Etki-Tepki… - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cumartesi, Nisan 20, 2024
Köşe Yazarları

Etki-Tepki…

Köş, MoreketMehmet Moreket

Karşı karşıya gelen iki taraftan, en az birinin eğer temelde uzlaşma niyeti yoksa, var olan durumu sürdürme moduna girmeleri doğaldır.

O durum da, etki-tepki havasında sürerdurum yani statüko olur, kemikleşir. Hatta o etki-tepki olayı alır sizi, statükodan geriye bile götürür.


Kıbrıs’ta olan budur.

Sadece 74’den hesaplasak 45 yıl, 63’den hesaplasak -ki doğrusu budur-, 56 yıldır sürdürülen sadece demagojidir.

Durumu değiştirmeye yönelik tek bir olumlu gelişme oldu diyemeyiz. Zaman zaman belli noktalara gelinmişse de, sonuçlanmamış, süreçler yeniden başladığında, o gelişmeler hiç olmamış gibi, başlıklar yeniden yeniden ele alınmış, baştan yıllar harcanmıştır.

Son duruma gelirsek…

Acaba 2017 Crans Montana çöküşünü mü baz almalıyız?

Yoksa daha da geriye, 2000’li yılların başında, Güney Kıbrıs’ın bölge ülkeleriyle birlikte MEB anlaşmaları imzalamasına mı?

Ya da 2007’de sondaj konusunda ilk ihalelere çıkmasını mı?

Hangisini temel alırsanız alın, Kıbrıs konusu kendi parametrelerinden çıkmıştır artık.

Eskiden, adada garantörleriyle NATO bağlantısı olan bir federasyon ve onun şartları tartışılırken, artık bunların hiçbir önemi kalmamıştır.

Dünyanın aktör haline getirdiği bir taraf, kendisine tanınan bu ayrıcalığı sonuna kadar kullanmış, kullanmayı sürdürmeye de kararlıdır.

Öyle olunca da, her fırsatta yan çizecek, çıtayı yükseltecek, masayı devirip, yeniden kurulmasını sağlamakla zaman kazanacaktır.

Öyle ya, Makarios’un taktiği de “zaman içinde” değil midir?

Bu arada, ne kadar aksini iddia ederse etsin, bu aşamada “toprak” hedefinden bile vazgeçme noktasına gelmiştir.  Çünkü tek başına hem tanınmışlığın getirdiği başrol, hem doğal kaynaklardan elde edeceği gelirleri paylaşmak zorunda kalmayacaktır. Çünkü açıkça dile getirmese de, istediği ayrılıktır. Hiç olmazsa bir 20-30 sene daha.

Rum tarafının tavır değişikliği böyle evrilirken, Türk tarafının da boş durması beklenemezdi, dedik ya, etki-tepki…

Biraz geç de olsa, bir takım girişimler başlatıldı.

Doğal gaz arama, Maraş, “ya etkin siyasi eşitlik, ya iki ayrı devlet tezi” gibi.

Şimdi yine bir müzakere sürecinden bahsediliyor.

Yukarıda belirttiğim sıralamayla, zaten çözümden uzaklaşmış olan taraf, hemen kuzeyin bu üç tepkisini, ortadan kaldırılması gereken ön şartlar olarak masaya koyuyor. Kısır döngü…

“Bunlar ortadan kaldırılmadıkça, müzakereler başlamaz” diyor açıkça. Bu düğümü asıl çözecek olanlar, BM ya da diğerleri bunu görmüyor mu? Böyle devam ederse kesin ayrılık olacağının farkında değiller mi?

Guterres, BM kayıtlarındaki “siyasi eşitlik” kavramını Anastasiadis’in önüne koyar mı?

Ya da doğal gazın tarafları, MEB anlaşmalarının geçerli olabilmesi için, Kıbrıs’ta çözüm şart noktasına gelir mi?

New York’taki temaslar bir ilerlemenin başlangıcı olabilir mi?

Yoksa tüm taraflar statükonun yeni boyutunda mı anlaşırlar?

2014’den bir alıntıyla, nereden nereye geldiğimize bakarsak, nereye gideceğimizi de göreceğiz.

“Nikos Anastasiadis, 17 Şubat 2014’de Associated Press’e verdiği demeçte doğalgaz ile Kıbrıs barışını ilişkilendirirken, Türkiye Enerji Bakanı Taner Yıldız da 12 Şubat’taki bir açıklamasında Kıbrıs meselesinin çözümünün enerji projelerinde işbirliğinin de önünü açabileceğini dile getirdi”.

Aradan geçen süre sadece 5 yıl. Doğal gaz konusu barış umutlarından, ayrılığa dönüştü…

 

YERİN KULAĞI VAR

TATAR YANLIŞ ANLAŞILMIŞ:

Başbakan Tatar, “Türkiye’de Akıncı’yla ilgili söylediklerim yanlış anlaşıldı” deyip Akıncı’yı da “demagoji” yapmakla suçluyor ve kensine yönelik eleştirlerin “anlamsız ve maksatlı” olduğunu söylüyor. Keşke bunları söyleyeceğine ağzından çıkanların nereye gittiğini bir düşünse. Orada kalabalıklar karşısında gofa gelip coşarsan sonuçlarına da katlanacaksın. Bence “yanlış anlaşıldım” diyeceğine neler söylediklerini bir kez daha okuyup ona göre herkesi suçlasaydı…

 

NASIL BAŞARACAKLAR:

Cumhurbaşkanı Akıncı ve Dışişleri Bakanı Özersay New York’a ayrı ayrı gitmeyi tercih etmişler. Akıncı BM Genel Sekrteri ile görüşürken, Özersay BM üst düzey yetkilileri ve BM Güvenlik Konseyi Daimi Temsilcilikleriyle görüşmeler yapacak. İkisi de cumhurbaşkanlığı için aday ya, kavga erken başladı. Temel devlet politikasında barışmayı sağlayamayanların, güneyle nasıl bir barış yapacaklarını varın siz düşünün…

 

ONLAR ÖYLE DEMİYOR:

HP Milletvekili Gülşah Manavoğlu; “Adı ne olursa olsun ister federasyon,ister konfederasyon,ister tek bölge, ister iki bölge, ister tek kanat, ister iki kanat, bu yolda yürüyen toplum lideri TC ile birlikte hareket etmeli ve şu anda mevcut Cumhurbaşkanımız da TC ile birlikte hareket etmektedir”. İyi de keşke bunu hem Başbakan Tatar’a, hem de Genel Başkanın ve Dışişleri Bakanı Özersay’a da hatırlatsanız. Çünkü onlar Akıncı için, “Türkiye’ye danışmadan, kafasına göre yanlış hareket ediyor” iddiasındalar…

 

AĞIRLIK TATAR’IN ADAY OLMASINDAN YANA:

UBP, kendisi her ne kadar, “ben aday değilim” dese de, sonunda cumhurbaşkanlığı için Ersin

Tatar’ı aday çıkarmada kararlı. Özellikle Parti Meclisi’nde görüş, Tatar’ın cumhurbaşkan adayı olması yönünde. Parti Meclisi, geçmişte de aynı durumun yaşandığı ve Genel Başkan’ın partinin adayı çıktığını ve bunun en somut örneğinin de Derviş Eroğlu olduğunu savunuyorlar. Aslında teamül bu yönde ama birçoğunun niyeti, Tatar’ı aday gösterip ondan kurtulmak. Tatar bunun farkında ve sürekli “aday değilim” demek zorunda kalıyor… Nereye kadar direnecek, merak konusu.

 

 YAPIN O ZAMAN:

2 gün süren “Kıbrıs’ta Son Söz” panelinin sonuç bildirgesi yayımlandı. Federal ortaklık görüşmelerine devam edilmesinin ciddi bir hata olacağı belirtilen bildirgede öne çıkan bazı başlıklar şöyle; “ KKTC’de süratle mal ve hizmet sektöründe üretim ekonomisine geçilmesi. Türkiye ve KKTC arasında ticaretin

kolaylaştırılması. Bariz bir insan hakları ihlali olan hava taşımacılığı ambargosuna karşı uluslararası hukukun öngördüğü tüm imkanların kullanılması.Uluslararası spor müsabakalarında uygulanan ambargoya karşı da benzer adımların atılması”. İyi de yapılabilecek şeylerse bunlar, bunca yıl niye yapılmadı?

 

BU NE CESARET?:

450 kilo et, bir araçta nasıl taşınır? Daha doğrusu nasıl bir araçta taşınır. Kesinlikle ticari bir araç olması gerekir. Ya bir van, ya bir kamyon. Böyle bir aracın, Kermiya kapısında yoklanmadan geçebileceğini düşünen biri, sizce akıllı mıdır? Neye, kime güvenmektedir? 450 kilo et. Öylesine cesaret sahibi oldular ki, resmi giriş kapılarından yapıyorlar kaçakçılığı. Düşünün artık ne büyük paralar dönüyor…

 

 

ZİRVEDEKİLER

Hasan Çağlar (İş insanı-Haberci’den): “Halk kemer sıktı bekliyor. Sanayici, küçülmeye gitti beklemede. Alacaklarını tahsil etmekte zorlanıyor iş insanları. Piyasadaki daralma korkunç boyutlarda.  Adım atması gereken hükümet sessiz. Aksiyon bekliyoruz… Yaşanan ekonomik sıkıntı sebebiyle markaların bir bir kepenk indirmesi kapalı Maraş’ın kepenklerinin yeniden açılmasından daha öncelikli olmalı… Enflasyon, işsizlik, piyasalardaki tıkanıklık dillendirilmesi gereken en büyük sorunlar değil mi? Örneğin iş örgütlerinin krizden çıkış için çözüm önerileri nerede? Böylesi pasif bir iş dünyasını mazur görmek olanaksız”…

 

 

DİPTEKİLER

Kirlilik, Çöp Mü Sadece?: KKTC’de temizlik kampanyası denince, etraftaki çöpler aklıma gelirdi. Kendime dert ederdim. Şimdi şaşıyorum da, umurumda bile değil. Bazı duyarlı insanlar hala çöp topluyor, çünkü kirlilik katlanarak artıyor. Fakat şu anda temizlik deyince benim aklıma önce, suç geliyor. Suç odakları, güvenliğimizi kirletenler. Evinde patlayıcı bulunandan tutun, silah, uyuşturucu depolayanlar, bir günlüğüne adaya gelen tetikçiler, sokaklarda gayet rahat iş gören tehditçiler, şantajcılar ve tabii bunların arkasındakilerle, dönen büyük para. Kirlendik, hem de öyle bir kirlendik ki, çöp toplayarak temizlenemeyiz…

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar