte diretiyor…

ZİRVEDEKİLER

Ahmet Demirağ: Sosyal Sigortalar Dairesi’nde Planlama Hizmet Sınıfı I. Derece Bilgisayar Programcısı

Demirağ, bazıları gibi “vazifemi yaparım paramı kaparım” demek yerine, otomasyon sisteminin yazılımlarını gerçekleştirerek, devletin büyük meblağlar karşılığında dışardan hizmet almasına son verdi. Bu projeyi başarılı bir şekilde kullanıma sunan Demirağ’a çalışmalarından dolayı 3 aylık maaş tutarında ödül verildi…

 DİPTEKİLER

Rahmi Turan ( Sözcü Gazetesi Yazarı): Önceki günkü köşesinde, Akıncı’nın Türkiye’yi eleştirdiğini, aklına estiği gibi yoluna devam ettiğini, “onurlu ve güvenli” bir geleceği boş verip Türkiye’nin uyarılarına aldırış etmediğini iddia ederek, “Ben Kıbrıslı kardeşlerimizin Mustafa Akıncı gibi birini nasıl Cumhurbaşkanı seçtiklerine şaşırıyorum” diye yazmış…

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar