Bırakın müziğini yapsın! - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 26, 2024
Köşe Yazarları

Bırakın müziğini yapsın!

Ahmet OkanAhmet Okan

Arkansas’ta dünyaya gelmiş, 5 yaşında pamuk tarlalarında çalışmaya başlamıştı.

Yoksul bir ailenin çocuğuydu.


12 yaşına geldiğinde 5 Dolarlık bir gitar almış, boş vakitlerinde gitar çalışıyordu.

Müzik öğretmeni ona ders vermekten vazgeçerek “Bırakın kendi bildiği gibi müziğini yapmaya devam etsin” demişti…

1950’li yılında lise eğitimini tamamlayıp askere gitmişti.

Dönüşünde evlendi ancak karısı onun müzik yapmasını istemiyordu.

O sıralar birkaç arkadaşı ile müzik grubu oluşturmuş ve Elvis Presley’i keşfeden Sun Record’a gitmişti.

Müzik şirketi onun yaptığı müzik türünü beğenmemiş “kendi bestelerinize geliniz” demişti.

O da “Cry! Cry! Cry!” Adlı bestesini yapıp tekrardan şirketin karşısına dikilmişti.

Sene 1955…

Kıbrıs’ta EOKA döneminin başlangıcıydı.

O dönemlerde Kıbrıs’ta kim rock&roll müzik dinliyordu, ya da bu ünlülerden haberdardı ki!

Ya da olsa kaç yazardı!

Burası Kıbrıs’tı ve hiç bitmeyecek şarkı Kıbrıs meselesi olacaktı…

Söz ve müzik yazarı esas çıkışını 4. single’ı olan ve 2000’lerde filmi de yapılan “I Walk The Line” adlı parçası ile yapacaktı.

Bu şarkı haftalarca liste başı kalmış, 2 milyondan fazla satış yapmıştı…

1960’da Kıbrıs’ta cumhuriyet kurulmuştu.

Ününe ün katan rock ve country müziğin önde gelen ismi olmaya aday olan Johnny Cash de Amerika’yı sallamaya devam ediyordu.

O merdivenleri tek tek çıkarken,

Kıbrıs’ta ilan edilen cumhuriyet, 1963’te çatırdıyor hatta yıkılıyor; toplumlararası çatışmalar baş gösteriyordu…

Cash, 1966’da evlendiği karısından ayrılmış kendisine yeni bir yol çizmeye çalışıyorken,

Kıbrıs’ta da yol arayışları vardı.

1968’de ikili görüşmeler başlamıştı ki mesele ha bitti ha bitecek derken, beraberinde 74’ü getirmişti!

Johnny Cash, June Carter’la evlenmişti ki o da müzisyen ve şarkı yazarıydı; hayatlarını ölümlerine kadar sürdüreceklerdi.

Bir ara uyuşturucu bağımlısı olan sanatçı, uzun yıllar tedavi görmüş, ama sonuçta ayağa kalkmıştı.

Birçok kez hapishaneye düşen sanatçı, 60’lı yılların sonuna doğru hapishanelerde konserler düzenleyecek,

Bu konserlerle Amerikalıların gönlünü kazanacak, ona TV kapıları açılacak, ekranlarda programlar yapacaktı.

İlgi sadece halktan değil Amerika Başkanlarından da geliyordu…

“Johnny Cash At Folsom Prison” adlı albümü iki Grammy Ödülü alır o dönemler.

Seksenlere gelindiğinde çok şeyler değişmiş olacaktı ama.

Zaman, bazan ister istemez arkadan vurur!

Kıbrıs’ta 74 gelip geçmiş ada ikiye bölünmüştü ki o yıllarda bile Johnny Cash’i bilenlerin sayısı herhalde bir elin parmaklarını geçmezdi.

Ama zaman denilen şey, onu da arkadan vuracaktı!

Gençler başka müzik ekollerinin peşinde sürükleniyor, country müzik pek az dinleniliyordu.

Kıbrıs’ta sol hareketlerin söylemlerine de aldırış eden yoktu ne halse!

Milliyetçi söylemlerin gürültüsü, sol söylemleri bastırıyor; hatta baskı altında tutuyordu.

Johnny Cash değişimi fark ederek müziklerini modernize etmesini bilmiş ve o yıllarda yine Grammy Ödülü kazanmıştı.

Bu başarılar ölümüne kadar sürüp gidecekti o pamuk işçisi çocuğun.

Değişim Kıbrıs için çok uzaktı…

Johnny Cash’in sevgili karısı 2003’te öldüğünde, ünlü sanatçı buna pek fazla dayanamamış 4 ay sonra da kendisi ölmüştü…

Birbirinden ilgisiz iki konuyu neden birbirine yapıştırıp paralel olarak anlattık?

Diyeceğim, başarılı olmak güzel şeydir,

İster kişisel ister toplumsal.

Başarısızlık da kötü bir şey,

İster kişisel, ister toplumsal…

Keşke şu Kıbrıs meselesinde biri çıkıp da “Bırakın kendi bildiği gibi müziğini yapmaya devam etsin” dese…

Belki de sorun, kendi müziğini yapmak istemeyenlerde!

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar