Dava adamı sözü tam da Denktaş’ı ifade eder... - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Nisan 25, 2024
Köşe Yazarları

Dava adamı sözü tam da Denktaş’ı ifade eder…

Köş, MoreketMehmet Moreket

Doğruydu, yanlıştı, kim ne derse desin, o bir davaya inandı ve asla çizgi değiştirmeden, o dava için bir ömür harcadı.

Başka hiçbir şey.


Ailesiyle ilgilenemediğinden yakınırdı hep. Kaybettiği çocuklarının yasını bile tutamadığından.

32 yıl dile kolay aynı koltukta oturmak. Bu küçücük ülkenin koltukları kimleri kimleri zengin etmişken, o koltukların en büyüğünde 32 yıl oturup, çantasını alıp çıkmak…

En belirgin özelliklerinden biri hafızasıydı. Bence diplomasideki gücünü ondan alırdı. Kıbrıs konusunda ne mevzu açılırsa, o konuda hemen bir anektod, geçmişte söylenmiş bir sözü hatırlatırdı. Karşısında kimse kıvıramazdı. Yanıtı yapıştırırdı…

Kendisiyle kişisel olarak tanışmamız, Raif’le SDP’yi kurduktan sonra oldu. O yıllara kadar hep karşısında, önyargılı olduğum için, insan yanına ve zekasına tanık olduğumda etkilenmiştim. Çok kişi bilmez; rahmetli Raif vefat ettiğinde, adaya getirildikten sonra bir gece devlet hastanesinde kalmıştı. Nöbet tutmuştuk sabaha kadar. Acımızdan ve gençlikten gelen bir delilikle cenazeyi gece vakti hastaneden kaçırıp, SDP binasına götürmüştük birkaç arkadaş. Bina anında askerlerle kuşatıldı, tutuklandık ve hücreye konduk. Denktaş, o acısının içinde bizi affetmiş, çıkmamızı sağlamıştı. Aynı acıyı paylaştığımızı biliyordu…

Cumhurbaşkanlığından ayrıldıktan sonra, 2006-2007’de, Kanal T’de çalışırken bir proje yapmıştım. 60’lı yılların gazetelerinden, gelişigüzel sayfalar açıp, o günün haberlerini değerlendirecekti. Memnuniyetle kabul etti. Genç bir gazeteci arkadaşımızı görevlendirdik. Aylarca yapıldı bu program. Hiç teklemedi. Manşetlere baktı, yorumlara baktı, o günlere döndü, o haberlerin perde arkasını anlattı. Olayları bugüne de bağlardı. Keşke birisi oturup o programları kitaplaştırsa. 40 yıl sonra tarihe nasıl bakıyordu, nasıl hatırlıyordu…

Yine bu “cemaatin” içinde, oradan oraya savrulanlara, siyasi çıkar için kılıktan kılığa girenlere, siyaseti kişisel ikbal için yapanlara bakınca insan, onun kararlılığını ve çizgisini korumuş olmasını saygıyla karşılıyor.

Ülkenin yönetimine bakıp, şikayet ederdi. “Yazdım, uyardım, daha ne yapayım, gücüm bir yere kadar” derdi. Kendinin destek olduğu bazı insanların, nasıl “ben artık oldum” havalarına girdiklerini görür, dalga geçerdi. Bir gün canlı yayında bunları konuşurken, su içmek istedi, masadaki şişeyi aldı, denedi açamadı. “O eski güç kalmadı galiba” dedim. Bana yanıtı her zamanki gibi zekiceydi, “Ben ganırtmasam, sen de açamazdın”….

Bugün siyasi tutumu hala muhalifleri tarafından eleştirilir.

Bunu yaparken hep unuturuz, onun bir davası vardı ve her ne yaptıysa, o davaya uygundu.

Derler ki, “Federe Devlet varken niye KKTC ilan edildi”. Bunu kendi ikbaline bağlarlar.

Oysa o aklındaki çözüm şeklinin karşı tarafça asla kabul edilmeyeceğini bildiği için, istemediği bir anlaşmaya zorlanmayacağı şartları oluşturmuştu.

Ki o günlerde Rumların her buldukları platformda aleyhimize kararlar çıkarttıkları bir dönemdi. İşlerin kendi görüşüne göre kötüye gittiğini gördüğü için bu yolu seçmişti.

En azından toplum olarak şu konuda bir ortak noktada buluşabiliriz. Bu dava adamları, ideolojileri ne olursa olsun, Kıbrıs Türk halkının bekasını düşündüler.

Ama arkadan gelenler, yaratılan o ortamın, özgürlüğün, devletin, adına ne derseniz deyin, onun rantını yediler sadece.

Keşke herkes kendi davasına o kadar inansa ve o kadar çalışsaydı.

Hem sağda, hem solda…

O zaman sürekli geri değil, ileri giderdik diye düşünürüm.

Şunu da kabul edelim ki, bütün dünyanın adını bildiği bir ikinci Kıbrıs Türkünü hala çıkaramadık…

YERİN KULAĞI VAR

“TÜRKLER ZORLAŞTIRIYOR”:

Anastasiadis’in açık açık çözümsüzlüğe oynadığını görmek istemeyen BM Genel Sekreteri Guterres, “Çözüm perspektifleri hala canlı” diyor. Fileleftheros gazetesi de, “Lute’un gelişini Türkler zorlaştırıyor” yorumu yapıyor. Gidin yahu işinize.

NE ŞİŞ YANSIN, NE KEBAP:

BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Temsilcisi Elizabeth Spehar, geçtiğimiz hafta her iki liderle de biraraya geldi. Spehar, hem Anastasiadis, hem de Akıncı ile yaptığı görüşmeden “memnun” ayrıldığını söylemiş. İyi de iki liderin Kıbrıs konusundaki görüşleri taban taban zıt, bunu herkes biliyor. Belli ki bayan Spehar, “ne şiş yansın, ne kebap” misali çıkacak rapora zemin hazırlamış…

KÖPRÜLER YIKILDI:

Rum Ekologlar ve Vatandaşlar İşbirliği Başkanı Perdikis, Kıbrıs Türk toplumu ve kendileriyle aynı düşünceleri paylaşan Kıbrıslı Türklerle köprü kurmak istediklerini söylemiş. Siz o köprüleri çoktan yıkıp attınız. Bizi sorarsanız, son yağmurlala birlikte, birleştirecek ne köprü kaldı ne de yol…

TEYİD Mİ ETTİ:

Son zamanlarda ortaya atılan, “Türkiye KKTC’de deniz üssü kuruyor” iddialarıyla ilgili olarak Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, “KKTC’de üslerle ilgili, Milli Savunma Bakanlığımız, ilgili Genelkurmayımız, Hava Kuvvetlerimiz hep birlikte çalışmalar yapıyor” diyerek, teyid mi etiş oldu?

BAZEN DE SUSMAK LAZIM:

UBP Genel Başkanı Ersin Tatar; “Günü geldiğinde tarım reformu yapmak için çalışıyoruz” demiş. İyi de en çok ikitdarda kalan bir parti olarak, bu kadar yıldır tarım için ne yaptınız? Şimdi sırf muhalefet olsun diye hergün beyanat verip, istifa çağrısı yaparak gündem oluşturmaya çalışıyorsunuz. Hele son olarak Ciklos’ta yaptığınız eylem traji komikti. Tamam  mualefet yapacaksınız, hergün konuşacaksınız ama, inanın bazıları partiye fayda değil, zarar veriyor…

PARANIN KOKUSUNU ALDILAR:

Birçok belediye kendilerine yapılacak yüzde 30’a yakın artışı beğenmemişler.  Bu artışın bile belediyeleri kurtarmaya yetmeyeceğini ve batacaklarını söylüyorlar. Maliye Bakanı Denktaş, “Türkiye’den para akışı başlayacak” dedi ya, paranın kokusunu aldılar belli ki. Batmak istemiyorlarsa fazla istihdamlardan, eşi, dostu işe almaktan vazgeçsinler, bırakın batmayı, yatırım bile yaparlar…

YAZIN 4 AY, KIŞIN 15 GÜN:

Doktorum “yaz bunu” dedi. “Bütün çocuklar, öğretmenler hastalıktan kırılıyor. Avrupa’da kış aylarında okullarda öğretim, aralıklarla yapılır. Bir ay öğretim, bir hafta tatil gibi. Bizde, yazın neredeyse 4 ay tatil yapılır, kış aylarında sadece 15 gün”. Çok mantıklı. Zaten çocukların hastalıktan okula gittiği yok. Sağlam olan da bulaşıp geliyor. Ülkenin şartlarına göre, bu tatil dönemleri ele alınamaz mı?…

ZİRVEDEKİLER

Dr. Bülent Dizdarlı: “Besi yeri, mikro organizmaların en hızlı şekilde üreyip çoğalması için hazırlanan özel ortamlara verilen genel isimdi… “Yosif Yosif” güneye iade edilmiyor haberini okuyunca aklıma besi yeri geldi birden… Adam cinayete teşebbüs etti. Bizim tarafa kaçtı . Biz onu iade etmiyoruz Çünkü daha önce bizim tarafta suç işleyip güneye kaçanları da onlar iade etmemişti. Gerçekten düşünüyorum da mikropların üreyip çoğalması için bundan daha mükemmel bir besi yeri olamaz”…

DİPTEKİLER

KKTC’nin Bir Günü: Kaçırıp zorla borç senedi imzalattılar…Yarım kilo eroinle yakalndı… Para çaldı, tutuklu yargılanacak… Bizi öldürecekler… Bet paralarını bette harcadı… Mağusa’da uyuşturucu… Sahte pasaportla yakalandı… Yeraltı elektrik kablolarını sökerken yakalandılar… Turist uyuşturucu ile geldi… United Mafya…

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar