Boş tartışmalar... - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 26, 2024
Köşe Yazarları

Boş tartışmalar…

Köş, MoreketMehmet Moreket

İki devletli çözüm, desentralizasyon, konfederasyon, gevşek federasyon…

Herkes kendi meşrebince bir takım yeni yollar tartışıyor.


Türkiye, eski yöntemlerle bir çözüme ulaşılamadığı, bundan sonra da aynı yöntemle gitmenin Rum tarafına zaman kazandırmaktan başka bir anlamı olmayacağı fikrinden hareketle, iki devletli çözüm fikrini tartışıyor.

Bizde de yarı açık, yarı kapalı aynı şeyi söyleyenler var.

Mesela, Dışişleri Bakanı Kudret Özersay’ın varolan seçenekleri sıralarken söylediği “Kıbrıs’ta müzakere edilerek bir ortaklık kuracaksak bu ya paylaşmaya dayalı federal bir ortaklık olur ya da paylaşmaya hazır değillerse işbirliğine dayalı bir ortaklık olur” sözleri bu bakımdan ilginç. Rumların paylaşıma hazır olmadıklarını düşündüğünü söylüyor Özersay. O zaman geriye, sadece belki komşuluk ilişkileri içinde bir işbirliği ilişkisi kalıyor.

Güney’de Anastasiadis’in tam olarak netleştirmese de kastettiği böyle bir anlaşma. Tek şartla, o mevcut “Kıbrıs Cumhuriyeti” içinde bir otonomi saçmalığından bahsediyor.

Ancak bir de federasyonun sıkı savunucuları var. Bunca yıldan sonra tek çözüm federasyon diyenler. Bunun tek makul çözüm olduğunu savunanlar. Olup bitenler o kitleyi asla caydırmıyor. Yalnız ben bugünlerde her iki taraf için de federasyon savunan insanların sayısını merak ediyorum…

Artık Annan Planı referandumunu baz almanın olanağı yok. O günlerde Plan’ın kabul edilmesinin öncüsü sayılanlar, hatta aralarında bunun için “finanse edilenlerden” ciddi sayıda insan, bugünlerde  federasyonun imkansızlığını savunmaktalar.

Kapıların açılması iki halkı birbirine yaklaştıracak, belki de birlikte yaşamayı teşvik edecek diye düşünülmüştü. Oysa açılan kapılar, iki halka yan yana yaşama becerisi kazandırdı. Şimdi çoğunluk bu durumun “gerçek çözüm” olabileceği düşüncesinde…

Sayılan “yeni” alternatiflerin tümü için de, kabul aşamasında sakıncalar var.

Rumlar toprak heveslerinden vaz geçecekler, Kıbrıslı Türkler ise, adanın kaynaklarından, gücünden, belki AB üyeliğinden feragat edecekler. Olacak şey değil.

Ha bunları da  içeren, federasyon dışı bir modelden bahsediliyorsa, bunun da karşı tarafça kabul edilmesi gerçekçi değil.

Örneğin Kıbrıs Türklerinin devletinin AB’ye alınması, izolasyonun kaldırılması, uluslararası tanınma falan… Hangi Rum lider bunun altına imza atar ki?

En azından bugün için zor…

Konu güney Kıbrıs’ta bizdekinden daha fazla tartışılıyor. Bu da ilginç bir durum.

Anastasiadis’in önerileri yerden yere vuruluyor. Hem sağdan, hem soldan.

Geçtiğimiz Pazar günü Cyprus Mail’de, çözüm yanlısı olarak tanıdığımız George Koumoullis, iki devletli çözüm senaryosunu, statükonun resmileşmesi olarak niteliyor ve kendileri için bir trajedi, bir intihar olacağı yorumu yapıyor. Böyle bir durumda kuzeyin Türkiye’ye daha da entegre olacağını, oluşacak yeni nüfus yapısı ve  garantilerin devamı ile kendi güvenliklerinin tehlikeye gireceğini söylüyor. Sonra doğal gazın tek başına kendilerine kalmasının mümkün olmayacağını, ekonomilerinin zora gireceğini, hatta sınır çatışmalarının olabileceğini sıralıyor.  Sonuçta Guterres belgesini kabul ederek yapılacak bir anlaşmaya gidilmesi gerektiğini, iki devletli çözümün kendilerini uçurumun eşiğine götüreceğini belirtiyor.

Dediğim gibi, Anastasiadis halkının reddedeceği belli olan bir modeli savunmaz, savunamaz.

Şu anda yaptığı da, yeni bir oyundur. “hadi gel imzala” deseler, bin türlü bahane bulacak. En başta da, gidip onun devletine yamalanmamız şartını getirecek.

Tablo bu kadar nettir.

Ve ben şöyle bir bakıyorum, tartışılanların hiç birinin mümkünatı yok gibi görünüyor…

YERİN KULAĞI VAR

ÖNCE BİR KARAR VERİN:

Liderler eğer yeniden br araya gelmeyi başarırlarsa federasyonu mu, konfedereasyonu mu, yoksa iki devletli bir çözümü mü konuşacaklarına henüz karar veremediler. Her kafadan bir ses çıkıyor. Anastasiadis ayrı telden, Akıncı bir başka telden çalıyor. Türkiye ile Yunanistan ise bam teline vuruyorlar. Hele bir, nasıl müzakere edeceklerini müzakere etmeye başlasınlar, inanın hiçbirine itirazımız olmaz…

 

ÜNİVERSİTELERDEN BEKLENEN:

DAÜ Rektörlüğü, son emirnamenin “kamu yararı” göz önünde bulundurularak, gelişme baskılarını kontrol etmek, gelişmenin sürdürülebilmesini sağlamak amacıyla hazırlandığını, kısa sürede İmar Planı’nın hayata geçmesinin hedeflendiğini belirtti, “bilimsel ve yasal gerçekliklerle ilişkisi olmayan birçok yorumun yapılmasının üzüntü ve kaygı ile izlendiği”ni de belirtti. Hep söylediğimiz şeydir, üniversitelerin yapması gereken budur. Keşke İmar Planı çalışmalarına bizzat katılan DAÜ dışında diğerleri de görüşlerini açıklasalar. O zaman tartışmalar kendiliğinden daha sağlıklı bir noktaya gelirdi…

 

HEPİMİZE DERS OLMALI:

Son günlerde Girne bölgesinde yaşanan yağmur felaketi aslında hepimize ders olmalı. Dağa, taşa, dere yataklarına plansız porgramsız bina dikmenin sonucudur yaşananlar. Evler, caddeler sular altında, yağan yağmurun akıp gideceği yer bırakmadık, kanalizasyonlar da bu yükü kaldıramıyor. Sonra da çıkıp “yasakçı emirnameler istemiyoruz” diye bağırıyoruz…

 

GÜNEY LEFKOŞA BİZİM TÜMÜMÜZ KADAR:

Rum İstatistik Dairesi’nin yayınladığı “2017 Demografi Raporu”na göre, Lefkoşa’nın Rum kesimi’nde 335 bin 900 kişi yaşıyormuş. Adamlar sadece güney Lefkoşa’ya neredeyse bizim nüfusumuzu sığdırmışlar, bir o kadar da boş ve yeşil alan kalmış. Her yan pırıl pırıl, yolları çift şerit ve gıcır gıcır.  Biz ise aynı nüfusu adanın yarısına sığdırmayı başaramadık…

 

HÜKÜMETE ARTI PUAN:

Hükümetin hanesine yazılacak önemli bir icraat. Bir milat. Öğrencilerin takip sistemi hayata geçti. Hem de online olarak. Gerekliliği bilindiği halde, yıllardır ısrarla görmezden gelinen bir uygulama. Yabancı öğrenciler muhaceret dahil, tüm işlemlerini internet üzerinden yapabilecekler ve böylece takip edilecekler. Geriye uygulamayı kararlılıkla sürdürmek, istismarların üstüne gitmek kaldı. Yani denetim. Yine de büyük bir gelişme…

 

ÖZÇINAR’IN ÖNERİSİ DOĞRU:

Güzelyurt Belediye Başkanı Mahmut Özçınar, plastik poşet konusunun marketlerle sınırlı kalmaması, diğer plastik ambalajların depozito kapsamına alınması gerektiğini söylüyor ve yasayla belediyelerin de sürece dahil edilmesini istiyor. Bir sonraki adım bu olmalı. Ayrıştırma, toplama, geri dönüşüm işinin gönüllü olacağı yok. Karşılığında para ya da ürün alacağını gören insanlar, o zaman ister istemez plastik şişeleri, ambalajları iade edip, geri dönüşüme göndermiş olacaklar…

ZİRVEDEKİLER

Cenk Mutluyakalı: “Siz hiç duydunuz mu, beton aşkına büyüyen ve çok daha planlı bir ülke umudunun ‘dikine dikine’ yürüyen tayfanın bir tek ‘kent parkı’ yaptığını…Onlarca site, apartman, villa inşa eden; ‘Türk Malı’na farklı, ‘Rum Malı’na farklı tarifelerle servet büyüten bu cep milliyetçilerinin mesela bir ‘tiyatro binası’nı tamamlamaya heveslendiğini işittiniz mi?”.

DİPTEKİLER

Bir Kaşık Suda Fırtına Koparanlar: Hükümetin nayon poşet konusunda aldığı kararlarda bazı yanlışlar olduğu kesin, bunları eleştirebiliriz ama, marketlerde yaptığımız alış veriş için alacağımız plastik poşetlere 25 kuruş ödüyoruz diye eleştirenleri anlamıyorum. Olmadık şeyler yazmak, bittik, mahvolduk edebiyatı yapmak ayıp olmuyor mu. Hem “dünaylı” olmak istiyoruz, hem de dünyanın uyguladığı bir kararı eleştirmekten de geri kalmıyoruz… “Biz böyle iyiyik” lobisi, KKTC’nin en güçlü lobisi. Onun için de bir adım ileri gidemiyoruz.

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar