“EKONOMİK YÖNDEN GÜÇLÜ OLMALIYIZ” - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 26, 2024
Köşe Yazarları

“EKONOMİK YÖNDEN GÜÇLÜ OLMALIYIZ”

Eşref Çetinel

“EKONOMİK YÖNDEN GÜÇLÜ OLMALIYIZ” dediğimizin üzerinden yarım asrı aşkın süre geçmiş olmalı! Üstelik elimizin altında Rum tarafı gibi somut kıyaslamalar yapacak yada örneklemelerde bulunacak şansımız da yoktur ki bu konuda çok yaya kaldık!

Tabi çok uzun yıllardır tartışmasını yapıyoruz: “Hangi modelle kalkınalım?” “Devletçilik” mi yoksa  “özel teşebbüs mü?” Yoksa “Kooperatifçilik” mi? Ve ekledikti: Tarıma mı ağırlaşalım yoksa küçük sanayi üretimine mi ağırlık verelim?


İNANILMASI güçtür ama çok uzun süre Rahmetlik Denktaş döneminden başlayan bir süreçte hani şu “Türkten Türke kampanyalarının” iyice koyulaşırken bir “milliyetçilik” gösterisi haline getirildiği yıllarda başladıktı bunları düşünmeye!

Hatta zaman zaman kavga kıyametler kopartarak “Türkten Türke” kampanyaları başlatarak, Rumdan bir bağ maydanoz alanı da cezalandırarak ve köy köy dolaşıp yeni yeni zirai kooperatifler oluşturarak hatta uğruna “Bakanlık” da ihdas ederek falan; dövün dövün dövündüktü de gene imdadımıza 1974 Barış Harekâtı yetiştiydi çünkü Rum ekonomik monopolü celladın keskin kılıcı gibi ense kökümüzde sallanıyordu!

NE VAR Kİ Barış Harekâtından sonra “talih” olması yada yepyeni ekonomik açılımlar için “sermaye” olması gereken ve Rumdan elimize geçen “taşınır taşınmaz mallar” da bu kez nüfusumuzla çapımızı aşmıştı! Düşünün ki Kuzey’de 4 yüzün üzerinde irili ufaklı sanayi tesisleri ile iki büyük Sanayi Bölgesi ve dönümlerce narenciye bahçeleri bize intikal ederken çapımızı  o kadar aştılardı ki bu kez “taşınır taşınmaz mülkleri paylaşıp sahiplenemeyecek kadar yoğunluk ve çokluğunca!”  Osmanlı fethinden sonra ikinci defa yeniden tarihi yaşayıp yazarken, TC’den nüfus kaydırarak hem boş kalan köyleri toprakları doldurduk hem de mülklerine sahiplik koyduktu…

VE TABİ ilk kez Kıbrıs Türk halkı olarak bu sahiplikler nedeniyle de yeni bir ekonomik model daha keşfettikti: “Ganimet ve rant ekonomisi”

NE VAR ki kısa sürede Ganimetin gani’si yani bolluğu bereketi” bittiğinden bu kez elimizde “rantı” kaldıydı hâlâ ekonomi adına bununla oyalanıyoruz!

***

NE VAR Kİ oyalana oyalana zaman öldürürken, artık ata yadigârı hellim üretimini bile hem de AB’ye ihraç şansımız varken doğru dürüst yapamıyor Güney’deki Rum’un hellim satışlarının “milyar dolar gelire ulaşması” haberlerini okuyarak hayıflanıyoruz!

Koskoca bir Avrupa pazarına hellimimizle olsun yeterli oranda girememek bir yana artık her zaman ve her yerde rakibimiz olan Güney’deki Rum’un sadece hellimden milyar dolarlara ulaşması karşısında da hayıflanarak “hadi canım diyoruz bizden ne köy olur ne kasaba!” Ki ne derdik aslında “hayır etmeyecek hacıyı yılan devenin üstünde sokar!”

HA, unutmadan yazayım. 1974 Barış Harekâtından sonra ayaklarımızın altında serili Rum mallarını yağmalarken de tartışıyorduk: “Bir gün bittiğinde ne yapacağız” diyerek! Ve bitti! Geriye, bir gün onun da biteceği “rantı” kaldı!

***

HELLİME dönecek olursam maalesef AB pazarına hellim ihraç edecek düzeyde olmadığımızı gördük. Diğer pek çok üründe olduğunca bize “kapalı Pazar ekonomisi yetiyor!” Birbirimizi kazıklayarak vaziyetleri idare ediyoruz.. Kalkınma göstergemiz ise “yüksel ki yerin bu yer değildir” dercesine hemen her yerde dikilen apartmanlarla delik deşik olmuş yeniden restorasyonu gerektiren yollarda vızır vızır gidip gelen son model arabalar olmakta! Hepsi bu kadar işte!

***

İŞİTİYOR MUYUZ? ALARM BORULARI ÇALIYOR! Hem de kulağımızın hemen dibinde! Türkiye ile Yunanistan sürtüşmesinden söz ediyorum. Olası bir çatışma beş dakika bile sürse zararları yıllarca sürecek yeni ve tehlikeli bir dönem başlatacak. Bir kere çıktı mı kurşun namludan geri getiremezsiniz!

Yunanistan “İstiklal Savaşı” yenilgisinden ve 1974 Barış harekâtından beridir Türkiye’den bir türlü rövanşını alamamasından kaynaklı çaresizliğini şimdilerde ufaktan sürünmeler sataşmalarla izale etmeye çalışsa da tatmine ulaşamıyor!

BU nedenle Amerika’ya neredeyse tüm Yunanistan’ı peşkeş çekecek kadar yaklaşır ve kucağına otururken; öte yandan Türkiye ile yeni dostluk ve ittifaklar kuran Libya ve Türkiye dostu ülkelere de adeta “benim safıma geçiniz” davetleri yapıyor.. Lafın kısası büyük olasılıkla müthiş bir kıskançlık paranoyasına kapılmış!

TABİ ki hayra alamet değildir! Nitekim son zamanlarda Türkiye de ufaktan ufaktan savaş uçakları ile Ege denizinde manevralar yapmakta.. Havada kopacak bir arbedenin anında kara ordularını harekete geçireceği gerçeğini “olamaz” diyerek ötelemek mümkün değil..

BENİM merakım sürtüşmelerin Kıbrıs’ta nasıl yansıyacağıdır. Kİ hatırlatalım. İşte böylesi durumlarda iki bölgeliliğin ne kadar “isabetli bir siyasi bölünmüşlük” olduğu kendini bir kez daha ispat etmektedir..

DOLAYISIYLE bundan sonra da bu adada nasıl bir çözüm istediğimizi bu vesile ile ortaya koymak zorundayız. Şöyle ki “iki bölgeli iki toplumlu, siyasi eşitliğe (yani kendi egemenliklerine) dayalı bir Konfederasyon mu yoksa ayrı gayrılıkta bugünkü her iki yakada da süregelen askeri statükolarla savaş olasılıklarının  devam etmesi mi?

DEVAMLARI halinde “fakat kaç yıl daha” diyerek sormak gerekecek!.. Cevabını veremiyorsak bu ülkede varlığımız her zaman tehdit altında olmaya devam edecektir..-

 

 

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar