Anılarını yazsınlar - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Pazartesi, Nisan 29, 2024
KıbrısKöşe Yazarları

Anılarını yazsınlar

Burak KARATAŞ

Eski Cumhurbaşkanlarımızdan Mustafa Akıncı, anılarını yayımladı. Kitabın adı “Yaşandığı Gibi”. 1975-1990 arasındaki anılarını, yaşanmışlıklarını bu ilk ciltle aktarmış Mustafa Bey. Herhalde devamı gelecektir, merakla bekliyoruz.

“Anı yazmak”, aslında bir toplumun belleğini oluşturmak ve diri tutmak adına son derece önemli bir faaliyettir. Fakat ne hikmetse, bu edebiyat türü, daha çok Batılı yazarların kalemlerinden okuduğumuz bir tür olagelmiştir bu zamana dek. Bunun bir sebebi, Türklerin yerleşik hayata henüz geçememeleri, yani şehirlileşememeleridir. Nasıl yani diye soracaksınız… Merhum Çetin Altan’dan duyduğum bir İngiliz atasözüne göre, İngilizler, aynı evde üç kuşak yaşamayanı o şehre ait saymazmış… Yani düşününüz ki kendinize “Lefkoşalı” yahut “Mağusalı” diyebilmek adına, o şehrin o evinde en az üç kuşak yaşıyor olmanız gerekli! Doğru mu, doğru ama bunu yapmış olan kaç kişi var çevrenizde? Çok çok az…


Türkiye’de de böyledir bu “şehirli olamama hali”. Hatta orada daha da ileridir çünkü sanayileşme ve ekonomik kalkınma ilerledikçe köyden kente göç artar, bununla beraber şehirlileşme de artar… Bu nedenle Türkiye’de sınıf değiştirme yolları halen açıktır, sınıflar son derece kaygandır, bugün altsınıfın herhangi bir mensubu, yarın kendini üstsınıfın lumpenleşmiş kısmının mümtaz bir temsilcisi olarak bulabilir… Örnek mi istiyorsunuz? Aha işte Dilan Polat vak’ası.

Bu durum, Türkiye’deki şehirlileşmenin yerleşmesi için uzun yıllara ihtiyacın olduğunu anlatır bizlere. Ve tabii bunun edebi bir yansıması olarak da “anı” türünün -dahası “biyografi” türünün- niye az tercih edilen bir tür olduğunu…

Öyle ya, biz nasıl başarıyoruz bunu? Belli bir yaşlı almış hemen herkesin kendince bir anı ya da biyografi kitabı var toplumumuzda…

Çünkü efendim, “niteliksel” değildir farkımız, maalesef. “Niceliksel”dir. Biz küçük bir toplumuz, ister istemez birbirimizi pek yakından tanır ve biliriz. Bunun da getirileri olacak tabii. Mesela bilmemkaç sene aynı handa esnaflık yapan biri, “tarihe not düşmek” için değil, “eş dost ahbap sohbetlerindeki güzel anılar unutulmasın için” yazacaktır anılarını. Bundan tarih biliminin faydalanıp faydalanmaması onu hiç ırgalamaz. Oysa, tarihe çok mühim katkılar sunmuş olur böylece. İyi ki de olur.

Vallahi edebiyat yazmak, ekonomi-politik yazmak ne güzel geldi… Ara ara bunu yapmak lazım… Ne yani, durduk yerde kaldırıma arabasıyla çıkıp masum insanların hayatını tehdit edenleri mi yazsaydık? Edebiyattan bahsettikçe insan olduğumuzu hissediyoruz, bence bu daha mühim. Üstelik diğer meseleye de bu yazıda hiç değinmedik değil.

Ezcümle, Mustafa Bey’i kutlarken toplumumuzun güzide üyelerinden ricam, kaleme kağıda sarılıp ne olur ne olmaz demeden anılarını yazmalarıdır. Gerekirse yayınlamasınlar ama yazsınlar. Hani “varoluş mücadelesi” falan diyorlar ya… O işte böyle olur, hamasi nutuk atarak değil…

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar