Çözümsüzlüğü sürdürme misyonu... - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Mart 28, 2024
Köşe Yazarları

Çözümsüzlüğü sürdürme misyonu…

Köş, MoreketMehmet Moreket

Şimdi bu Bayan Jane Holl Lute ne zaman atandı? Temmuz’un ilk günlerinde değil mi? Yani bir aydan kısa bir süre önce…

Özgeçmişine baktım, “barış kuruculuk” misyonuyla ünlü. Fakat çalışma konularının arasında Kıbrıs hiç olmamış.


“Git bir bak, nabız yokla” diye gönderdi Bayan Lute’u Genel Sekreter.

Hemen oturmuş, “nedir bu Kıbrıs” diye tutanaklara bakmış olsa, ne kadar vakıf olabilmiştir ki meseleye..?

Anastasiadis’le masaya oturdu. Kendisine Rum tarafının müzakerelere hazır olduğu söylendi.

Bir şey daha söyledi Anastasiadis, “Türkiye ve Kıbrıslı Türklerin Guterres belgesine bir bütün olarak, seçici olmadan, yapıcı bir anlayışla yaklaşmasını diliyorum” dedi.

Türk tarafından da benzer sözler dinledi Bayan Lute. Ancak “Türk tarafının ucu açık ve belirsizliklerle dolu ve sırf müzakere olsun diye yapılacak bir müzakere sürecine taraf olmayacağını” da öğrenmiş oldu.

Ama tarafların belgeyi nasıl, nereye kadar, hangi şartlarda kabul edebileceklerini, tüm nüanslarıyla anlamış mıdır sizce..?

Ya da mesela “ucu açık veya zaman sınırı olan”dan kastın ne olduğunu..?

Asker sayısı, tek yanlı müdahale, garantörlük konularında toplumların hassasiyetlerini bilir mi?

Veya, en istekli görünen tarafın aslında neredeyse anlaşmaya varılacakken, masayı dağıtıp kaçtığının farkında mıdır..?

New York’dakiler işin perde gerisini, kimin ne kadar ilerleyebileceğini bilseler de, Lute’un hazırlayacağı rapor ne kadar “özlü” olabilir?

Bence hiç biri…

Bayan Lute’un fotoğraflardaki görüntülerine bakın, sanki söylenenleri ilk kez duymuş gibi.

Üstelik temaslarında BM’nin Kıbrıs’taki ofisinden hiç kimseyi temaslarına karıştırmamış.

Belki de “bir beyaz sayfa da ben açayım” demiştir.

Oysa bu Kıbrıs konusu, her kelimenin sözlükten farklı anlamlar içerdiği bir karmaşık konudur.

Sonuçta diyeceğim şu ki, tüm bu temasların bir yere varacağı yoktur.

Eğer gerçekten de bir süreç başlatma niyeti olsaydı, aktörler farklı olurdu.

Sadece psikolojik bir algı yaratma durumu gibi geliyor bana.

Onun için de fazla heyecanlanmaya, ya da germeye gerek yok.

BM’nin ağababaları gerçekten çözüm istiyor olsalardı, kim haklı kim haksız önce onu açıklıkla ortaya koyarlardı. Oysa hep yaptıkları gibi, taraflı davranmaya, gerçekleri gizlemeye, görmezden gelmeye devam etmekteler.

BM’nin tek derdi, misyonunu sürdürmek.

Ve bu arada Barış Gücü’nün masrafları konusundaki şikayetlere cevap hazırlamak. Çünkü bu şikayetler, sonunda ABD tarafından da yüksek sesle dile getirilmeye başlandı.

Çözüm bulmak ne kadar zorsa…

Çözümsüzlüğün devamını sağlamak da, o kadar ciddi bir iş…

BM’nin yaptığı da budur…

YERİN KULAĞI VAR

BU İŞ OLMAZ:

Rum tarafı yeni müzakere masasının kurulması için şartlarını ortaya koydu. “Müzakerelere hazırız ama, asker ve garantiler olamaz”diyorlar. Türk tarafı da BM’nin geçici özel danışmanı Lute ile yapılan göürşme sonrası, “ucu açık ve belirsizliklerle dolu ve sırf müzakere olsun diye yapılacak bir müzakere sürecine taraf olmayacağını” açıkladı. Tarafların duruşu bu kadar net iken, yeni bir masanın kurulması sizi umutlandırır mı?

 

NE YAPACAĞIMIZ KONUSU:

Bayan Lute’la aynı saatlerde KKTC’de bulunan Türkiye Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun dünkü temasları sonrası yaptığı açıklamada söylediği en önemli vurgu bence şudur; “Önümüzdeki süreçte neler yapacağımız konusunda tablo netleşecektir”… İşte bizim de merakımız budur. Lute’un ne rapor yazacağı değil…

 

İTHALAT-İHRACAT DENGESİNİN ÖNEMİ YOK:

İthalat ve ihracat rakamları arasındaki açık sürekli olarak haber yapılır. Oysa ki dış ticaret açığı, tarım ve sanayi tüketim maddelerini üreten ülkeler için bir gösterge olabilir. Bizim gibi hizmet sektörüne dayalı ekonomilerde, ithalatın yüksek olmasının hiç bir önemi yoktur. Siz devlet olarak üniversite ve turizm gelirlerinizle milli gelirinizi yükseltebiliyor musunuz, halkınızın refah seviyesini yükseltebilecek geliri elde edebiliyor musunuz ona bakmak lazım. Buradan gerçekçi bir şekilde gelir elde edebilseniz, ithalat-ihracat dengesindeki açığı kapatırsınız. Bizim sorunumuz budur…

 

SU BİR DE NARENCİYEYE ULAŞSA:

İlk üç ayda 14 milyon dolarlık narenciye ihracatı… Bu kadar soruna, kurumaya, tuzlanmaya, tarlaların arsaya çevrilmesine rağmen… Demek ki bir şekilde pazarlanıyor. Bir de şu Türkiye’den gelen suyun tarıma aktarılması gerçekleşse, neler olacak. Keşke şebekeler yerine öncelik tarıma verilseydi diyor insan. Ekonomik akıl bunu söylüyor…

 

KRİZİ AVANTAJA ÇEVİRMEK:

Ülkede yaşanan ekonomik kriz, hemen her sektörün kendince bir takım önlemler talep etmelerine neden oldu. Casinoculardan tutun da inşaat sektörüne kadar her kesim, krizi avantaja döndürmenin yollarını arıyor. Emlakçılar Birliği Başkanı Hasan Sungur da, tapu harçlarının düşürülmesi ve devletin ödeme konusunda, Türkiye’de olduğu gibi düşük fazili kredi olanağı sağlaması halinde, durağan olan ev satışlarında artış yaşanacağını iddia etti. İşte devletin görevi burada ortaya çıkıyor. Kim ne derse desin, toplumsal çıkar neredeyse, o benimsenmeli.

 

BOŞUNA SEVİNMEYİN:

Asgari Ücret Tesbit Komisyonu toplantısı sonuçsuz kaldı. Görüşmeler 31 Temmuz’a ertelendi. İşçi tarafı, DPÖ tarafından belirlenen hayat pahalılığı oranının ve altı aylık büyüme hızının asgari ücretin belirlenmesinde başlangıç olarak göz önünde tutulmasını ve pazarlık yapılmasını istiyor. İşveren tarafı ise, önlerindeki “engelleri” kaldırmadan, tersine adımlar atmanın ekonomik akla uygun olmadığını savunuyor. Size tavsiyem kimse asgari ücret artacak diye sevinmesin. Tablo ortada. Özellikle de işverenin artış yapma gibi bir niyeti olmadığı açıkça görülüyor…

 

 

ZİRVEDEKLER

Mert Özdağ (Yenidüzen): “Bu yıl ‘Yaz Avı’, ‘Ağustos Avı’, ‘ikinci İnce Av’ ya da ‘Üveyik Avı’ diye anılan av açılmamalıdır… Sürdürülebilir avcılık ve hayvanların nesli için bu elzemdir, şarttır, zaruridir… Umarım yeni hükümet bir yanlışa düşüp bu avı açmaz… Doğaya bir zarar da bu hükümetten gelmez… Umarım”.

 

DİPTEKİLER

Devletin Aldığı Devede Kulak: Casinolar devlete 101 milyon dolar vergi veriyormuş. 30 casinonun toplamı bu. Casino başına 3,3 milyon dolar gibi bir şey. Geçen gün sorduğumu bir daha sorayım, her biri bir yılda getirdikleri sanatçılara ne kadar vermekteler? Ya da gelirleri nedir? Devlet gerçek gelir rakamlarına sahip midir? Mevcut sistemi değiştirecek cesaret var mıdır? Bence devletin aldığı bu miktar devede kulak. Sonra neden hep casinolar tarafı konuşuyor da devletten ses çıkmıyor? Hani değişecekti bu sistem..?

 

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar