Didaktik öğretimden analitik düşünce çıkar mı? - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Mart 29, 2024
Köşe Yazarları

Didaktik öğretimden analitik düşünce çıkar mı?

Barış UzunahmetBarış Uzunahmet

Kıbrıs Türk toplumunun yetiştirdiği en önemli değerlerden biri olan öğretmen, edebiyatçı, müzisyen, fotoğraf sanatçısı Yıltan Taşçı, geçtiğimiz gün sosyal medya hesabından kafama takılan şöyle bir paylaşım yaptı: “Okullarımızda analitik eğitim yerine didaktik eğitim veriliyor”.

Üstadın bu ifadesini düşünmeden edemedim. Yıltan hocanın saptamasına katılmamak elde değil. Ancak şunu da söylemek gerekiyor. Bu ülkede analitik eğitim-öğretim faaliyetlerinden bahsedebilmek için ülkeyi yönetenlere, eğitimi yönetenlere, öğretmenlere ve öğretim programlarına bakmak gerekiyor. Acaba bu ülkeyi yönetenler veya eğitimi yönetenler analitik düşünebiliyor mu? Öğretim programlarımız ve öğretmenlerimiz analitik düşünce yapısına uygun mu?


Çok iyi biliyoruz ki analitik düşünme becerisi gelişmiş kişiler sorgulayıcıdır ve araştırmaya yatkındır. Bir bilginin veya davranış biçiminin doğruluğuna kanaat getirmenin en iyi yolu analitik düşünme yapısıyla sorgulamaktır. Aksi durumda bağnazlık, ezbercilik ve benzeri tehditler ön plana çıkar. Ayrıca analitik düşünme yeteneği olan kişiler, karmaşık yapılar karşısında pratik çözümler üretebilme becerisine de sahiptirler.

Analitik bir öğretimde, öğrencilere mevcut bilgileri aktarmaktan çok, bilgiye nasıl ulaşacaklarını gösterme ve o beceriyi kazandırmaktır esas amaç… Öğrencinin edindiği bilgiden yeni bilgiler üretebilme ve ürettiği bilgiyi de işleyebilmesi çok önemlidir. Halbuki bugünün çocukları dünyayı bizim bildiğimizden farklı algılıyor. Bugünün çocuklarının bilgiye ulaşması o kadar kolay ki; Bizim tabirle tam bir “çocuk oyuncağı”.

Hal böyle iken siz okullarda Yıltan hocanın dediği gibi didaktik bir öğretme ve öğrenme faaliyeti yürütürseniz, çocuklar öğretmenin aktardıklarını dinlemez veya dinler gibi yapar. Çünkü çok fazla sıkıcı ve gereksiz görüyor çocuklar bu durumu…

 


 

Orta sona giden bizim oğlan son zamanlarda en çok şikayet ettiği konu şu: “Biz niye bu gereksiz dersleri okuyoruz, ne işime yarayacak bu dersler? Ben mühendis olacağım, bana fen, matematik ve İngilizce yetiyor” diyor. “Olur mu öyle şey” diyorum. “Mutlaka o bilgilerin o derslerin de sana yararı olacak” demeye kalmadan, o bana “ben o bilgilere bir dakika içerisinde elimdeki akıllı telefonla ulaşabiliyorum” diyor. “O zaman bu fen ve matematik için de geçerli” diyorum. O da gülerek “ onları da üniversiteye gitmek için sınavda gerekli” diyerek konuyu kapatıyor. Üzerine bir de şunu ekleyerek şöyle diyor: “Zaten 10-15 yıl içinde bu akıllı telefonlar kol saati şekline dönecek ve ona sözlü olarak sorduğum bir soruya sözlü olarak bana cevap verecek ve ben de anında o bilgiye ulaşacağım. Ne diye kitaplar dolusu bilgiyi bu öğretmenler gelip bize anlatıyor”.

Bir öğretmen olarak itiraf etmeliyim ki haklı tarafları var söylediklerinin… Düşünün ki siz onun karşısında geçip onun bir dakikada ulaşacağı bir bilgiyi belki de bir ders saatinde anlatamayacaksınız. O yalnız başına bu bilgiye ulaşırken siz ona 35 kişi ile birlikte ve belki de görsel hiçbir materyal olmadan bilgiyi aktarmaya çalışacaksınız.

Gençler bu noktada belki haklı olabilir. Ancak! Yıltan hocanın işaret ettiği analitik ve eleştirel düşünme, problem çözme becerisi ve özgüven gibi konulara o eldeki akıllı telefonlar ne kadar çözüm üretebilir. İşte burada bir sıkıntı var. Dolayısı ile eğitimle ilgili tüm paydaşların analitik öğretme ve öğrenme konusunda kafa yormalı, çözüm üretmeli ve uygulamaya geçmesi için karar üretmelidir. Yoksa bu didaktik yapı ile nereye kadar…

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar