Adam başı 750 ile 1000 lira arası bir hibe dağıttılar ya, onunla övünüp duruyorlar…
Oysa batağın içine düşen esnafın bir can simidi vardı, prim desteği, şimdi koydukları süre bitti, hala uzatılmadı. Herkes telaşta, gözleri Bakanlar Kurulu’nda…
Kapatılan işyerlerinde asıl cezayı çalışanlar çekti. Tamam işletmeler de zarar etti ama, binlerce insan da kapı önüne kondu.
Esnaf ve Zanaatkarlar Odası dün bazı rakamlar yayınladı. KKTC’de “Covid-19’un işletmelere etkisi” anketini yapan Prof. Dr. Fatma Güven ve Doç. Dr. Feyza Bhatti’nin yayınladığı rapor felaketin boyutlarını ortaya koyuyor…
“İşletmelerin yüzde 81’i ‘çok etkilenmiş’…
En az yarısının ciro kaybı yüzde 75’in üzerinde…
Yüzde 90’ı müşteri kaybı yaşamış…
Yüzde 70’i ya çalışanlarını işten çıkarmış ya da ücretsiz izinle işlerine son vermiş…
Yüzde 15’i ise şubelerini kapatmış, toplam işletme sayısının yüzde 20’si de maaşları azaltmış”…
Asgari sayıda insan çalıştıranlar da hükümetin açıkladığı sosyal güvenlik prim desteğiyle işlerini güç bela çevirmeye çalışıyordu.
Önce işverenin yatırmak zorunda olduğu yüzde 11 affedilmişti. Bir işe yarıyordu. Faiz Sucuoğlu’nun döneminde geçen bir kuraldı. Haziran’a kadar süresi vardı. Mayıs’ta ilk cezalandırmayı yaptılar. Başladılar bu yüzde 11’in yüzde 35’ini vermeye.
Bunu yaparken de öyle adaletsiz davrandılar ki, daha çok kişiyi istihdam edeni cezalandırdılar. Yanında 1 ila 10 kişi çalıştırana yatırımın yüzde yüzünü bağışlarken, 11 ila 20 çalışanı olana yatırımın yüzde 50’sini, 21 kişiden fazla çalıştırana, yani yüzlerce kişiyi istihdam edene sadece o yüzde 11’in, yüzde 35’ini bağışladılar…
Erhan Arıklı da her zamanki gibi atıp tutuyordu, “Yanlış yapmışız, ilk Bakanlar Kurulu’nda düzelteceğiz” diye… Öyle bir şey olmadı tabii…
Şimdi sanki salgının etkisi bitmiş, her yer günlük gülistanlık olmuş gibi, bu uygulamaya son verileceği konuşuluyor, çünkü süresi bitti, ayın bitmesine birkaç hafta kaldı, primlerin ayın 15’inde yatması gerekiyor ve hala bir karar yok…
Ne vergiler durdu ne harçlar, ne elektrik ne su indirimi, bir tek dayanak buydu.
Devlet gelirlerini artırmayı beceremediler.
Bir vergi düzenlemesi yapamadılar….
Ortalıkta dönen büyük paralardan devletin payını almayı başaramadılar.
Öyle bir niyetleri hiç olmadı zaten.
Akıllarına gelen ilk şey, çalışanın, ücretlinin, maaşlının cebine el uzatmak oldu.
Bütün dünya, sermayeden alıp, piyasaya para pompalama yöntemini izlerken, bunlar devletin alması gereken paranın bile peşine düşemediler.
Pandemi döneminde tek yaptıkları dişe dokunur desteği de kaldırmaya çalışıyorlar şimdi.
“Batarsanız batın, işsiz kalırsanız kalın, derdimiz siz değilsiniz” demenin Türkçesi bu.
Dertlerinin kimler olduğunu da bizler pek ala biliyoruz…
YERİN KULAĞI VAR
HADİ GENE:
Halkın yüzde 80’i iki ayrı devlet diyormuş. Tatar’ın hayali… Nereden bulmuş bu rakamı, ispatı ne, belli değil. Sürekli yayınlanan anketler tam tersini söylüyor. Federasyon isteyenlerin oranı, bunun seçim kazandığı oyun bile 20 puan üzerinde. Tatar’ın hesabına göre, Akıncı’ya oy veren yüzde 48’in yarısından fazlası da iki ayrı devlet istermiş… Madem kendinden o kadar emin, yapsın bir referandum, ak koyun, kara koyun belli olsun diyeceğim ama yapamaz, çünkü sonucunun ne olacağını çok iyi biliyor. Kendine bir kılık seçilmiş, millete de bunu zorla giydirmeye çalışır. Kıbrıs Türkünü hiç tanımadığı ne kadar belli. Ya da bilir de bilmeze yatar…
SANER ARACI DEĞİL MİYDİ?
Atanmış Başbakan Saner, kurultayda kendisine rakip olacak Sucuoğlu ve Taçoy’u kastederek; “İkinci turda neden çekildiler, ben bunun yanıtını bilmem. Böyle bir sonuç oldu ve 8 aydır bu ülkenin Başbakanı olarak çalışıyorum. Geçtiğimiz günlerde Parti Meclisi toplantısında ‘Neden çekildiniz da ben bu fakkayı 8 ay yedim?’ diye sordum, böyle bir lüksleri olmadığını söyledim. O anda çok büyük bir alkış koptu” ifadelerini kullandı. İnandınız mı? Adaylıktan neden çektirildiklerini anlatmamışlar mıydı? Aracı da Saner değil miydi?
KIYAK KARARNAME YARGIDA:
Yastık altı, çekmece, dolap saklanan kaynağı belirsiz paraları sisteme katacaklardı. Hem de yüzde 2,5 faizle. Bari onu da koymasalardı, ‘biz bedavaya aklarız’ deselerdi. Kayıtlı vergi mükellefleri için ortalama vergi yüzde 10’ken, birilerine adrese teslim kıyak yapacaklardı. CTP konuyu yargıya taşıdı. İyi oldu, memleketi sahipsiz zannetmesinler, şükür ki yargı var. Görelim bakalım ne karar çıkacak…
GEZMİŞ, “BURASI AÇILDI” DEMİŞ:
Herkes Maraş’ın askeri bölgeden çıkarılma kararını merak ediyor. Başbakan iki kere tarih verdi, ikisinde de farklı tarihler verdi… Şimdi de yayınlanmamak kaydıyla olduğu ortaya çıktı. Oysa Haziran’da Lefke’de bir bölge askeri statüden çıkarıldığında bunu halktan gizlemeye gerek görmemişlerdi. Maraş’ın durumu farklı anlaşılan. Ha, bir de diyor ki; “Ben tek tek tüm caddeleri gezdim, burası açıldı dedim”… Padişah mübarek… Anladınız mı? Daha da sormayın yani…
DÜN ÖVÜNÜRDÜNÜZ, NE OLDU?:
Daha düne kadar, “Rum’a elektriği biz veriyoruz” diye övünenler, bugün elektrik kesintisi yapıyor, hem de tıkır tıkır ödediğimiz elektriği. Rum’a elektrik veririz diyen Kıb-Tek, yanlış yönetim anlayışı yüzünden her gün 15.00-19.00 saatleri arasında dönüşümlü olarak birer saatlik kesinti yapılacağını duyurdu. Bu yamalı bohça hükümeti, sadece Kıb-Tek’i değil memleketi doğrudan karanlığa gömdü…
TPIC ARIKLI’YI KANDIRDI(MI):
Koltuğa oturduğu ilk günden Kıb-Tek yönetimine yaptığı yanlış atamalarla gündem olan, akaryakıt alımında adrese teslim kararlarıyla dikkat çeken ucuzcu bakan, en büyük darbeyi o çok savunduğu, yere göğe sığdıramadığı TPIC’den yedi. “Kurum’un soyulmasına izin vermeyeceğim” diyordu ya, “28 $’a ucuz yakıt alacağım” dediği firmanın, çıkılan ihalede 35.19 $ teklif verdiği ortaya çıktı. İhaleye katılan bir başka firma ise 33,38 $ teklif verdi. TPIC aslında Arıklı’nın dediği gibi “ucuz yakıt” değil aksine tam tersi daha pahalı yakıt satmaya çalışırmış meğer.
