Boşuna arayışlar! - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cumartesi, Nisan 27, 2024
Köşe Yazarları

Boşuna arayışlar!

Eşref ÇetinelEşref Çetinel

Rahmetlik Denktaş ne istediğini iyi biliyordu. Bu nedenle Makarios’la başlayan müzakerelere Kiprianu, Vasiliu, Klerides’le devam ederken, her zaman “federasyon” alternatifini öteleyecek bir siyasi taktiği vardı.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti devletini bunun için kurduydu. Biliyordu ki eğer Kuzey’de siyasi kimlik sahibi olamazsak “azınlık esamesindeki cemaat oluştan” asla kurtulamayacaktık!


Dolayısıyla  masada  eşit koşullarda “çözüm pazarlığı yapabilmek için önce “iki devlet çağrışımı” yapacak “mütekabiliyeti” sağlamamız gerekecekti!

(Nitekim KKTC’i ilan ve ikame eden Denktaş devletin “başı” olarak “başkanlık sistemini” değil, TC’de ve Güney’de geçerli olan rejimi yeğleyerek “parlamenter sistemi” tercih ettiydi..)

Fakat ilkesi gereği de “müzakerelerde hep “iki ayrı devlete dayalı  çözümü o dönemlerde anladığımca konfederasyonu savunduydu!”

FAKAT sonrasında  görevi devralan Talat ve Eroğlu ile  şimdilerde Akıncı;  müzakere masasına Denktaş’ın değil, içinden çıktıkları siyasi partilerle kendi misyonlarına ait “çözüm alternatiflerini” taşıyıp savundular..

“Birleşik Kıbrıs’ta federal çözüm bunlardan biridir..” Ki ne Denktaş ne de Eroğlu döneminde iltifat bulmayan görüştü bu!

NİTEKİM bize çok zaman kaybettirdi. Annan planına kadar ağırlığını koymasına karşın  bu kez de Rum tarafınca aforoz edildi!”

Çünkü savunulan sistem  eşyanın tabiatına zıt, iki toplumun yapısal  gerçeğinden çok uzaktı..

Çünkü  bir zamanlar dünyayı saran “halkların kardeşliği” yada “sol fraksiyonlar” türünden çözüm arayışları, Türk halkının adadaki çıkarlarını değil, “sol görüşleri okşayan   hislere hitap ediyordu!”

Ki o dönemlerde de Kıbrıs siyasi sorunu yanı sıra yine bir İsrail-Filistin sorunu vardı! Bugün de Ortadoğu’daki kanlı olaylarla çıkarlar bağlamında, Doğu Akdeniz’i saran hidrokarbon yatakları sorunlarının da olduğu gibi.

YANİ Kıbrıs’ta “devletlerin” varoluş gerçeklerini “toplumlararası kardeşlik” laflarıyla süsleyip allayıp pullayıp çözüm haline getiremezsiniz!

Bu hayaldir. Ya gerçek nedir? Adada iki ayrı devletin olduğu! Sonuçta olması gereken de “iki devlete dayalı ikili anlaşmalardır…” Tek şartla ama. Önce Güney Rum Yönetimi Kuzey’deki Türk devletini tanımalıdır..

**********

CEZALANDIRILMALARI GEREKEN BELEDİYELER!

Sık sık geriye dönüp geçen zamana baktıktan sonra   hayıflanıyorum yada hayıflanıyorsunuz. “Meğer ne fırsatlar kaçırmış ne hatalar yapmışız” diyerek..

Öyle de “an”ı yaşarken, geçmişe dönük o hayıflanmalarımızla hatalarımızı çok mu dikkate alıyoruz?

Ki bu yıl “bereket” yağdı dediğimize nazire o bereketli yağmurlar bile “işte siz ancak bu kadarsınız” diyerek nanik çekti bize!

Ne şu kadar üniversiteyle  dört beş  yıldızlı oteller ne marketlerle göklere yükselen binalar!..

Hiçbir şey hiçbir yatırım ve varlık zenginliğimiz  “yağmurun üzerimizden bir terminatör gibi geçip giderken  arkasında bıraktığı enkazı silip unutturacak kadar teselli   vermedi!”

ANLADIK ki bir memleket eğer kalkınmasını altyapısıyla birlikte gerçekleştirmezse “altından gümüşten” saraylar yapsa on paralık değeri yoktur!

Bu nedenle “belediyelere” bir daha baktık! KKTC koşullarındaki işlevleriyle gerçekten yasalarının doğru olup olmadıklarına..

Çünkü sebep oldukları altyapı kusurlarından kaynaklı, devlete ve yurttaşlara  verdikleri zararlar, sorgusuz sualsizdirler!

O kadar ki yurttaşların ve kanunların en kabadayısından sorgusuyla suali her dört yılda bir kez “başarısız olan belediye başkan ve yönetim kurullarını  seçim sandıklarına gömerek cezalandırmaktır hepsi o kadar!

YA devlete, yurttaşlara, “başkanı” bulundukları kente, yöreye, “başarısızlıkları” nedeniyle verdikleri zararların kefaretini kim öder?

Biliyoruz ki “TC’den gelen hibe paraları bile kullanmayıp iade eden hükümetler diyeceğiz de  zaten belediyeler yarattıkları “eserleri” değiller mi?

yıllardır zırlanıyoruz: Seçim öncesi bir tekinin bile yapılması mümkün olmayan vaatlerle seçmenleri aldatma hatta enayi yerine koyma pahasına kaparozlanan oylar haramdır!

Fakat asıl “büyük sorumlular” hatta “belediyeleri” kendi partisel çıkarları için kullanarak “bizzat zarara sokmalarına karşın; tek fiskelik “dokunulmaları” bile olmayan o belediye başkanlarının içinden çıktıkları “siyasi partiler” değiller midir!  İster iktidarda isterse muhalefette olsunlar!

Nitekim şu yağmurlar sonrası  yollara bakın! Asvaltları akıp gitmiş, yer yer çukurlar ve göletler oluşmuş…

Oysa bu yolların yapımları asvalt dökümleri, kaldırımları için okkalarca para harcanmış.. Bir yağmurda göçüp gitsinler diye mi?

KISACA: Belediyeleri  “yapmadıklarının”  hesabını verecekleri  yasal müeyyidelere bağlamak belki mümkün olmayacak ama her halde “devleti zarara uğrattıkları için cezalandırılmaları” gerekirken, ömür boyu emeklilik paralarını cebellu ederek  paşalar gibi carta çekmelerinin de önünü tıkamak gerekmektedir! İnsanların canını yakanların canlarını sıkmak, devleti zarara uğratanları zarara sokmak her halde  çok büyük bir ceza olmamalı!                                                                                               **********

KISACA TAKILDIĞIM: (BÜTÇEDE KISITLAMA MI?)

Yıllardır kaç hükümet kurulmuşsa “tasarruftan” söz etti! Bu şimdiki de öyle. Diyor ki bütçede yüzde 10 kısıtlamalara gideceğiz…

Derken yoksa “kısıtlamalar” maaşlar ve doğrudan gelir desteği harcamalarından mı alınacak” sorusu geldikte de “yok dendi onlara dokunulmayacak!”

Hayırdır! Yoksa karar verdiniz “verilmediği için alamadığınız  vergileri mi alacaksınız denetimlerinizle! Birceyez dağda bir garagatsuna ölmüş olmalı!”

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar