Dr. Küçük’ü saygı ve rahmetle anıyorum. - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Mart 28, 2024
Köşe Yazarları

Dr. Küçük’ü saygı ve rahmetle anıyorum.

Eşref ÇetinelEşref Çetinel

Geçtiğimiz Pazar günü, müzakerelerle hâlâ ilga edemedikleri için,  büyük eseri olan  “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti”nin kurucusu, liderimiz Denktaş’ı andıktı.

Bugün “toplum liderimiz” rahmetli Dr. Fazıl Küçük’ü anıyoruz.


Dr. Küçük’ü şimdilerde kaç kişinin gördüğü için tanıdığını, konuştuğunu, mücadelesine katıldığını, o ateşli nutuklarını alkışladığını bilmiyorum..

Kıbrıs davasına baş koymuş, önderlik yapmış, bizi bugünlere özgür ve egemen Kıbrıs Türk halkı olarak taşımış “ulusal kahramanlarımızı, dava insanlarımızı” kaçınılmaz sonda bir bir kaybederek yürüyoruz geleceğe..”

VE “kim bilir” diyoruz. Belki de Kıbrıs Türk halkının hâlâ arkasında yürüyeceği, nihai  ve mutlu sonu  Kıbrıs Türk  halkına armağan edeceği “liderlere” ihtiyacı vardır..

Oysa “liderler” kolay yetişmezler.   Derler ki onları insanlar kadar “tesadüfler” de yaratır..

NİTEKİM Dr. Fazıl Küçük  Cenevre’den bir doktor olarak Lefkoşa’ya gelmemiş olsa.. O yıllardaki “fukara toplum koşullarında” hastalarına bedava bakacak kadar fedakâr olmasa.. Evkaf’ın Türk toplumuna devredilmesi için İngiliz sömürgesine savaş açmasa.. “Milli davayı” sahiplenip halka daha çok mal edebilmek için gazetesini yayınlamasa.. Örgütlü mücadeleye olan inancı nedeniyle siyasi partisini kurup Türk halkını imtiyazsız sınıfsız çatısı altında   toplamamış olsaydı… Ve  her zaman  halkıyla birlikte  olup “halkı için” şiarından zerre kadar sapmadan kendini davasına vakfetmeseydi; bugün ölmezliğiyle  hâlâ  kalplerimizde yaşamayabilirdi…

…Doktorla ne ahım şahım anılarım oldu ne de sohbetlerim..  Hatta gün geldi TKP’nin kuyruğuna takıldığım için Denktaş’la  yaşadığım “zıtlaşmayı” Dr. Küçükle de yaşadımdı! Tabi gazetelerde ve  müstear adla yazdığım yazılarla..

SONRA gün geldi Bozkurt gazetesinde yazarken Halkın Sesi gazetesine de bazen “Mağusalı,” bazen “Tunalı” gibi  müstear adlarla yazılar göndermeye başladıydım..  Beni hiç tanımayan, o mektupların kimden  geldiğini bile merak etmeyen Doktor, Halkın Sesi gazetesinin birinci sayfasının  altında tam orta yerde açtığı sütunda, devamları iç sayfalara kayan yazılarımı yayımlardı.. Ha neydi o yazıların konuları? Tabi ki  Dr. Küçük’ün  savunduğu davalar. Fakat “doğru” dedirten!

…Dr Fazıl Küçük’ü “toplum liderimiz” olarak sevgi ve rahmetle anıyorum..

**********

KIBRIS SORUNUNDA YENİ VİZYON..

Üç dört gündür vücudumda “ancak dişim kadar yer tutan bir “diş” nedeniyle sızılar içinde kıvranıyorum! Sonuçta dayanılmaz sızılar nedeniyle antibiyotiğe yumulup, çektirmek için hazırlık yapmaya başladım…

BİR diş parçası işte! Fakat acısını çekerken gailesi bana düşmüş gibi   doktorların olmadığı asırlar öncesinde  insanlar ne yaparlardı sızlayan çürüyen  dişleri için” diye düşünmeye başladım?

Ve tek sonuca tosladım: “İşe yaramayan sızlatan dişleri, türlü çeşitli usullerle ağızlarından yani bedenlerinden ayırırlardı!” Başka türlü kurtuluş yoktu!

GEL de anlat! Anlat ki “dişten” beter sızısıyla muzırlığına karşın ne Rumdan kopabildik asırlardır ne de bedenimize bir bir ur gibi yapışmışlığından!

Denktaşların Doktorların ruhları sızlıyor da doğrusu onlar da çok çaresizlik yaşadılardı bu “çürük çarık enosis” tutkunu  Rumdan!

BUNA karşın hâlâ Guterres’in “altı maddesine” olan bağlılığı sürüyor mu bilmiyorum.. Fakat  son  açıklamalarıyla   siyasi kararlığını çözümün  vazgeçilmez “Türk tarafının    ilkeleriyle” savunan Sn. Akıncı’nın bu tutumunu, toplum katlarına mal edeceğini  ummaya başladım.  Nitekim:

Öteden   beridir Sn. Akıncı’nın “siyasi eşitlik” konusundaki ısrarı ve Güney’e yönelik  direnci biliniyordu..

Son dönemlerde bakıyoruz bu “siyasi eşitlik”  ilkesini Rum’un kafasındaki “azınlık-çoğunluk” düşüncelerinden iyice temizleyip arındırmak için, “iki toplumu her yönden eşit koşullarda saracak çözümden” söz ediyor..

VE doğrudur. Bu adada iki halk varsa iki  de devlet vardır..  Dolayısıyla devletin  biri iki ayaklı, iki gözlü, iki kulaklı da diğeri “tek ayaklı, tek gözlü”  olmalıdır diye bir siyaset saçmalığı olamayacağına göre; elbette ki “iki kurucu devletin bir federal sistemde buluşabilmesi için “her yönden eşit olmaları” gerekmektedir!

HA müzakerelerin başlaması mı? Sonuçta Sn. Akıncı da açıkladı. BM’lerin Dpehar’ı ile görüşmesi sonrasında dedi ki “olası görüşme ancak Haziran ayında başlayabilir!”  TC’deki ve AB’deki seçimlerden dolayı..

Bu boşluk yaratacak sürenin  son günlerde Kıbrıs siyasi sorunuyla ilgili  temas ve  performansıyla dikkat çeken Dışişleri Bakanı Özersay’ın da “propaganda ve aydınlatmalarıyla” dolduracağını umut etmek isteriz.

Malumdur, “tanıtım” karnımızın en sıcak yeridir!.. Dedik ama  Dörtlü Koalisyon hükümeti de zorda! Biraz da oraya takılalım.

**********

KISACA TAKILDIĞIM: (TOPRAĞA DÖNÜŞ!)                                                                           Dün bir arkadaş, “galiba dedi yazacak sermaye kalmadı, başladın gannavuriden bahsetmeye!”

Şu yönden doğrudur. “Bu tip uzmanlığı gerektiren konuları erbabına bırakmak gerek.” Ha bizim de bir doğrumuz vardır ama: “Kulakları delmek!” Nitekim vakti zamanında tütün ekimini de yasakladılardı. Şimdi hem ekimi var hem piyasası..

Yıllardır “karma ziraatı”  savunanlardanım. Oysa insanlar topraktan koptu, kırsaldan uzaklaştı. Ne eken var ne üreten!  Nitekim gitgide ithalat daha çok artarken ihracat fena halde geriliyor. İhtiyaçlarımızı artık Rum çarşılarından karşılayan bir toplum olduk!

Lafımın kısası şudur:  “Karma ziraatla birlikte toprağa dönülmelidir… Üniversite mezunları  bile!

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar