1974 sonrasında Rum tarafı karşısında içine düştüğümüz büyük “zafiyetimizle kusurumuzu” şu iki sorunda görmek mümkündür:
Bir, iki toplumlu iki ayrı bölgenin oluşmasına karşın; yeni Kıbrıs adası gerçeğini siyasi yönden “iki devletli bir federal sisteme” çeviremedik!
İki, “iki ayrı devlete dayanan çözümü” de “ulusal ilke” yapamadan, dışladık!.
Bir alternatifimiz daha vardı: “Self determinasyon hakkımızı kullanarak Kuzey Kıbrıs Türk devletini (her ne kadar o günkü koşullar uygun olmasa da) Türkiye’ye bağlamadık!”
ŞİMDİ yukarıda sıraladığım çözüm alternatiflerini kırk dört yıldır bırakın yoğurmayı, tam aksine 1974 sonrasında “uyur gezer” bir toplum durumuna dönüştüktü! Çünkü Rum’un arkasında bıraktığı “malları” başımızı döndürdüydü! “Yağmadan” ötesini göremiyorduk!
KISACA büyük yanlışımız “çözüm olmadan.. Güney’den gelen göçmenleri doğru dürüst rehabilite edemeden.. Elimizde BM’ler kararı ile uluslar arası anlaşmaların belgeleri olmadan.. “Kuzey’e sahiplik sermemizdi!”
OYSA! Kuzey hâlâ bizim değil, çünkü bu konuda bir siyasi anlaşmaya varılamadı!
Dolayısıyla daha geçen gün 1974’den önce Esentepede 90 dekarlık arazisi olan bir Rum; bu arazi üzerinde konut inşaatlarıyla bir site oluşturan iki kardeşi ve inşa edilen konutlardan birini satın alan bir İngiliz’i dava etti! Rum’un iddiasına göre şu anda arazisinin değeri 37 milyon liradır..
Geçmişte de AİHM’si KKTC tapularını geçersiz sayarak bu tip davaları aleyhimize sonuçlandırmış bizi tazminatlar ödemeye mahkûm etmiştir. Demopoulos davası bunlardandır.
Ayrıca bu davaların her biri, açılacak veya açılan diğer davalar için “emsal” teşkil ettiklerini dikkate alırsak, “bilelim ki gelecekte de bu adada Kuzey’deki Rum malları nedeniyle çok çekeceklerimiz vardır!”
NİTEKİM: Hâlâ izah edemiyoruz? TC’den kaydırılan nüfusa tahsis ettiğimiz sonra da koçan verdiğimiz Rum mülkünün akibeti olası çözümde ne olacak?
Mesela şimdilerde neden Anastasiadis “birleşik Kıbrıs” yani “üniter federasyondan” söz ederken, şimdilerde “varsın merkezi hükümet kurucu devletlerden daha zayıf yetkilere sahip” olsun diyor?
Bu bir “tilkilik” olamaz mı? Böyle bir çözümle Kuzey’deki mülküne, Omorfo’ya çok daha kolaylıkla dönebileceği hesaplarını yapmış olamaz mı?
VESSELAM: Kıbrıs sorunu daha uzun yıllar başımızı ağrıtmaya devam edecek. Hele ortada şu hidrokarbon yatakları da varken…
**********
BÜYÜK FIRSAT: (KKTC-ANAMUR SERBEST TİCARET BÖLGESİ..)
KKTC’nin en yakın denizaşırı komşusu, 70 kilometre Kuzey’indeki Anamur’dur.. (Anamur’un adını anmışken yazayım. Hem bu kentte hem de Silifke’de pek çok emekli yurttaşlarımız aileleriyle birlikte ikamet etmektedirler.. Zaman zaman özellikle bayramlarda KKTC’e gelen bu yurttaşlarımızdan tanıdıklarla konuştuğumda, hayatlarından ne kadar çok memnun olduklarını söyleye söyleye bitirememektedirler..
İŞTE artık KKTC’li yurttaşların da ikamet yeri olan bu Anamur’a, AK Parti Başkan Yardımcısı Lütfi Elvan’ın açıklamasına göre 350 metre uzunluğunda, 50 metre genişliğinde, altyapısı da tamamlanan yeni bir İskele yapıldı. Elvan ulaşımdaki yerinin önemini vurguladığı bu İskelenin KKTC’e yakınlığına dikkat çekerek iki ülke “ticaretinin gelişmesi yönünden” önemini vurguluyor..
YANİ (demiyor da) diyor ki Ankara “ey Kıbrıs Türk halkı, yöneticileri, işinsanları, acenteleri, tüccarları üreticileri…
Bir zamanlar Rahmetlik Turgut Özal’ın “serbest Pazar” ekonomisini yeşertmek için Mağusa limanında oluşturduğu “serbest liman” projesi tutmamışsa da işte bir yeni fırsat daha…
KKTC’e en yakın konumda olan Anamur’daki bu yeni limanla TC’e hem ekonomik hem de turizm yönünden yol bağlanabilir. Bağlanabilir ne kelime, bağlanması gerekir…”
ZATEN Türkiye ile “kıyı ticareti” anlaşmamız var.
Zaten Türkiye ile her üç yılda imzalanan mali ve ekonomik protokollerimiz var… Zaten Türkiye ile turist acenteleri işbirliklerinde turlar var…
Zaten KKTC’nin (zaman zaman gümrüğünden şikâyetçi de olsak,) Mersin limanı ile yoğun bir ticari deniz trafiği var…
Ve zaten KKTC’de ikamet eden TC’liler, TC’de ikamet eden KKTC liler var…
İŞTE bir büyük fırsat daha. Anamur’dan ülkemize akan suya nazire, gelin bu kez de “KKTC-Anamur serbest bölgesini” oluşturalım.
Bir süre önce Sn. TC Büyükelçisi Kanbay’ın da vurguladığınca, gelin “çok zayıf olduğumuz deniz ticaretinin” gelişimi için Anamur-Girne, Mağusa limanları arasında yeni bir kıyı ticareti başlatalım.
Yoksa! Böyle bir fırsata da mı burun kıvıracağız?
**********
KISACA TAKILDIĞIM. (OYUMU KİME VERİRDİM?)
“UBP’nin kurultayı beni ne kadar ilgilendirir” deme hakkımın olduğuna inanmıyorum. “Köşeciysen” taşını da atacaksın, takılacaksın da!
Önce şunu yazayım: UBP en eski, ulusal kimlikli, Sağ etiketli, TC ile bugüne kadar en iyi ilişkileri kuran… Partidir ama en çok “hata” yapan bu partisel niteliklerini istismar eden, KKTC’i en çok yaralayan partidir de!
Kısaca UBP’nin önce “eski günahlarının” kefaretini ödeyecek bünyesel reforma ihtiyacı vardır..
Gönlümdeki parti başkanı olabilecek “adaya” da bu düşüncemle yaklaşırım. (Ha Denktaşçı falan oldum ama UBP’li hiç olmadım, ayrı dava!)
Biz Mağusa’da zaten kalebent kaldık! Adaylardan sadece iki kişiyi iyi tanırım. Üye olsaydım bunlardan birine verirdim oyumu… Hepsi bu!