Birleşmenin startı seçimden sonra... - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Nisan 25, 2024
Köşe Yazarları

Birleşmenin startı seçimden sonra…

Anlaşılan yerel seçim ittifakı UBP ile DP’nin birleşme sürecinin denemesi oluyor. Hem Özgürgün hem Denktaş uzlaşmalarının arkasından yaptıkları açıklamada “Neden olmasın” derken, aslında işi kafalarında bitirdiklerini gösterdiler…
Her iki partinin tabanında da bu ittifaka karşı olanlar vardı. Nasıl olmasın ki, yıllar yılı birbirine düşman gösterilen bir partiyle bir günde birleşme kolay olmayacaktı. Ancak parti başkanları önce ayak sürüyüp, sonra da birden bire gözü kara bir şekilde bu ittifaka balıklama daldılar. Bu da partilerin üst yönetimlerinin, tabandan gelen tepkilerin riskini şimdiden satın aldıklarını gösteriyor. Mızıkçılık yapan yapsın, kalan sağlar bizimdir gibi bir tutum…
Görünen o ki, yerel seçimlerin ardından da birleşme için start verilecek. Olay kafalarda bitmiş. Çok büyük bir sürpriz olmazsa, cumhurbaşkanlığı seçimlerine birleşmiş olarak gidebilirler.
Benim bildiğim Eroğlu, iki partinin ayrı ayrı desteğiyle çıkmayı daha karlı bulurdu ama demek ki, bizim göremediğimiz bir başka avantaj görmüş olmalı. Ne de olsa bu kasabanın en kurt politikacısı…

 


Ankara’da seçim havası…
Memleketteki seçim kavgaları yetmezmiş gibi, 3-5 günlüğüne Ankara’ya gittim gitmesine ama, resmen yağmurdan kaçarken doluya tutuldum.
Dün Türkiye genelinde yapılan yerel seçimler vardı. Aslında yerel seçim demek ne kadar doğru olur bilemiyorum. Resmen “liderler savaşı”ydı. Yolsuzluk iddiaları, ortalıkta dolaşan tapeler ve son olarak Dışişleri’nde yaşanan ortam dinlemesi…
Kimsenin adaylarla ilgilendiği, yapacaklarını, projelerini merak eden yok gibiydi. Resmen liderlerin “meydan savaşı” yaşandı. Meydanlara toplanan binler sadece liderleri ve son günlerde olup bitenlerle ilgili söyleyeceklerini duymak için koştu meydanlara. Dedim ya, adayları merak eden pek birisini göremedim, adayların değil, partilerin adı öne çıktı. Ankara’da sokaklara çıkıldığında, eğer liderlerden birinin mitingi yoksa, ülkede bir seçim havasını göremezdiniz. Hani ara ara ana caddelerden geçen parti araçlarının sesi, belli noktalara asılan afişler  olmasa inanın, seçim olduğuna kimseyi inandıramazdınız…
Böylesi bir ortamın yaşandığı Ankara’da, İkinci Cumhurbaşkanı Talat’a Limasol’da yapılan saldırı da, ne yazık ki Türkiye medyasında gereken önemi görmedi. Sadece CNN televizyonu, olayın ertesi günü Talat’la telefon bağlantısı yaparak 2-3 dakikalık bir süre ayırdı… Gündemleri bambaşkaydı. Daha uzun süre de böyle gidecek gibi görünüyor.                                                                                                                Bir başka ilginç tespit ise, bizim öğrencilik yıllarımızdaki gibi belli bölgeler, belli bir partinin denetimine girmiş durumda. O bölgede bir başka parti ve adayın propaganda yapması, neredeyse imkansız gibiydi…                                                    
Ben bu yazımı yazarken Türkiye’deki oy verme işlemi hala devam ediyordu. Bu nedenle, dün gerçekleşen seçimler ve alınan sonuçlardan çok, vatandaş seçimlerden sonra yaşanabilecekler üzerine türlü senaryolar yazıyor. Seçimlerde birilerinin zaferi, diğerinin kaybından çok, “yarın ne olacak” endişesi öne çıkıyor.
Seçim öncesi geldiğim Başkent’te benim edindiğim izlenim, “kamplaşma” ve “kavganın” seçimlerle birlikte bitmeyeceğidir. Aksine esas hesaplaşma bugünden sonra başlayacak. Twitter, Youtube gibi sosyal medya ağlarının kapatılması, Suriye’ye yönelik ortaya çıkan ses kayıtlarının yankıları, bugünden sonra Türkiye’de daha çok konuşulmaya ve tartışılmaya başlayacak. Özellikle seçim sonuçlarıyla birlikte yaşananların dünyadaki yankıları ve sonuçları, dünden çok daha farklı olacak gibi geliyor bana…  Temennim bu kavganın ülkeyi daha fazla yormaması.

 

 

YERİN KULAĞI VAR
NASIL OLACAK:
DPUG Genel Sekreteri Hasan Taçoy, bugün işten durdurulması gereken kişilerin, münhaller açılana kadar işlerine devam edeceklerini söylemiş. Hükümetin CTP kanadının “durdurulacak” demesine rağmen Taçoy’un, “sadece bu insanlar değil, hiçbir çalışan pamuk ipliğine bağlı hayat tarzıyla bir yere varamaz” demesini pek anlayamadım. Yine de bildiği bir şeyler var demeliyiz. Önemli olan Taçoy’un bu sözlerinden sonra CTP Parti Meclisi’nin vereceği karar…

AHLAK MI DEDİNİZ:
UBP kurultay döneminde işe alınan 366 kişi için aylardır ahlaktan, hukuktan, adaletten bahsettik. Partizanlık ve fırsat eşitliği konusunda atmadığımız nutuk kalmadı. Ama gelin görün ki, söz konusu 366 kişinin geleceği yine siyasete kurban edileceğe benzer. Hem hukuktan, hem fırsat eşitliğinden bahsedeceksiniz ama, günün sonunda kararı partilerin yetkili organları verecek. Bundan sonra, ahlaktan, adaletten bahsederken iki kere düşünün…

KAPATABİLİR MİSİNİZ:
Çevre ve Doğal Kaynaklar Bakanlığı, ülkemizde önemli bir çevre sorunu olan taşocaklarının, bugünü ve geleceğe yönelik ortaya koyulacak çalışmaları anlatacakmış. Rehabilite etsek ne olacak. Gereğinden fazla olanı kapatabilir misiniz? Siz ondan haber verin…

O CENAZELER ÇOK ŞEY ANLATIYOR:
1974’de Terazi köyünde katledilen 8 şehidin cenazeleri içimizi burktuğu kadar, adanın gerçeklerini bir kez daha hatırlattı… Hani unutanlar olduysa… O küçücük tabutları sıra sıra gösteren fotoğrafları Güney’de milliyetçilik taslayan ELAM’cılara ve onları gizli gizli destekleyen kafalara göstermek gerek…

SENEDE BİR İKİ HUZUR:
Geçtiğimiz hafta “Teksas’a döndük” demiştik. Daha o yazının mürekkebi kurumadan, sapıklık üstüne sapıklıklar gördük… Hırsızlıklar, uyuşturucu hızını hiç kesmedi. Silahlar, patlayıcılar yakalandı… Biz gazeteciler arada bir bunalıma girer aynı şikayetleri yazarız da, bu işlerin kökünü kazıması gerekenlerin aynı hassasiyeti gösterdiklerinden hiç emin olamayız. Polis huzur operasyonu yapmış… Bu iş arada bir yapılan operasyonlarla değil, süreklilik gösteren bir asayiş sistemiyle önlenebilir. Adam suç işleyeceğinde korkusuz olmamalı, başına geleceklerden korkmalı marifet bunu sağlamakta. Asayişten sorumlu olan tüm makamlar kendilerini sorgulamalıdırlar, zira başarısızdırlar…

RUMLAR BAŞARDILAR:
Güney Kıbrıs ekonomik krizin en zor günlerini yaşarken, “Kısa sürede bunun üstesinden gelirler” demiştim. Nitekim alınması gereken her türlü kararı aldılar. Sosyal yapıyı çok da fazla yıpratmadan, ekonomik aklın gereğini yaptılar. Sonunda Moody’s gibi bir uluslararası dev kredilendirme kuruluşu, üç bankanın durumunu negatiften olumluya döndürdüğünü açıkladı, IMF dördüncü para diliminin aktarılmasını onayladı. Güney Kıbrıs’ın bugünkü yönetimi, popülizm batağına batmak yerine, yapılması gerekeni cesurca yaptı, şimdi karşılığını alıyor. Sonuçta kazanan Anastasiadis değil, tüm Rum halkı olacak…

 

ZİRVEDEKİLER
Akay Cemal: ELAM’ın eylemlerine dikkat çeken Sevgili Akay “Esas olan Türk düşmanlığını körükleyenleri durdurabilmektir. Esas suçlu, 1963 – 74 filmini kendi halkından gizleyenlerdir” diyor… Tespitine yürekten katılıyorum. Dünü inkar edenler, geleceği şekillendiremez…

DİPTEKİLER
Hüseyin Özgürgün: İrsen Küçük dönemi için “İstemeye istemeye sürüklendim… Siyasette gideceği noktayı görüyorsunuz, durduramıyorsunuz” diyor. Bence bunun tercümesi, “Dün öyleydi, bugün böyle… Altta kalanın boynu kopsun”dur… Yapılan fırıldaklıkların nasıl olsa hesabı sorulmuyor. Öyle olunca da sonuna kadar gider bu eyyamcılık…

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar