Kimleri cumhurbaşkanı seçmeyeceğimizi, kimi cumhurbaşkanı seçeceğimizi söyledikten sonra Ankara’daki AK Parti yönetimi Kıbrıs sorununda neyi talep etmemiz gerektiğini de söylemeye başladı.
Hem de büyük emeklerle sağlanan 40 yıllık zemini darmadağın ederek.
Dışişleri Bakanı değil ama Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Kıbrıs müzakereleri başladığında artık federasyon tezinin masada olmayacağını söyledi.
Sanki Rum tarafıyla görüşen eden ve nasıl bir federasyon kurulacağının pazarlığını yapan kendisiymiş gibi fetva verdi.
“Federasyona karşı çıkmanın Türk tarafına büyük zararlar vereceği” gerçeğinden öte şöylesi bir durumla karşı karşıyayız.
Biz aslında 11 Ekim’de bütün dünyanın kabul ettiği veya kabul ettirdiğimiz şekilde görüşmecilik görevi de olan Cumhurbaşkanımızı seçmeyeceğiz.
Biz o makama Ankara’nın isteklerini dile getiren bir memur seçeceğiz.
Ankara “memuruna” diyecek ki “git ve Anastasiadis’e de ki biz artık federasyon görüşmeyeceğiz” bizim seçtiğimiz memur gidip elini masaya vurup “artık federasyon yok” diyecek.
Sonra yandaş medya “işte Kıbrıs’ta milli politika” diye manşetler atacak.
Biz Ankara’nın istediği memuru seçersek önümüzdeki dönem yaklaşık böyle olacak.
***
“Biz alt yönetim değiliz, Kıbrıs Türkü karar verir Ankara destekler” şeklinde olması gereken ilişkilerimiz, hızla alt yönetimden de daha kötü bir şekle bürünüyor.
Önümüzdeki dönem ilhak olacağından bahsedenler bile var.
Kıbrıs Türkü için Ankara bir yol iken artık yoldaki taşa dönüşmeye başladı.
Kıbrıs’ı ilhak etmek için döşenen taşlara.
Elçisiyle ve istihbarat servisleriyle Kıbrıs Türkünün siyasi iradesini iğdiş etmek için var gücüyle çalışanlar, Kıbrıs sorununda Kıbrıslı Türklerin olmadığı bir politika izlemek için kolları sıvadılar.
Peki niye?
Vardır bir milli ve henüz gizli ajandaları.
İlhakı abartı sayıyordum, Türkiye böylesi ölümcül bir yanlışa düşmez diyordum.
Başka bir yol gören varsa seslensin.
