Bir zamanlar “Cirit Meydanı” ve “delik” - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 26, 2024
Köşe Yazarları

Bir zamanlar “Cirit Meydanı” ve “delik”

Eşref ÇetinelEşref Çetinel

Gençlik yıllarımızda  Mayıs ayı geldi mi  kendimizi denize atardık.  Şimdilerde Türk Gücü Kulübü sahasına “cirit meydanı” derdik. Tarihi bir “ad” olmalıydı.. Çünkü “cirit oyununu” hatırlatıyordu ki eğer Osmanlı döneminde yada daha sonrası dönemlerde o sahada cirit oyunları  oynanmamış olsaydı adı neden öyle anılsındı..

Nedense bu tarihi adı, ötesi pek çok tarihi yerlerde olduğu gibi yaşatamadık.. (Bu konuda Lefkoşa bizden bir tık öndedir..)


NEYİ anlatacaktım? Bu “Cirit Sahası” yaz kış Mağusa’nın türlü çeşitli spor faaliyetlerinin nabız gibi attığı yerdi..

“23 Nisan Egemenlik ve Çocuk Bayramından” hemen sonra gelen “19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı” ile birlikte “Cirit Meydanı” önce “İlkokul öğrencilerinin” (o yıllarda “talebe” denirdi)   sonra Mağusa gençlerinin hem futbol hem de “gösteri yeri” olarak kullanılırdı..

Hatta son yıllara kadar da devam ettiydi. (1974’den sonra bu “sportif gösteriler” Surlar dışında, şimdilerde “Dumlupınar Sahası” olarak  adlandırılan Rumdan kalan sahada yer almaktadır…                                                DELİK dediğimiz yere gelince: Türk gücü sahasının şimdilerde liman olan hisarın arkası  dar bir kumsalı olan denizdi.

Tutun ki biz Mağusa’lıların “plajıydı” ama hatırladığımca “plaj” kelimesinin ne olduğunu zaten bilmez dolayısıyla o dar kıyı şeridine hep “delik” derdik..

“Delik” dememizin nedeni de Cirit Meydanın yamacındaki hisarda sahile inmek için zaman içinde bir insanın ancak sığıp geçebileceği kadarlık tünelimsi, iki üç metre uzunluğunda  bir geçiş yerinin olmasıydı.. Doğrusu ya o devasa hisarın altında gerçekten de “delik” gibi görünürdü..

…19 Mayıs gösterilerinin sahadaki provalarıyla birlikte  deniz mevsimini de  açardık. Bir iki hafta süren provalardan sonra “Delik”ten geçerek kendimizi denize atardık..

Ve üç dört ay sürecek “Delik” sefamız başlardı.. Tutun ki biz Mağusa’nın çocukları denizde büyürdü. Sonradan o sahile “gazino kahve” karışımı tipik bir de tesis yapıldıydı ki  akşam üzerleri kadınlı erkekli, giyinmiş kuşanmış   Mağusalılar kumların üzerine konmuş masaların etrafındaki sandalyelerinde denizi seyrederek ya kahvelerini yudumlarlardı yada yeni yeni satışa çıkan “kokakola”larını içerlerdi. (Bugün de hala satılan  Kokakolaya özgü küçük şişelerde.)

BİLİR misiniz? Mağusa Surlar içi ahalisinin yaz aylarında en büyük eğlence yeri “Delikti.” Şimdi Serbest Limana her uğradığımda Othello kapısının denize bakan hisarının hemen altındaki  “Birinci Boğaz” dediğimiz Fenerin olduğu yere büyük bir yeisle bakarım.. Oradan dalar karşısındaki ikinci Boğaz’a  yüzerdik..

Delik Plajının tam ucunda bulunan Othello Burcunun altında İngiliz’den kalma betondan yapılmış  iki projektör odası vardı. Dört beş arkadaş bunlardan birini temizlemiş yıllarca sürecek bir sahiplikte kendimize mesken tutmuştuk.. Yaz kış o sahildeki odada geçerdi ömürlerimiz. Sandallarımız, balık tüfeklerimiz ve lise dönemlerindeki o yıllarda olabileceği kadarıyla yaşadığımız  “gençlik hayatlarımızla!”

Sonradan Kıbrıs Cumhuriyeti döneminde yada bu adayı iki paralık aklıyla darma duman eden  Cumhurbaşkanı “Makarios” döneminde, Mağusa Limanının uzantısı olan bugünkü Serbest Liman, bir Polonyalı şirket tarafından  inşa edildiydi..

NEYDİ Makarios’un amacı? Neden Surlar içi Mağusa’sını, sakinleri çoğunluğunca Türk olan Sakarya ve Karakol bölgelerinden tecrit  edecek “Yeni Limanı” oraya inşa etmişti? Neden    Türk halkını deniz kıyısından dolayısıyla denizden koparmıştı?

(Ki 1974’den sonra vakta ki sahibi olduktu, Makarios’u aratmayacak bir işgüzarlıkla o “yeni limanı” Mağusa Surlar içine nazire, kalın ve yüksek duvarlarla çevirecek, sonradan da “serbest liman” haline getirerek halka bir karışlık deniz bırakmayacaktık! Üstelik orayı sanayi tesisleriyle doldurup Mağusa’yı pisliğe, hâlâ devam eden toz dumana boğacaktık!)

…Makarios’a dönüyorum:  Maraş’ta devasa turistik oteller yaparken neden Mağusa’daki Surlar içi ile ötesi Türk bölgelerini ambarlar, derme çatma tesislerle doldurmuştu?  Büyük Sanayi bölgesini neden hemen Mağusa’nın yanı başına kurmuştu?

Hatta Karakol sahilini bile neden gasp ederek halka kapatmıştı?

Bütün olay Türk halkının gelişmesini, yayılmasını önlemekti.. Nitekim devasa bir turistik kent olan Maraş’ı yaratırken, Mağusa’yı da  denizsiz bırakacak, pisliğe boğacak tesisleri ve büyük Sanayi Bölgesi ile adeta “muhasara” etmişti!

HER neyse diyorum ve sadede geliyorum: “Delik” dediğimiz o yerde ve derinlerde arkadaşlarla bir yarışma yapardık. “En çok su altında kim daha fazla dayanır yarışması!”

Bir iki kez dendim ama nafile.. Bu konuda yüzdüğüm kadar değildim!

Üstelik çok da tehlikeliydi. Çünkü  suyun altında uzun süre nefessiz kaldıktan sonra eğer su üstüne çıkma sürenizle nefes almak zorunluluğunuzun zamanlamasını   ayarlayamazsanız ya boğulursunuz ya bayılırsınız, ölüme bile neden olabilirdi.. Olmadı ama “anlık” dediğimiz ciddi vakalar da yaşandı hepsi o kadar..

Ve “Not:” Devletler için de “zamanlama” çok önemlidir.. Eğer neyi ne zaman yapacağınızla, yapmamanız gerektiğini ayarlayamazsanız hep dipte kalmaya mahkûmsunuz..

Pardon, bunu Devleti alimiz için yazmadım. Çünkü “zamanlamayı” gerektirecek kadar bile “yapacak işi yok, şimdilerde de TC’nin bağışladığı iki buçuk milyarı halletmektedir de bakalım “protokolün emrettiği uygulamaların zamanı geldiğinde dipten nasıl çıkıp nefes alacak?”

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar