Böl ve Yönet Politikasını Daha Öğrenmedik mi? - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Salı, Nisan 23, 2024
Köşe YazarlarıSürmanşet

Böl ve Yönet Politikasını Daha Öğrenmedik mi?

Rebecca BryantRebecca Bryant

İngiltere’nin ‘böl ve yönet’ politikasını bilmeyen Kıbrıslı yoktur herhalde. Yalnız bu politikanın neden ve nasıl çalıştığını düşüneni az gördüm. Bir toplumu veya halkı veya herhangi bir kolektifi bölmek bu kadar nasıl kolay olabilir? Belli ki toplumda halihazırda bazı mevcut sosyal, ekonomik ve siyasi çatlaklar vardır ki az bir manipülasyonla insanlar birbirine karşı silaha bile sarılabilir. Örneğin, 20’inci yüzyılın ilk yarısında bazı Rumlar Türkçe konuşan Kıbrıslıları eski egemen düşmanın “artıkları” olarak görürken, daha büyük bir kesim ise onları sadece Helen adasında yaşayan yabancılar ve o kadar da kale alınmayacak azınlık bir unsur olarak görürlerdi. Yani, düşman olmayan ama geleceği çoğunluğun karar vereceği bir adada siyasi sözü olmayan biçare bir toplum. Bu dönemde ise Kıbrıslı Türkler için çatlaklar, güvenlik üzerine oluşacaktı. Sayısal azınlık olduklarından dolayı gelecekle ilgili kaygıları yeteri kadar kaale alınmıyordu. Günlük hayatta ise ekonomik güvenlikleri de çok önemliydi. Sömürge yönetimine bağlı polise yazılan Kıbrıslı Türklerin büyük bir çoğunluğu etnik çizgiler üzerine kutuplaşmış bir ortamda ekmek parasını kazanamadıkları için polise yazılmak zorunda kalmışlardı. Ama bu neye sebep olacaktı? Rumlar tarafından işbirlikçi olarak ilan edilip hedef olmalarına. Aynı şekilde taksim politikası oluşmadan önce toplum benzeri güvenlik kaygılarından dolayı İngilizlerin adayı terk etmemesini istiyordu. Bu güvensizliğin altında tabii ki Rum çoğunluğun Yunanistan’a bağlanmak istemesi, Rum siyasi liderlerine güvenememek ve genel olarak Rumların tahayyül ettiği gelecekte görünmez olmak vardı.

 


Peki İngilizler ne yaptı bu arada? Arşivlere baktığımızda uzun vadeli bir plan ve program ararsak bulamayacağız. Öyle uzun vadeli bir strateji yoktu. Onun yerine kendi çıkarlarının lehine yapılan taktiksel eylemler ve manipülasyonlar vardı. Bir toplumun mevcut çatlaklarını ve bir azınlığın var olan korkularını kendi menfaattarının lehine kullanmak vardı. İngilizler için bu taktiksel manevralar uzun vadeli bir stratejiyi gerçekleştirmek için yapılmamış olsa bile yarattığı kavgalar, bölünmüşlük ve yaralar kalıcı oldu.

 

Kimse yanılmasın bu konuda: Bir toplumda kutuplaşmayı yaratmak bir böl ve yönet politikasıdır. Son zamanlarda Rusya bunun ustası olmuştur. İnterneti kullanarak ABD gibi birçok ülkeyi bile karıştırmayı becerebilmiştir. Çatlaklar zaten yok muydu? Tabii ki vardı. Kutuplaşma zaten mevcut çatlaklar üzerine oluşur. Fakat manipülasyon çatlakları alır uçurumlara çevirir.

 

Türkiye hükümetleri ise hiçbir zaman İngiliz veya Rusya kadar incelikli düşünmez. Rusya arka kapıdan dükkâna sinsice girerken, Türkiye ana kapıdan girer ve her şeyi paldır küldür kırıp döker. Sofistike trolleri kullanmak yerine ekonomik ve siyasi korkularla insanları doğrudan tehdit etmeyi tercih eder. Bu son seçimde hepimiz bu tavrı çağrıştıran dünya kadar hikayeler duyduk: “Sandığa gidip belli adaya oy vermezlerse işten atılacaklar,” “burada yaşayan birinin ortağının veya yakının Türkiye’deki işlerini donduracaklar,” “Fetöcü ilan edecekler,” “PKK’lı ilan edilip sınır dışı yapılacaklar,” gibi tehditler. Özellikle Covid döneminde bu adadaki işçi kesiminin ne kadar perişan olduğunu biliyorsunuz. Cebinde üç kuruş parası olmayan bir adam kimin menfaatlerini düşünecek durumdadır? Bazı boykotçular gibi ‘ah, zaten kim CB olursa olsun Türkiye karar verecek’ diyerek karar vermesi de büyük bir ihtimaldir. Bu seçimi yapmaya zorlanırlarken satılmış mı oluyorlar? 1950’lerde Türk olduğu için işten atılmış bir adam İngiliz polis gücüne yazılırken ne kadar “satılmış” olmuşsa o kadar satılmış olur. Orada mutlaka birden fazla güvenlik korkusu bu kararı vermesinde rol oynamıştır.

 

Kıbrıs’ın siyaset biliminde bilinen bir laf vardır: Kıbrıslı Türkler nasıl adada sayısal azınlıklarsa, Kıbrıslı Rumlar da bölgede azınlıktır. Yani herkesin azınlık olmaktan kaynaklanan korkuları vardır. Nasıl Rumlar Türkiye korkularından dolayı Kıbrıslı Türklerin korkularını görmezden geliyorlarsa benzer bir şekilde hala daha kendilerini “horlanmış” azınlık olarak gören Türkiye kökenli insanların korkularını ve kaygılarını hiçe saymak da bence bizi aynı sonuca götürür. Fakat tarihten bir ders alacak olursak, o da çoğunluğun veya kendilerini bir coğrafyanın “efendileri” olarak gören kesimin, kendilerini azınlık veya daha “iğreti”olarak gören grupların korkularını görmemesi ve görmek istememesi ancak ve ancak bazı Ülkelerin veya çevrelerin böl ve yönet politikalarına hizmet eder.

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar