DÜŞLERKEN YARINLARIN AYDINLIKLARINI, İŞTE KOVUYORUM KAFAMDAKİ TÜM KARANLIKLARI… - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 26, 2024
Köşe Yazarları

DÜŞLERKEN YARINLARIN AYDINLIKLARINI, İŞTE KOVUYORUM KAFAMDAKİ TÜM KARANLIKLARI…

Son dönemlerde insanlar büyük merak ve cehtle, yaşadıkları kentlerin köylerin tarihi konumlarından eski eserlerine, toplulukların sosyal hayatından varsa eğer kendilerine özgü gelenek göreneklerine kadar hepsini araştırıyor, anlatıyor, yazıyorlar.
Tutun ki Kıbrıs’ı Türk halkını yeniden keşfediyorlar. “Nereden geldik, kimdik, geriye giden sülalemiz kimlerdendi” sorularına cevap arıyor, buluyor, bazıları soyağacı bile yapıyorlar.
Eski eserlerin fotoğraflarını çekiyor, tarihteki yerleri ile önemlerini araştırıyor, örgütsel çalışmaları ile AB’ye restorasyonlarını bile yaptırtacak başarıya imza atıyorlar.
Gidebildikleri kadar “geçmişe” giderek, insanlarından yemeklerine, şiirlerinden yaşanmış hikâyelerine kadar ne varsa bulup ortalara koyuyor, kitaplaştırıp belgeleştiriyorlar…
Tiyatrolarından, futbolundan, sporundan, dağlarından ovalarından, limanlarından koylarından söz ediyor, fotoğrafları ile araştırmalarını zenginleştirip kalıcılaştırıyorlar.
Gençlerden oluşan onlarca gruplar dağ bayır dolanıyor, bitkileri yaban yaşamlarını yeniden gözlemleyip adeta doğayla sevişiyorlar.
İŞTE BEN BUNA YURT SEVGİSİ DERİM: Olmasaydı bu küçücük coğrafya parçasına insanlar bu kadar sevgi ile sarılmazlar, ayaklarının bastığı, terlerini akıttıkları, doğup büyüdükleri bu topraklara böylesi bir aşkla sahiplik koymazlardı.       
Eğer “benim toprağım benim yurdum, benim kentim, benim köyüm, benim insanım, benim dağım taşım, benim tarihim…” Dememiş olsalardı neden “merak” etsinlerdi? Neden Umurlarında olsundu?
KISACA: İnsan vatanını sever… Sevdiği için değil midir ki: “Memleket isterim/ Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun/ Memleket isterim/ ne başta dert ne gönülde hasret olsun/ Memleket isterim/ Ne zengin fakir, ne sen ben farkı olsun/ Kış günü herkesin evi barkı olsun/ Memleket isterim/ Yaşamak sevmek gibi gönülden olsun/ Olursa bir şikâyet ölümden olsun…”
Der miydi şair? Eğer gönlü ile aşkını koymasaydı yurduna, hiç böylesi vahiy gibi dizeler gelir miydi usuna?
Yahut Nazım Hikmet şöyle der miydi eğer sevmeseydi vatanını: “Ben yanmasam sen yanmasan nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa…”
Ve hiç “Memleketimi Seviyorum” diyerek akıtır mıydı nehirler gibi sevgilerle örülmüş şu dizelerini: “Memleketimi seviyorum/ Çınarlarında kolan vurdum, hapishanelerinde yattım/ Hiçbir şey gideremez iç sıkıntımı/ memleketimin şarkıları ve tütünü gibi… /Memleketim, memleketim ne kadar geniş…”
YA BİZLER: Bugünkü nesil kadar donanımlı değildik. Kuru hayatlarımızı sulayacak ne olanaklarımız vardı ne bugünlerdeki gibi uygun teknolojiler. Hatta üç beş kişimiz bile bir araya gelip örgütlenmekte güçlük çeker, küçük kasabaların adeta doğal çerçevelerini oluşturan sınırları içinde bir ömür tüketirdik…
Kalebent gibi yaşadığımız o yörelerimizin dışından sesler işiteceğimiz Radyolarımız bile yoktu… Ki televizyonlarımız olsundu dünyaya açılan…
Buna karşın severdik yaşadığımız yöreleri. Sevdiğimiz için de tıpkı pencere aşklarında şiirselleşip şarkılaşan sevgilerimizi sererdik topraklarına. Yapabildiğimizce, verebildiğimizce, elden geldiğince işte!
BUGÜN ÖYLE DEĞİL AMA: Ayaklar altında kalan karıncaya, uçan kuşa, yerinden oynatılan taşa, koparılan tek yaprağa bile isyan eden genç insanlarımız yetişiyor. Öylesi sahiplik koyuyorlar vatana. Peş peşe örgütler tek bir ağaca bile yan bakanın gözünü oyacak kadar ayakta…
Her köyde her yörede festivaller yapılıyor artık. Her biri o yörenin kendine özgü ürünü ile adlandırılıyor. Sosyalleşme bir köyden bir köye taşınırken, insanlar alın terlerinin görebildikleri kadar karşılığını görmenin bahtiyarlığını yaşıyor…
KISACA: Siyasi sorunun sürgit çözümsüzlüğüne, bitmeyen şikâyet dolu sızlanmalara, ah vahlara, kötümserlikle kararmış yüreklere karşın bir yandan da bu topraklara sahiplik konuyor… Seviniyorum. Çünkü bu memleket bizim!
VE İNANIYORUM: Geleceğin Kuzey Kıbrıs’ı bu sevgiler sarmalında büyürken “barıştan” gayrı bir çözüm de seçemez, benimseyemez de. Geleceğin Kuzeyine şimdi daha çok inanç koyuyorum.
Hâlâ el değmemiş Kuzey’in bu bakir coğrafyası, eğer bu kadar çok seviliyorsa inanıyorum ki geleceğin turizm odağı da olacaktır, ünleri dünyaya mal olmuş üniversiteler diyarı da.
Dahası ve en önemlisi hem mesut olacaktır hem müreffeh. Çünkü genç insanlarının böylesi sevgileri ile kucaklanmış bir yurdun asla “kara” olamaz geleceği! “Bizim” diye başlayan bu tutkulu “sahiplik” “aydınlıkların” müjdelerinden başka nedir ki?
İnsan memleketini sever…

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar