“Bir haftada 81 trafik kazası 3 ölü 14 yaralı…”
Geçen haftaya böyle bir felaketin açıklaması ile başlandı ve kısaca yazıyorum şöyle devam etti: “Artan uyuşturucu madde kaçakçılık ve bağımlılığı… Yanan ormanlar.. Gitgide çoğalan darp olayları. Sirkat, dolandırıcılık…
VE MECLİSTE görüşülmek zorunda bırakılan 2022 ek bütçe yasa tasarısı müzakereleri. Bu vesile ile öğreniyoruz ki “evet tanınmış bir dünya devleti değiliz ama iç ve dış borçlarımızın toplamı 61 milyar 843 milyon TL. olmuş!”
Nitekim söz konusu o müzakereler sırasında “protokolde” de yer aldığınca artık “gider azaltıcı ve gelir artırıcı tedbirlerin ivedilikle hayata geçirilmesi gerekir!..”
…YAZIK Kİ ne şapkadan tavşan çıkartan bir illizyonist Zati Sungur’umuz var ne de Abra Kadabra’mız! Öldüler! Sonuçta gene yollara düşüp “gelir getirici” nelerin olduğunu keşfe çıkacağız!
ÖTE YANDAN: Bilirsiniz yıllar yılıdır toplumca “yumurta mı tavuktan çıktı yoksa tavuk mu yumurtadan” diye dehşetli ve bilimsel bir araştırma sürdürüyorduk ki bir gün baktık ki beynimizde bir ses:
DANNN! Üç ayda 3. Zammı da gördüğü için anladık ki “yumurta” dediğimiz “tavuktan” çıktı!
Eee, AKARYAKIT? “Bir yerden bir yere yayaları için gidilip gelinecek mesafeleri uzun fakat taşıtlar için kısa olan” bu garip adada seyahat etmek de lüks oldu! Ki üst üste yediği zamlardan sonra artık akaryakıt da başladı aktıkça yakmaya, yaktıkça akmaya! Ki içimizde yanan bu ateşleri söndürmek için peşinden koştuğumuz su bile zam yedi!
***
NEYSE! 48 yıl sonra anladık ki varlığını “parasal himmete dayandıran Devlet” dediğiniz KKTC ancak bu kadar olur! Değil mi ki her bedelin bir diyeti var!
YANİ “Türkiye”nin koruması ile yardımlarına, varlığımızı sürdürmemiz için alınan ve yaratılan her türlü tedbire karşın; Devlet dediğiniz “kuruluşumuz” eğer dünyadaki siyasi bloklardan birine üye olarak duhul eylemezse bizdeki gibi sadece TC’nin bir seyyaresi olarak kalır, döne döne başımızı da ağrıtır gözlerimizi karartırır! Sonuçta arkasından değnekle kovalanan sersem tavuklara döneriz!
PEKİ nedir olay?
***
TÜRKİYE’NİN VESAYETİ: Yapısal kusurlarımızla siyasi açmazlarımızı dikkate almadan, Türkiye üzerinden “devlet rüştümüzü” ispata kalkmamızı, sadece tarihi, dini, ırksal ve soydaşlık bağlamları gerçeklerinde sürdürmek kolay değildir.. Zaten Ankara da bunu anlamıyor!
BAKIN TC’deki en küçük il Yalavo Tunceli gibi yörelerdir ki bazıları yine de hem nüfus hem yüzölçümleri nedeniyle bizden de büyüktürler..
Buna karşın o İllerle siyasi ve sosyoekonomik yönden tırnak kadar benzerliğimiz olmadığı bir yana.. Ortak paydalarımız bile yoktur! KKTC söz konusu iller ve oluşumlarıyla idari yapılarının sadece çok dışında değildir..
AYNİ zamanda ve tüm dünyada 1974’den beridir Türkiye’nin vesayet ve himmetinde var olmaya çalışan bir siyasi kuruluştur da.. FAKAT buna karşın tüm adanın siyasi yönden sahibi de Kıbrıs Cumhuriyeti ahkâmlarında ayni zamanda Kıbrıs’ın BM’ler ve AB üyeliğini de “resmen siyasi iradesinde ve temsiliyetinde tutan ve bu hakkını 1960 Kıbrıs Cumhuriyetinden alan Güney’deki Rum toplumudur!” Ki sorarsınız? Eğer öyleyse adadaki Kıbrıs Türk halkının Kuzey’deki Devleti nedir?
DE FAKTO bir siyasi kuruluş demek yetmez! Çünkü bir yandan da bizzat Rum tarafının 1963 ve 1974’de yıktığı Kıbrıs Cumhuriyeti gerçeği vardır ki Rum bu Cumhuriyetin kaymağını BM’ler ve AB üyesi olarak yalarken; Türk halkı da mağdur ve mazlum Kuzey’in esiri rolünü oynamaktadır!
Kİ arkamızda koskoca Türkiye vardır demek de yetmiyor! Çünkü o büyük güce güven duymak başkadır fakat buna karşın sahibi olduğumuz Kuzey’in adeta esiri olmak başkadır! ***
DOĞRUSU bir “köşeci” olarak şu yukarıda beş on satıra sıkıştırdığım serzenişlerimi seslendirecek misyonun sahibi değilim.. Yani bu adada ve Kuzey’de Kıbrıs Türk devletine inanırım çözümün de ancak iki devlet arasında olmasından yanayım…
Bu konuda tek dayandığımız ve güvencemiz Türkiye’dir.. Ve yarım asır oluyor işte bu Türkiye ki şimdi başına bir de Ege denizindeki adaları sardılar, bu Kıbrıs adasının siyasi statüsünü, içteki kalesi olması gereken Kuzey Kıbrıs Türk Devletine karşın çözemedi.. Siyasi sorun çözülmeden KKTC’nin sosyoekonomik durumu da düzelmez ve Türk halkı hep kaybeden taraf olmaya devam eder! Bunu kabul ettiğimizde sorunları çözmenin daha kolay olacağına inanıyorum.