Çözümcülere kötü, ayrılıkçılara iyi haber... - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Nisan 25, 2024
Köşe Yazarları

Çözümcülere kötü, ayrılıkçılara iyi haber…

Köş, MoreketMehmet Moreket

Bakın bu cümle bir itiraftır…

“AB’nin Türkiye’ye ek yaptırımlar uygulamasını beklemiyorum”…


Kim söyledi bunu, AB’den adaya müdahale etmesini isteyen, “gemiler gönderin” falan diyen Anastasiadis…

Ah be gumbarolar, ben siyasetçi değilim, devlet adamı değilim, ben gördüm de siz göremediniz.

Yoksa gördünüz de “biraz daha dayatayım, oldu bittiye getireyim” mi dediniz?

Türkiye’nin içinde olmadığı bir denklem, bu coğrafyada işlemez be kardeşim.

Ne doğal gaz, ne hakimiyet teorileri.

Düğümün tarağa geleceği belliydi. Türkiye ne Suriye’dir ne Irak ne de kıytırık Filistin.

O imzaları atan müttefikleriniz de bunu çok iyi biliyorlardı.

Onlar da bir deneme yaptılar.

Ama çok fazla ileri gidemediler, gidemeyecekler…

İşte Anastasiadis’in hayal kırıklığı AB ile başladı. “Türkiye’nin bedel ödemesine yol açacak önlemler almaya niyetleri olmadığını düşünüyorum” diyebildi sadece.

Şimdi en büyük korkusu, araştırma izni verdiği şirketlerin durumu. Onlara kuşku ile bakılmasını kabul etmeyiz diyor. E, o şirketler kendi durumlarına kuşku ile bakıyorlar, ne olacak şimdi? Tabii ki siyasi ağababaları durum değerlendirmesi yapıyor.

Elinde kalan, yine şantaj…

“Türkiye’nin sondaj gemileri ‘Güney Kıbrıs’ın MEB’inde’ olduğu sürece Kıbrıs sorununun çözümü müzakereleri olamayacak”…

Yeni bir süreç umudunda olanlara kötü, ayrılıkçılara iyi haber…

 

 

ÇÖZÜMÜN ÖNÜNDEKİ EN CİDDİ ENGEL…

Böyledir işte, aşırı milliyetçilik dünyanın her yerinde benzer durumlara, benzer tepkiler verir.

Akdoğan’da yıllar sonra kilisede düzenlenen ayinde, bir öğrencinin Türk bayrağını çalması ve Rauf Denktaş’ın resmine zarar vermesi olayı da öyle oldu.

Bizim tarafta malum kesimlerden ilk tepki, “ayinler yasaklansın” oldu.

Onlar zaten ayinlere ta baştan karşıydılar…

Bu da arayıp da bulunmayan bir fırsat verdi. Hemen saldırı başladı.

Öyle ki, Türk bayrağını indirmeye çalışırken vurulan Solomos Solomu iması bile yapıldı.

Ya güneyde.

Hiç farkı yok.

Aynı şeyi hatırladılar. “Solomo’nun yarım bıraktığı işi tamamladı” diyenler, “kahraman” diyenler gırla.

Bir siyasi, açıktan kutlama bile yayınladı. Yani ‘devamı gelsin’ der gibiydi.

Bizim tarafta aşırı milliyetçilerin dışındakiler durumu yorumlamaktan kaçındılar.

Oysa ortada sosyal bir gerçeklik var.

Özellikle güneyde bu çocuklar böyle yetiştiriliyorlar.

Eğitim sistemlerinin gereği bu.

Öyle öğretiliyor.

Bunu yapan 16 yaşında bir çocuk.

Ama beyni, aynı kafalarca bir güzel yıkanmış.

Kuzey’de bir kiliseye yasal yollardan ayin yapmaya geliyor olsa da, bunu bir ihlal, yasa dışı bir iş gibi yaptığı belli. Artık aklında ne varsa.

Gelince de kendine öğretilen düşmanlığın gereğini yapıyor.

Asıl bununla mücadele edilmeli diye düşünürüm.

Biz burada mümkün olduğunca tarih kitaplarını değiştirirken, güneyde unutulan EOKA felsefesi yeniden müfradata alındı… Faşist eğitim sisteminden bir adım geri gidilmedi.

Adanın yeniden birleşmesi için çaba gösterenlerin pek gündemine girmez nedense bu konu.

Annan Planı’na ‘evet’ diyen Anastasiadis de, oy hesabına o kitlelere şirin görünme derdine düşmedi mi? Politikalarını yüz seksen derece değiştirmedi mi?

Kıbrıs’ın bir ortak geleceği önünde şu anda bence en önemli etken, 45 yıldır beyni yıkanmış, Türk düşmanı nesiller yetişmiş ve yetişmekte oluşudur.

Neyse güneyde yine de halk içinde önemli bir kesim yapılanı eleştirdi. Destek verenleri kınadı.

Cyprus Mail, kutlama yapan siyasinin, gençleri bu tür davranışlara teşvik ettiği gerekçesiyle bombardımana tutulduğunu yazdı.

O tarafta giderek yükselen ırkçılığın bu tarafta da belirli kesimleri kışkırttığı açık.

Tam bir tahrik.

Böyle bir ortamda sağlıklı bir barış ortamı nasıl hazırlanabilir ki? Ya da imzalanan bir anlaşma nasıl yaşayabilir?

Bunu görmezden gelmek hayalden başka nedir?

YERİN KULAĞI VAR

 KİTAP BASSAYDI: Bir okurum mesaj göndermiş. Dünkü Kooperatif Merkez Bankası “Hadise”si ile ilgili. Genel Müdür Ataman’ın Türkiye bankaları karşılaştırmasına takılmış. Diyor ki, “O Türkiye bankalarının bir çoğu, kazançlarıyla yayın yaparlar, kültüre, sanata, eğitime yatırım yaparlar. 250 bin lirayla ne kitaplar basılırdı”… Doğrudur, ben de o parayla kaç okulun bilgisayarlarının yenilenebileceğini hesap ediyorum.

KARNIMIZ TOK:

BM Genel Sekreteri Guterres’in geçici Kıbrıs Özel Danışmanı  Lute, Cumhurbaşkanı Akıncı’ya gönderdiği mektupta, çözüm için yapıcı bir yolun oluşturulması çabasına devam eden bağlılığı nedeniyle teşekkür etmiş. Çıkın ve cesurca, “adada çözümün önündeki engel, Anastasidis’tir veya Akıncı’dır deyin” ki, herkes kimin hangi noktada olduğunu, çözümü kimlerin baltaladığını bilsin. Bayan Lute aynı teşkkür mektubundan Anastasiadis’e de gönderdi mi bilmiyoruz ama, böyle “kuru teşekkürle” bu işler bir sonuca varmaz. 50 yıldır varmadığı gibi.

AYNAYA BAKSINLAR:

Yine bir olay ve yine toplum olarak ikiye bölündük. Cephanelik patlaması sonrası, “askersiz ve savaşsız Kıbrıs” diyenler, “adada askeri istemeyenler” olarak suçlanmaya başlandı. Bu işin başını çekenlere bakıyorum, ya bedelli yapmış, ya da “çürük” raporu alarak askerlik bile yapmamış. Ne yaman çelişki…

KAÇ KİŞİ KALDIK?:

Nüfusunuz kaç diye sorsalar herkes farklı bir cevap verir. Çünkü bırakın sade vatandaşı, siyasiler bile sürekli farklı rakamlar telaffuz ediyor. Güney’de ise işler daha farklı yürüyor. Rum lider Anastasiadis, “Kıbrıs Cumhuriyeti olarak, Kıbrıslı Türklerin özgürce dolaşabilmeleri için 119 bin pasaport verdiklerini” açıkladı. Bu rakamın içinde yurt dışında yaşayanlar olduğunu da söyleyelim. Bunların sayısını 20-30 bin olarak varsayarsak, buradaki Kıbrıslı Türklerin yaklaşık 80 -90 bin olduğunu söyleyebiliriz…

 “KESER DÖNER SAP DÖNER, GÜN GELİR HESAP DÖNER”:

CAS çalışanları Başbakanlık önünde oturma eylemi başlattı. Hatırlayacaksınız, dörtlü koalisyon döneminde işten durdurulan 134 kişiden 16’sı istihdam edilmişti. Ve yine o dönemde eyleme giden CAS çalışanlarına en büyük destek de UBP’den gelmiş ve dönemin hükümetini, “çalışanlarını ekmeğiyle oynamakla” suçlamışlardı. Şimdi ikitdarda onlar. Dün CAS çalışanlarının eylemlerini “haklı” bulup destek verenler artık gereğini yaparlar sanırım. Yoksa “dün dündür, bugün bugündür” deyip kulaklarının üstüne mi yatacaklar… Muhalefet en kolay şey.

BİR MUSİBET…: Evet, bin nasihatten iyidir. Mühimmat patlaması, bölgenin ava kapatılmasına sebep oldu. Baktım, dar bir bölge. Eğer yangından kurtulan hayvan varsa, yaşadılar. Yani doğru kararlar alabilmemiz için hep bir felaket mi olması gerekiyor? Ben eminim, “aman avcılara ne diyeceğiz” diye kaygılanan da vardır.

ZİRVEDEKİLER

Başaran Düzgün: “Yüz milyonlarca dolar kazanan ama devlete olan vergi borcunu ödemeyen ve ödememek için de her türlü numarayı çeviren hava alanını işleten şirkete haciz konulmasını takdir ediyorum. Bu ülkenin imajını yerle bir eden kumarhanelerin vergi borçlarını dahi ödememelerinin üzerine gidenleri de takdir ediyorum. Maliye Bakanı ‘kendilerinin beyan ettiği ama tek kuruş ödemeyen nice anlı-şanlı yatırımcılar var’ diyor. Maliye sadece bunları toplasa 600 milyon lira civarında ek geliri oldur. Bu da nerdeyse Türkiye’den bir türlü gelmeyen 750 milyona yakındır.

Yani bu ülkenin maliyesi kendi kendini çevirebilecek yetkinliğe sahiptir”…

DİPTEKİLER

Bak Şu Şeytanın Yaptığına: Lefkoşa’da Şubat, Mart ve Nisan aylarında peş peşe meydana gelen cinsel taciz suçlamasıyla karşı karşıya olan ve 13 yaşındaki bir kızı 3 kez taciz ettiği gerekcesiyle tutuklanan zanlı İshak Yalman Yöncü, suçlamaları kabul ederek  şeytana uyduğunu söyleyip, mahkemeden özür dilemiş. Hade birini anladık da, bu şeytan hep sana mı musallat oluyor be kardeşim…

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar