“BİZ” VE “ONLAR!” - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 26, 2024
Köşe Yazarları

“BİZ” VE “ONLAR!”

Eşref ÇetinelEşref Çetinel

Toplumca Tüm dikkatlerimizi  “sosyoekonomik” sorunlarımıza yöneltmemizin “tarihi” “Liderlikler dönemleri Yönetimlerine” kadar gerilere gider..

1974 öncesinden söz ediyorum. Ve  Bozkurt gazetesindeki köşemde yazdıklarımca şöyle dediğimi hatırlıyorum.


“Rum tarafı  yat kalk Allah Kıbrıs siyasi sorunuyla uğraşmakta,  tırnak kadar kazanım elde edememekte…

Türk toplumu sabahtan akşama, akşamdan sabaha ekonomik sorundan söz etmekte ama yanına bile yaklaşamamakta!”

…OLAY öteden beridir her iki toplumun da beklentilerinde büyüyen arzularının yansımasıdır.

Ki hatırlatmakta yarar vardır: Kıbrıs siyasi sorununun kökünde her iki toplumun da “sahip olduklarıyla olamadıklarının sorunu” vardı.

Nitekim Rum toplumu toprak varlığının yanı sıra ekonomik üstünlüğüyle Türk toplumuna attığı farktan ötürü “Enosisi” gerçekleştirme mücadelesini meşru hakkı olarak görürken; Türk halkı da Türkiye sayesinde kazandığı siyasi üstünlüğünü öne çıkarıyordu.

Sonuçta Rumlar için “Enosis,”  Türkler için “sosyoekonomik kalkınma” ulusal hedefler haline gelirken bugün de hâlâ benzer ukdelerle devam etmektedirler..

OYSA 1960’lardan bu yana yarım asrı aşkın süre geçti. Ve ne Rumlar Enosisi gerçekleştirebildi ne Türk halkı Rum’a karşı ekonomik yönden istediği kalkınma düzeyine gelebildi.

Tutun ki bu “tarihi tecelliyi” amiyane ifadesiyle biri  “kör” diğeri “sağır”  iki halk yarattı..

O zaman ne olmalıydı? Birinin diğerine göz, diğerinin berikinin  işiteceği ses!

İŞTE yarım asırdır   biz Türkler ve o Rumlar bu güç birliğiyle dayanışmayı gerçekleştiremedik!   Ve hâlâ Türk toplumu olarak ekonomik kalkınmanın peşinde koşarken, Rum liderliğiyle kilisesi de hâlâ tüm ada egemenliği rüyası görmektedir!

YİNE de Başbakan Tatar, “iktidar olduktan sonra Kıbrıs sorununda yeni bir sayfa açtıkları” inancındadır.. Buna örnek olarak da “Türkiye ile olagelen iyi ilişkileri” hatırlatmaktadır.

Evet doğrudur. Fakat KKTC-TC ilişkileri

ekonomik yönden  ne kendi ayakları üzerinde  durabilecek bir Türk toplumu yarattı ne de ekonomik yönden sürekli Türkiye’ye muhtaç bir dide olarak kalmasının makûs talihini değiştirebildi!

BUNA karşılık bir de Güney’e bakmalı: Hem AB hem BM’ler üyesi! Ekonomisi düzgün olmaz da ne olur? Buna karşın siyasi sorunla ilgili Allah ona da bir tokat attı ki Kıbrıs’ın Kuzey’ini kaybederken,  Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon yataklarına bile sevinemiyor!

Bu nedenle bu “bozuk dengeleri”  ancak çözüm   “dengeler” diyorum da gel de bunu Anastasiadis gibi liderlere kabul ettir!                                                                                               *****                                                                                                 ELİMİZDEKİ MARAŞ…                                          

Tatar hükümeti akşamdan sabaha “yeni vaatlerle” uyanır..  Önceleri peşi peşine sıralanan bu vaatler toplumda “heyecan verici devinim” yaratıyordu da gitgide biriktiklerince yarım yamalak sözler dizileri haline geldiler!

Mesela İmar Planına yönelik sorunlar ortadan kaldırılmadan, “Maraş’ı iskâna açacağız” deyip yeni bir “imar iskân olayı” yaratıldı! Üstelik “Evkaf malıdır” kulpu da takıldı ki   meşruiyet kazansın..

Şimdilerde araya Cumhurbaşkanlığı seçimleri de sokuşturulunca “Maraş’ı açacağız” dedikleri o ilk günlerin heyecanı kalmadı.. Arada TC turizm Bakanının da katıldığı toplantılar yapıldıysa da ardından belirleyici bir karar çıkmadı..

ANLAŞILIYOR ki Maraş “açtım” sözleriyle imar iskâna açılacak kadar “sıradan” bir sorun değil!

Kaldı ki önce “Maraş”ı şu anda bir ucunun Derinya sınırına dayanan iskâna açık bölgeleriyle ele almak gerekecek ki sadece sahil şeridindeki otellere bakarak, örneğin “geleceğin turizmini hayal etmek mümkün değildir..

İŞTE burada şunu mimlemek isterim: “Siz bırakın şu Deve Limanı” dediğimiz kıyı şeridindeki artık yıkılıp yeniden inşa edilmelerinden başka  çareleri kalmayan 46 yıllık tuzlu deniz sularının baskınındaki turistik otelleri! Onlara ellemek ancak bir çözümle olasıdır ki zaten bunca yıl da bu nedenle “siyasi kozdur!”

FAKAT sözünü ettiğim iskâna açık olan Maraş şu anda seralarıyla, ekilip biçilen tarlalarıyla, tutun ki KKTC’nin gözde sebze üretimi bölgelerinden biridir ve biliyorsunuz:

BU “sebze üretimi” Paralim’in Rum Sebze Üreticilerini  tedirgin etmiş ki Anastasiadis’e Derinya sınır kapısını kapattırmış! Çünkü Kuzey’den Güney’e sebze satışları gerçekleşmekte.. (Hani yukarıda yıllardır ekonomik kalkınma, üretim  diyoruz da beceremediğimizin kahrını çekiyoruz dedimdi ya.) İşte bu üretim Güzelyurt yörelerinde  var, Derinya’da var..

MARAŞ’ı açmak başımıza, BM’lerde  yıllarca sürecek yeni siyaset marazaları açmaktan, Rum’la yeni dalaşma sorunları yaratmaktan öte bir fayda sağlamayacak!..

Fakat o elimizdeki sebze bahçelerini seraları  daha çok ürüne yatıracak girişimlerde bulunmak.. Ürettiğimiz o sebzeleri Rumlara satıp parasını kapmak.. Evet çok daha faydalı olacak!

KISACA “siyaset oyunları” her zaman ucuz sermayesiz harcıalemdir, keyfi bile çıkarılır ama ne dedik yukarıda?  Ekonomik kalkınma  siyaset oyunlarıyla başarılmaz. Toprağa ter akıtılacak, emek verilecek… Ki elimizdeki iskâna açık  Maraş işte bu Maraş’tır.

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar