Artık karar verelim… - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Nisan 25, 2024
Köşe Yazarları

Artık karar verelim…

Eşref ÇetinelEşref Çetinel

Geçen hafta sadece “doğasal” bir felaket yaşamadık.

Dünya yuvarlığında ne kadar yalnız ve çaresiz bir toplum olduğumuzu da anladık.


Tutun ki kendi yağımızla kendi ciğerimizi kavurduk.

Üstelik yine kendimizi suçlayarak!

Yine kendimizi yerlerden yerlere vurarak! “Biz adam olmayız” serzenişlerinde bir kez daha ne kadar beceriksiz bir toplum olduğumuzu çağırdık!

BU hezeyanın bir parçası da “ben” oldum! Her halde “toplumsal etkileşim” dedikleri bu olmalı!  Suya atılan bir taş parçasının gittikçe açılırken büyüyen   helezonları gibi toplumu saran “yas”ın içinde boğulduk!

Kısaca bir kez daha kendimizi suçladık, kendimizi dövdük!

OYSA bu muameleye, bu suçlamalara, bu kadere layık  toplum değiliz!

55 yıldır bu bir avuçluk Türk halkını  çözümsüzlüğe, ambargolara, yokluğa mahkûm eden BM’ler AB gibi teşkilatlar hâlâ bizi Rum tarafının önerilerini kabul etmemiz için baskı altında tutarlarken, Güney’i de bir dünya devleti haline getirdiler!

Hem BM’lerin hem AB’nin  ninnileriyle beslenip büyüyen Güney Rum’unu  sonunda Doğu Akdeniz’in  ağası durumuna bile soktular hem de bu kez Türkiye’nin inadına!

BUNLARA karşın:  “Çarpık” da olsa.. Plansız programsız da olsa.. Parasız pulsuz da olunsa.. Türkiye’den başka kayıranı ve yardımcısı da olmasa…

Bu halk tüm “namüsait koşullara” karşın artık kimselerin  söküp çıkaramayacağı, değiştiremeyeceği, “yok” sayamayacağı bir “varlık” bir “”devlet” oldu! Yağmur yağdı mı sellerinde boğulsa da imar iskânını da gerçekleştirdi, üretimini de!

BURADA Sn. AKINCI’ya  hasbelkader seslenmek istiyorum.

Artık Kıbrıs Türk halkının hallerini dünyaya anlatmak gerekir. Anlatın..

KKTC’nin, Kıbrıs Türk halkının  en az Güney’deki Rum devleti kadar meşru ve işlevsel bir devlet olduğunu, müzakereler başlayacaksa bu iki devlet gerçeğinde başlayacağını söylemek ne kelime, haykırın…

ÇÖZÜM  olasılığında eğer siyasi eşitliğe dayalı iki kurucu devletten biri olacaksak o zaman zaten var olan devletimizin siyasi tanınmışlığını isteyin ki gerçekten masada “iki devlet ola!”

Ha.. “Mümkün değil” diyorsanız, bu adada bizi daha çok “seller” götürecek ölümüne ölümüne!                                                                                                             **********

YOLA DEVAM                                             

Eski  kuşaklar, ağabeylerimiz, sayıları bir elin parmakları kadar bile olmayan okumuş yazmışlarımız;   şimdilerin entel gevezeleri yada Türk Rum barışı derken “Rum’a hizmette” kusur eylemeyen  “aktivistler” falan değillerdi!

Önce ayağımızın bastığı topraklar için Namık Kemal’den teverrüs etmiş  “vatan sevgisinin” vatanseverliğinde, “özgürlük ve egemenliğimiz uğruna sürdürdükleri savaşımların  insanlarıydılar..

Üstelik arkalarında ne Türkiye vardı ne sırtlarını sıvazlayan BM’ler! Ne AB vardı açıktan ceplerine para sokan  ne de Rum yoldaşları vardı sırtlarını sıvazlayan..

FAKAT o insanlar büyük  başarının “kahramanları” oldulardı. Tutun ki Rahmetlik Dr. Fazıl Küçük öncülüğünde “Kıbrıs Türk halkının topraklarına sahipliğini” bir ulusal mefkure haline getirdilerdi. Rum’a bir karış toprak satanı bile cezalandıracak boyutlarda hem de…

FAKAT çok tuhaf ve acıdır: Biz atalarımızın toprak aşkını üstelik ulusal bir dönüm noktası olan 1974 Barış harekâtı sonrası iğfal ettik!

Artık topraklarımız kimin elindedir, kim nerede hangi plan ve proje, hangi   imar iskan olayıyla gerçekleştirilmektedir  bilemiyoruz!

ÇOK kısaca yıllarca “yapmayın etmeyin” derken, çarpık yapılaşma sonunda giden Girne misali  bir büyük yanlışın bumerangı gelip yine bizi vurdu..

Gerekli dersi alır mıyız? Bakın şimdilerde gündemde olduğu için “çarpık yapılaşmaları” tartışıyoruz ama “sonlanacağına” ilişkin bir ihtimal da gözükmüyor!

Çünkü  madalyonun öbür yüzünde bir de inşaat sektörü vardır ki örneğin “sel felaketi” ile başlayan duygusal tepkilerimizden sıyrıldıkta  bunu da düşünmeye  başladık..

ÇÜNKÜ söz konusu olan KKTC’nin imar iskânıdır.. Daha ötesi “imar iskân” sayesinde inşaatlarla ilgili diğer sektörlerin işleri satışlarıdır.. Devletin bu sektörlerden kazanımlarıdır.. Tümünün sayesinde gelişmesi gereken KKTC’dir..

Kuzey’de ne kadar çok imar iskân varsa  o kadar çok sahiplik söz konusu olacaktır.

Bu gerçekleri gözden kaçırarak ne “emirnameler” ne de “imar planları” kendi “tekil yasalarıyla”  kabul görmezler. Nitekim öyle oluyor, tutun ki “çiğneniyorlar” diyoruz!

…Geçen gün Mağusa’yı, çevresini,  Maraş bölgesine de uzanarak inceledim. İadesi söz konusu olabilecek bölgede bile inşaatlar, yeni yeni binalar gözlemledim…                                       

  VE bir kez daha düşündüm.    “Kimse planlı imara karşı değildir.”  Fakat  “kalıcı ve uzun “yasaklara” hayır! Bu binalar dualarla değil paralarla oluşmaktadır. Projeler gerçekleşmeden elde kalırlarsa yasaklara sarılı engeller inşaat sektörünün önünü tıkarsa, iflaslar başlayacak ve etkisi “tüm inşaat sektörünü” vuracak..

 DOĞRUSU şu ki “imar planına” evet.  Fakat Karpaz Emirnamesine “inkişafı önlediği” için yıllarca karşı çıktığımca  “emirnameler” olayını da  çok iyi düşünüp tartmak gerekir diye düşünüyorum çünkü bizatihi “yasağın” kendisi kadar tepki çeken bir başka unsur  olamaz..

LAFIN kısası, “bırakın  yapsınlar bırakın gitsinler” demiyoruz.. Fakat memlekette iş yapan, üreten sektörlerin önüne androş koyup atıl duruma sokmak da akıl kârı değildir diyoruz. Bu nedenle erkence imar planları yapılıp yola devam edilmelidir…

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar