Dünyayı kendi ülkesinden ibaret sanan aymazlar... - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 26, 2024
Köşe Yazarları

Dünyayı kendi ülkesinden ibaret sanan aymazlar…

Köş, MoreketMehmet Moreket

Bölgemiz cadı kazanı gibi…

Suriye yanıyor.


Kentlerden geriye kalan harabeler, her gün başka birilerinin eline geçiyor, kim kiminle savaşıyor belli değil, her gün yüzlerce insan ölüyor…

Mart 2011’de başlayan savaşta ölen Suriyelilerin sayısı Şubat 2016’da 15 bini çocuk olmak üzere, 470 bin olarak açıklandı. O tarihten bu güne sayı belki iki kat arttı ama, açıklama yapan yok…

Sadece Suriyeliler değil, müdahale eden dış güçlerin de kayıpları var. Örneğin hayatını kaybeden Türk askerlerinin sayısı 50’ye yaklaştı…

En kötüsü, kimin kimi öldürdüğü belli değil.

Tüm kaynaklar “provokasyon”dan bahsediyor. Ölen ölüyor, geride karanlık kalıyor.

Hatta söylenmeyen gerçek, müttefikler birbirleriyle savaşıyor.

 

suriye

Sonra Türkiye…

Suriye’de çarpışırken, kendi içinde Doğu’da bir başka savaş on yıllardır devam ediyor. Bu kaos, bu boşluk, bilinmezlik,  teröre uygun ortam yaratıyor. Türkiye neredeyse savaşta kaybettiği kadar insanı da teröre kurban veriyor. Sadece bir hafta içinde Beşiktaş’taki saldırı, Kayseri’deki saldırı ve nihayet Rum Büyükelçi’nin herkesin gözü önünde vurulması.

Hepsi, ama hepsi için “provokasyon” deniyor.

Aklımız durdu. Muhakeme yapamıyoruz. Kim haklı, kim haksız diye yargılamak mümkün değil artık. Tam bir cinnet…

Dünyanın önde giden aktörleri bölgede canlı mermilerle bir savaş oyunu oynuyor gibiler…

İnsan hayatının zerre kadar önemi yok… Can güvenliğinin olmadığı yerde diğer başka hakların, özgürlüklerin adı bile geçmiyor… Kimse güvende değil.

Suriye, niye yanıyor, Irak niye yandı… Bu yangınları kim çıkarttı? O halklar mı? Kendileri değil belki. Ama bağnazlıkları, kötü yönetimleri, yöneticilerinin ülkelerini koruyacak politikalardan uzak olması değil mi?  En önemlisi bütün dünyanın göz diktiği kaynaklarına sahip çıkamayıp, aksine dışa bağımlı olmaları değil mi? Bu ülkeleri karıştıran başkalarının çıkarları değil mi?

Baskı rejimleri kendi halklarını ezmeye başladığında, dış müdahaleye kapı açtılar, o kapıdan da tanklar girdi, füzeler girdi, kan girdi, ölüm girdi…

Dönüp bir de kendi yaşadıklarımıza bakıyoruz… Sanki Kuzey Kutbu’nda yaşıyormuşuz da, etrafta böyle bir yangın yokmuş gibi saçma gündemler, saçma icraatlar, saçma tartışmalar…

Bir adım ötesini görmeyen yönetimler.

Okul saatlerini ayarlamaktan acizler ordusu. Bunu bile çıkar konusu haline getirenler… Elini masaya vurup, doğruyu yapma cesareti olmayan, basiretsizler…

Bu yangının içinde bir umut ışığı olabilecek bir “barış anlaşması” olasılığı varken, ateşin içindeki bu adanın “benim olsun da varsın yansın” diyen halkları, her ikisi de…

Anlaşalım, dünya için, bölge için bir umut olalım, hatta anlaşarak dünyaya kafa tutalım diyemeyen, belki de bugünkünden karanlık günlere adım adım gitmeyi yeğleyenler…

“Güvenli yarınlar” nedir, nerededir?

Ya da korkulması gereken nedir?

Bu sorulara ne yazık ki doğru cevaplar verilemiyor.

Bir anlaşmadan korkanlar, anlaşmama durumundan korkmaları gerektiğini hiç düşünemiyor…

Zaten halkların başına gelen felaketler de hep bu aymazlıktan değil mi…


YERİN KULAĞI VAR

AKINCI’NIN OLMAZSA OLMAZI:

Dönüşümlü başkanlık olmazsa referandumun da olmayacağını söyleyen Cumhurbaşkanı Akıncı, güvenlik ve garanti meselelerinin iki tarafın da hassas olduğu konular olduğunu, bir taraf sıfır asker, sıfır garanti demeye devam ederse buradan bir anlaşma çıkmayacağını ifade etti.  Akıncı, Cenevre’den bir sonuç alınmaması halinde, yakın zaman içinde yeni bir çözüm denemesinin olmayacağını da vurguladı. Öyle görünüyor ki Cenevre zirvesi öyle sanıldığı kadar kolay geçmeyecek…

 

SADECE BUNUN İÇİN BİLE:

Alessandro Bianciardi… Kendisi Avrupa Komisyonu Kıbrıs Türk Masası Altyapı Sektörü Sorumlusu… Diyor ki; “28 belediyenin 11’i Güngör toplama alanını kullanıyor. Geri kalan çöp vahşi çöplük alanlarına atılıyor, bu da yer altı su kaynaklarını da kirletiyor”… Ve Biancardi, KKTC’deki üniversitelerin atık yönetimi konusunda bir şeyler yapmasını istiyor. Utanç verici. Bilgi, birikim hepsi var ama bunu biz düşünemiyoruz, biz yapamıyoruz, biz organize olamıyoruz, Avrupa Komisyonu’nun görevlisi söylüyor. Sadece şu pisliğimizden kurtulmak için bile AB yasalarına ve komiserlerine ihtiyacımız var aslında.  Çünkü biz kendi kendimize bir şey yapamıyoruz…

 

ÖNCEDEN YAPSAK OLMAZ MI?:

Her işimiz böyle. Önce sonuçları düşünülmeden bir karar verilir… Ardından tepkiler gelmeye başlar. Israr edilirse grevler, eylemler yapılır. Ardından mecbure bir şeyler yapmak gerekir, sonuçta düzeltmek yerine, işler tam bir arap saçına döner. Var olan krizden yeni krizler yaratırız. Ama kimsenin aklına alacakları bir karar için önceden toplumsal bir uzlaşı aramak gelmez. İşte saatler konusunda yaşananlar aynen bu…

 

BUNDAN SONRA ZOR:

Hükümet ile kafa karışıklığı yaratan “uzlaşıya” varan sendikalar, toplumun tüm kesimlerinden gelen tepkiler sonrası, “mücadeleye devam” mesajları vermeye başladılar. Bundan sonra neyin mücadelesini yapacaklar çok merak ediyorum. Vatandaşın algısı kesin: “Mesai saatlerinin azaltılmasına fit oldular”….

 

40 BİN AYRICALIKLI:

Devletten maaş çeken 40 bin civarındaki kişiye, bugün 204 milyon lira 13. maaş ödemesi yapılacak. Bu sayının yaklaşık iki katı olan özel sektör çalışanlarının ise böyle bir beklentisi yok. Hem çalışma şartları, hem de çalışma süresi olarak devlet çalışanlarından çok daha zor ortamlarda çalışan özel sektör emekçileri, bırakın 13. maaşı, normal maaşlarını bile almakta zorlanıyorlar. Onun içindir ki, herkes bir yolunu bulup, devlete kapağı atmaya çalışıyor…

 

DAHA KÖTÜ OLACAK:

2016 yılı herkes için kötü bir yıldı. Savaşlar, kazalar, ekonomik sıkıntılar ve ölen binlerce insan. On gün sonra illallah dediğimiz bu yılı geride bırakıyoruz. Yeni yıl için yeni umutlar, yeni beklentiler var ama, uzmanlar 2017’nin 2016’yı aratacağı konusunda hem fikir. Daha gelmeden felaket işaretleri geldi bile…

 

 


ZİRVEDEKİLER

Mete Tümerkan: “Cenevre’de hedef, ortaya siyasi bir çözüm çıkarmak olmalıdır. Aksi takdirde Cenevre zirvesini oluşturan koşulların yeniden oluşabileceği bir zeminin yeniden yakalanması kolay olmayacaktır. Cenevre zirvesi federal çözüm arayışları adına yakalanan en son ve en büyük fırsattır. Bu fırsatı başka bir takım hesaplarla harcamak daha sonra daha büyük bedeller ödenmesi gereken sonuçlar doğuracaktır…”.


DİPTEKİLER

Yalanlanmayan İddia: Adı geçmişte CAS’la özdeşleşen Serdar Denktaş, bugün 21 kişi işten durdurulurken, Maliye Bakanı olarak  hiç konuşmuyor. Üstelik işten durdurulma gerekçesi, eskiden olduğu gibi iş azlığı falan da değil. İddiaya göre,  “sendikaya üye olmaları”… Hükümet de bir aydan fazla bir süre geçmiş olmasına rağmen, hala yalanlamıyor. Kamu kurumunda, sendikaya üye olma işten çıkarma gerekçesi olabilir mi? Yasaya aykırı değil mi?

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar