Ersin Tatar ekim ayının başında, “Seçimin sonucuna bağlı olarak birtakım şeyler şekillenecek. Erken seçime de gidebiliriz. Ocak ayında erken seçim olabilir” demişti. Aslında bu sadece Tatar’ın değil, diğer partilerin de öngörüsüydü.
Tatar’ın saraya gitmesiyle birlikte UBP içerisinde başlayan Genel Başkanlık yarışı, erken bir seçim söyleminin önüne geçti. UBP’nin mevcut kadrosu, şimdilik erken bir seçime sıcak bakmıyor. Onların önceliği kurultay.
UBP kurmayları şu anda erken bir genel seçim formülüne sıcak bakmıyor. Bunun nedeni ise, pandemi nedeniyle ülkede yaşanan ekonomik kriz, günden güne artan bütçe açığı, dövizdeki artış, işsizlik ve diğer olumsuz faktörler ve sonuçta UBP’nin olası bir erken seçimde alması muhtemel bir yenilgi ihtimali…
Bu gerekçeler, UBP’yi mevcutlarla yani HP ile hükümeti götürme arayışına sevk etti.
Seçimde Tatar’a açık destek veren DP ve YDP ile kurulacak bir hükümetin sayısal zorluğu, YDP’li iki vekilin bakan olarak atanması ile sadece kamuoyunda değil, parti içinde yaşanaması muhtemel tepkiler, üçlü UBP-DP-YDP formülünü neredeyse imkansız hale getiriyor. Hüseyin Özgürgün yurt dışında, Tatar’ı da çıkartınca, UBP’nin meclisteki sandalye sayısı 19’a düşüyor. 2 YDP, 3 DP ( ki böyle bir hükümete Serdar Denktaş onay verir mi?) eder 24… En az 2 vekilin daha güven oylamasında olumlu oy vermesi gerekecek. Bu formülün yedek lastiği, transfer olabilir. Son günlerde isimleri dillerde dolaşan 2 veya 3 HP’li vekilin, partilerinden istifa ettirilerek bağımsız kalmaları ve kurulacak hükümete destek vermelerinin sağlanması ile çoğunluğun yakalanması… Ancak zor ve riskli bir formül…
UBP’nin ortaklık kurabileceği bir diğer formül ise daha önce denenen UBP-CTP hükümeti. Ancak CTP’nin bu formüle sıcak bakacağını sanmıyorum. Zaten CTP Genel Sekreteri Erdoğan Sorakın, “Farklı alternatif modelleri var fakat biz bir erken seçim olması kanaatindeyiz” diyor.
Bu durumda geriye tek alternatif kalıyor o da yeniden UBP-HP koalisyonu. Ki mecliste her şartta 28 sayısına (19+ 9) ulaşılır…
Ancak bunun için öncelikle HP’nin gönlünün alınması gerekecek. Tatar’ın seçim ortamında ortağından habersiz Maraş’ın bir caddesini açma girişimine içerleyen HP, zaten ikili arasında var olan sorunları da gündeme taşıyarak hükümetten çekildiğini açıklamıştı. Şimdi yeni bir başkan ve yeni tavizlerle HP’nin gönlünü alma, kurultayda seçilecek UBP’nin yeni Genel Başkanına düşecek. HP UBP ile yeniden bir maceraya gider mi bilemeyiz ama şu an partide bilinmezlik ve moralsizlik had safhada. Özersay tekrardan siyasete döner mi, onu da bilemeyiz. Şu anda parti kurmaylarının dahi kendisine ulaşmakta zorluk çektiği haberlerini alıyoruz. Ancak görünen o ki, ya bu formülü kabul edecekler, ya da vekillerinin bir bir partiyi terk edişini seyredecekler…
Tüm bu senaryoların nasıl sonuçlanacağını öğrenmek için UBP kurultayının sonuçlanmasını beklememiz gerekecek…
OKUR MEKTUBU…
“Ey benim vatansever halkım, geçmiş olsun diyeceğim de zaten geçti gitti. Kazanana başarılar diliyorum. Öncelikle sol görüşü savunan bir vatanseverim. Türkiye’de yaşadığım yıllardan beri katıldığım tüm seçimlerde verdiğim oyların işe yaramamasına çok alışık biriyim. Lakin Kıbrıs halkının sağ duyusuna güvenim sonsuzdu. Şimdi onu da kaybettim. Sayın Akıncı‘yı tek başına savunmasız bırakıp, yapılan haksızlıklar karşısında susanlar, bundan sonra bırakın birbirlerinin yüzüne bakmayı, aynaya nasıl bakacaklar…
Evet, seçimler bitti, atı alan Üsküdar’ çoktan geçti. Geçti geçmesine ama, atı alıp geçerken çevrilen dolaplar göz ardı edildi. Hepsi de bu müdahaleler karşısında üç maymunu oynamayı tercih etti. Şimdi, iş işten geçtikten sonra başta Türkiye’nin merkez medyası olmak üzere, bizim muhalefetten de sesler yükselmeye başladı. Meğerse herkes her şeyin farkındaymış…
Bugüne kadar siyasi hiçbir görüş birliğim olmayan Serdar Denktaş’ın, yüreğini ortaya koyarak aslında Akıncı’nın paranoya yaşamadığını, anlattığı her şeyin gerçek olduğuna yüksek sesle dile getirmesinin hakkını da vermeden geçmeyeceğim. Unutmayın bugün bana yapılanlar, yarın size yapılacak. Hepinize kolay gelsin… ( Aydın Özdoğan Güçar)
YERİN KULAĞI VAR
MERAKLA BEKLİYORUZ:
Hatırlayın yakın geçmişi, bugünkü kadar olmasa da seçim döneminde federasyonun tek seçenek olmadığını söyleyen Derviş Eroğlu, Cumhurbaşkanı seçilir seçilmez, BM Genel Sekreteri’ne bir mektup yazarak, “Talat’ın bıraktığı yerden devam edeceğim” demişti. Sonrasında daha da ileri giderek, müzakerelerin bugüne kadar gelen sürecine damga vuran bir anlaşmayı imzalamıştı. Şimdi Genel Sekreter bir kez daha tarafların pozisyonlarını bekliyor. “Federasyon ölmüş, gömülmüştür” diyerek gelen Ersin Tatar’ın 5’li görüşmelere hazırlanılan bu dönemde BM’ye ne diyeceğini merakla bekliyoruz…
ZAMAN BİRLİK OLMA ZAMANI:
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yaşadıklarımız, Kıbrıs Türk halkının seçme özgürlüğüne yapılan müdahaleler, yarınların çok daha kötü olacağının ilk habercisi. “Yeni gelecekte” başımıza gelecekleri tahmin bile edemiyorum. Ve diyorum ki, yaşadığımız binlerce sorunun kaynağı bu zihniyet bir an önce iktidardan götürülmeli. Bunun için de UBP ve YDP dışındaki partilerin tarihi sorumluluğu üstlenmek ve gereğini yapmak boyunlarının borcu. Ya birlikte bu mücadele verilecek ya da yok olup gideceğiz…
ÖĞRETMEN SENDİKALARI UYUMAYIN:
BRT 2’den yayınlanan online dersleri takip eden var mı acaba? Baktım ne sendikalardan ne velilerden ses yok. Bizim müfredatımızda dini motifler ne zaman bu kadar ağırlıklı oldu? Laik değil miydi bizim eğitim sistemimiz? Yoksa yeni bir durum mu? Merak eden birkaç gün önce 7. sınıflar için yayınlanan tarih dersinde Yeniçeriler konusundaki içeriği bir izlesinler…
BİZİ YÖNETEN ZİHNİYET:
Sağlığımın Bakanı’nın Müsteşarı’nın da Bakanından kalır yeri yok. Müsteşar ve Bulaşıcı Hastalıklar Üst Kurulu Başkanı Ali Çaygür “Kaleci pozitif çıkarsa sadece defansı karantinaya alacağız” dedi. Bu açıklama bizi yöneten zihniyeti çok güzel anlatıyor. Akılların yandığı noktaya geldik. Ve ne yazık ki bu zihniyetin başını daha üç gün önce biz kendimize başkan seçtik…
HEPSİ ADAY:
UBP, başkanını saraya yolladı ve “kim başkan olacak” sorusunun cevabını aramaya başladı. Bakıyorum da daha ilk günden onlarca isim aday olabileceği sinyalini veriyor. Eeee, kolay değil, işin ucunda sadece genel başkanlık değil başbakanlık var… “Benim ondan neyim eksik” diyenler, karantinasız Türkiye’ye gidip poz poz resim çektirenler, günde birkaç açıklama ile her konudan anladığını göstermeye çalışanlar, üstü çizililer, fena ısrarcılar, yenilmeye doymayan pehlivanlar aday olma hazırlığında. Bakmayın siz bu bolluğa, birçoğunun adaylık gösterisi, olası bir hükümette bakanlık şansı için.
MAKSAT HASTALIĞIN YAYILMASINI ÖNLEMEK OLSA…:
Hastalık sürecinde ne yazık ki doğruları resmi kaynaklardan değil, hekimlerden alabiliyoruz. Dr. Erden Aşardağ, dıştan gelenlere uygulanabilecek yeni tip hızlı testlerin varlığından söz ediyor. Dıştan gelenler en büyük sorunumuz olduğuna göre, bundan daha güzel bir çıkış yolu olamaz galiba. Sağlık Bakanlığı her nedense bu yolu seçmiyor. İkincisi, bizim inatla B grubunda tuttuğumuz Fransa, Belçika, Çekya, Hollanda ve İngiltere’nin aslında C Grubuna girdiklerini söylüyor. Yani daha tehlikeli. Dahası, sadece hasta olanları vaka olarak açıklayan Türkiye’nin de C grubunda olması gerektiğine işaret ediyor. Şöyle bir bakınca, ülkeyi yönetenlerin derdinin kamunun sağlığı değil de başka bir şey olduğu hemen anlaşılıyor…
VERGİ LİSTELERİ ÇIKMAYA BAŞLADI:
Özellikle kurumlar vergisinde bakıyorsun, neredeyse bir günlük cirolara denk gelen vergilendirmeler mevcut. Her yıl yenileri eklenen koca koca binalarda dönen paraların büyüklüğü bilinirken, ödenen vergi, Türkiye’ye yasa dışı yollardan çıkarılırken sadece yakalanan miktara yakın. Bu ülkede para var. Bu ülkede haksız kazanç var. “Biz bir şey yapamayız, muhtacız” diye ağlayanlara kulak asmayın. Muhtaç olduğunuz kudret, bu ülkede dolaşan taze parada mevcuttur…
