Bir romanda söylendiği gibi - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cumartesi, Nisan 27, 2024
Köşe Yazarları

Bir romanda söylendiği gibi

Ahmet OkanAhmet Okan

Sene 1954, günlerden 23 Eylül.

Özker Yaşın, Halkın Sesi’nin Asmaaltı’nda bulunan “idareevi” nden çıkar ve postaneye doğru yol alır.


Hava sıcaktır, henüz yaz sıcakları hükmünü sürdürmekte.

Özker Yaşın yol üstünde Avukat Ayhan Hikmet’le karşılaşır; tam o sırada bütün kiliselerin çanları çalmaya başlar.

Ayhan Hikmet, Yaşın’a Hemingway’in ünlü romanındaki soruyu sorar.

“Çanlar Kimin İçin Çalıyor?”

Yaşın da romandaki giriş yazısına atıfta bulunur:

“Bir insanın ölümü ile eksilirim ben, çünkü bir parçasıyım insanlığın, işte bu yüzden hiç sorma çanların kimin için çaldığını, çanlar senin için çalıyor.”

Çan sesleri durmak bilmiyordu.

Daha sonra Sarayönü’ndeki fıstıkçı Osman Gezer ile karşılaşır Yaşın.

Osman Gezer, Yaşın’a şunları söyler:

“Günaydın evlat… Ben bu çan seslerini bundan otuz beş yıl kadar önce de genç bir delikanlı iken bu meydanda yine duymuştum. O zaman Yunanistan İzmir’e asker çıkarmıştı ve Kıbrıslı Rumlar sevinçlerinden yine çıldırmış, saatlerce kiliselerde çanlar çalıp bunu kutlamışlardı.”

Ünlü şair Özker Yaşın postadan Halkın Sesi’ne gelen evrakları, mektupları alacak daha sonra Dr. Küçük’le Girne Kapısı’ndaki kliniğinde buluşacak ve gazete için hazırlık yapacaklardı…

Çanlar çalmaya devam ederken Lefkoşalılar dışarıya çıkıp meseleyi anlamaya çalışıyorlardı.

Öker Yaşın Doktor’a gittiğinde onu öfke içinde bulur.

Muayene ettiği bir hastayı gönderdikten sonra, meseleyi anlatır Yaşın’a:

“Az önce telefonla bazı haberler verdiler. Hepsini not ettim. Yunanistan Kıbrıs meselesini sonunda Birleşmiş Milletlere götürmeyi başardı. Boku yedik. Göreceksin bu puşt İngilizler yakın bir gelecekte Kıbrıs’ı Yunanistan’a verirler… Az önce Rum tarafından bir arkadaşım geldi. Gavurlar sevinçten deliye dönmüşler. Ledra Caddesi’ni bir uçtan bir uca Yunan bayraklarıyla süslemişler. Sokaklarda dans edip birbirleriyle kucaklaşıyorlarmış…”

Mesele anlaşılmış, çanlar bunun için çalıyormuş!

Doktor bayağı öfkeliydi, bir ara şöyle der:

“Faiz Kaymak’la o iki avukatı sanki bir halt edeceklermiş gibi kalkıp Amerika’ya gönderdik. Harcadığımız paralar da boşa gitti…”

Böyle durumlarda Kıbrıslı Türkler bir karamsarlığın içine sürüklenir, gelecek kaygısı yaşarlardı.

Bu kaygı içinde Yaşın, Doktora sorar:

“Peki Doktor, bu durumda Kıbrıslı Türkler ne yapacaklar? Cemaatimizin geleceği ne olacak?”

Doktor cevap verir:

“Yunanistan Kıbrıs’ı alıp götüne soksun! Zaten ben ibne İngilizlerin aynen Filistin’de yaptıkları gibi kuyruklarını kıçlarına sokarak Ada’dan çekip gideceklerini tahmin ediyordum. Yanılmamışım. Kıbrıslı Türklere gelince, Türkiye bizi Yunanistan idaresinde yaşamaya mecbur edemez. Cemaatimiz için Anadolu’da bir yer ayırmalarını isteriz. Malımızı mülkümüzü satar, gidip oraya yerleşiriz. Yapabileceğimiz en akıllı iş budur.”

“Anı ve Gezi Yazıları” adlı kitapta yer alan Özker Yaşın’a ait “Nevzat ve Ben” başlığı altında yayınlanan yazıya ait alıntılar böyle…

Neticede hiçbir tarafın düşündüğü olmamıştı.

Ne Yunanistan Kıbrıs’ı alıp şeyine sokabilmişti (!), ne de Kıbrıslı Türkler Anadolu’ya gitmişti.

“İbne” İngliz de çekip kaçmıştı ama,

O romanda söylendiği gibi, bugün oldu çanlar “senin için çalıyor!”

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar