“Aidiyet” Duygularıdır Yaşatan Devleti” - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Mart 28, 2024
Köşe Yazarları

“Aidiyet” Duygularıdır Yaşatan Devleti”

Eşref ÇetinelEşref Çetinel

Bir süredir Kıbrıs siyasi sorununu “ırkçılık” çağrışımı yapan bir vizyonla yorumluyorum ve tabi ki “federal çözüme” inananlarla “hemen çözüm” diyenlerin hayırdualarını almıyorum!

Oysa ben önce hümanistim. “İnsan kardeşliğine” inanırım. Ne var ki fi tarihinden bugünlere kadar eğer insanlar bir karış toprak için birbirlerini boğazlamaya devam ediyorlarsa eğer Rum toplumu gibi “benim de vatanım olan Kıbrıs”ın tümden egemeni olmak için yapmadıkları insanlık dışı rezillik kalmamışsa her halde deve kuşu gibi başımı kuma gömüp popomu ayazlatırken, “yaşasın insan kardeşliği” diyecek halim yoktur!


GEÇİYORUM. Kıbrıs sorunu sadece “ırkçı” yahut “hümanist” yaklaşımlarla izah edilemez.  Çünkü temelde “aidiyet sorunu” vardır. Doğup büyüdüğün topraklardır söz konusu olan. Tarihindir, kültüründür… Sen asırlarca kendine ait aidiyetinin hamurunu bu topraklarda yaşayarak yoğurdun. Ona sen şekil verdin. Onu sen “devlet” yaptın ki “devletsiz” toplum olmamak için!

Söylemeye bile gerek yoktur. Çünkü devletsiz toplum “kabiledir!” Ki biz 1974’lerden önce “cemaat” esamesinde kendimize “Türk yönetimi” diyorduk da neydik ki?

ŞİMDİ sadede gelelim: Bu güne kadar Rum tarafıyla “iki ayrı devlet” olarak mı müzakereleri sürdürdük? Yoksa “Rum’un tüm adanın mutlak devleti oluşunu kabul ederek,” masaya yine Rum iddialarına uygun bir siyasi tutumda, “korsan devlet, işgal altındaki Kuzey” nitelemelerinin azınlıktaki bir toplumu olarak mı oturduk?

Ha! Yoksa 1974 de gerçekleştirdiğimiz Barış Harekâtında Rum’u Kuzey’den kovup malını mülkünü gasp edişimizin utancında mıyız? Hem devletimizi inkâr ederken hem ilga edip Rum çoğunlunun altında  bir federal sistem için müzakerelerden müzakerelere koştururken nasıl daha farklı düşünülür ki?

NEYSE, asıl faşist Rum tarafıdır da Allah razı olsun ne versek “azdır” diyor, reddediyor! En azından şimdilik Kuzey yurdunu elimizde “devletimiz” diye tutabilmekteyiz.. Yoksa yolcuydu Abbas, çoktan giderdi Annan planıyla!

 

**********

HÜKÜMETİN İCRAATLARINI İZLEMEYE ÇALIŞIYORUZ!

Haziran ayı kapıdadır. Hafta başında maaş ödemeleri başlayacak! Başlayacak da soralım:

TC de faizlere 3 liralık zamma karşın dikilişini sürdürmeye devam eden döviz vurgununu nasıl atlatacağız?

Çünkü vakti zamanında “bankalar krizini” atlatmak için krediler dolara sterline çevrilirken biz de nasibimizi almıştık ki o gün bugündür her ay TL olan maaşımızdan yatırdığımız “taksitler” dolar kurundan hesaplanıyor! Aradan yıllar geçti hâlâ dolar kazığı yemeye devam ediyoruz!

Tabi hükümet bazı tedbirler aldı alacağı kadar. Ki hiç almamış olsaydı fark etmezdi, paranın sahibi değiliz ki egemeni olalım. Kaldı ki artık TC bile değil!

Öte yandan döviz vurgununun daha ne kadar devam edeceğini bilmiyoruz. Fakat büyük oranda hükümet programını olumsuz etkileyeceği muhakkak! Nitekim Hükümetin icraatlarına baktığımızda henüz “temizlik, tertip, terbiye” peşinde soluklandığını görüyoruz!

Nitekim bir kitapçık yayınlamış, “yüz günde” neler yaptığını sıralamış. Baktık “henüz o temizlik, tertip, terbiye etme” uğraşlarından öte “büyük icraat” yok!

Müşavirliklerin halli (ki anayasa mahkemesindedir.) “Dokunulmazlıkların kaldırılması, (nereden buldun diye sorulacakmış.) Uyuşturucu belası için kurulan komisyon, vakıf mallarının kiraları, (yıllardır meğer ya beleşmiş!) Gençlik faaliyetleri, Koop Denetimleri, Kıb-Tek’in ek mesaileri falan… (Telekomünikasyon da unutulmasın diyelim!)

Çok önemsediğimiz icraat ise TC ile KKTC arasında imzalanan protokollerdir ki bu ikinci yüz günlük sürede işte o protokollere uygun büyük icraatları gözleyeceğiz…

*****

BELEDİYE seçimleri henüz heyecanları kabartmadı! Bundan sonra “ilgisizlik” yine devam eder! Çünkü dört yıl belediyelerin “ne büyük işler yaptıklarını” değil, nasıl “battıklarını” dinlettiler bize? Gerçekte hepsi de batakta ama bugüne kadar hiçbir aday “ben kurtaracağım” demedi! Bile bile borçlarıyla birlikte “başkanlığına” talipler!

Sadece Lefkoşa’dan bir iki ses çıkmaya başladı. “Belediye iyi yönetilmedi” diyor Sertoğlu!

Parantez içinde yazayım. (Gönyeli’den ne zaman geçsem Benli”ye hayırdualar ederim. Bravo! Lefkoşa’nın varoşu köy esamesindeki Gönyeli’yi cicim bicim bir bayındır yöre haline getirdi. Eğer belediyesinin borcu varsa helal olsun!

Güzelyurt, İskele, Mehmetçik ve öteki bazı belediyeleri benzer düşüncelerde değerlendiririm de Mağusa ile Lefkoşa ve Girne için çok karamsarım. Çünkü bu kentler bir daha iflah olmayacak bir çarpık yapılaşmanın kurbanı oldular! Hâlâ da devam ediyorlar “çarpmaya çarpıklaştırmaya!”

Önümüzdeki dönemlerde kim başkan olursa olsun: Bugünkü sorunlarını ve borçların kat katını yüklenecek!

Fakat hep ayni sorun yüzünden: “Devletle birlikte tüm kurumlarımız da hızlı nüfus artışı ile gelişmişliğin önünde olamadılar! Yetki ve sorumlulukları “inisiyatif kullanmalarına” yetmedi. Zaten bırakın yapsınlar, bırakın gitsinler popülüzminde inisiyatif de yüklenmediler!… Seçimleri bekleyeceğiz…  

 

*********

KISACA TAKILDIĞIM: BARİ OKULA DÖNÜŞTÜRÜN…

“Köşemdeki fotoğraf Mağusa Surlar içinde Cambulat İlkokulu’nun arkasında iki odalı bir Rum okuluydu! Mağusa surlar içinde kalan ailelerin ilkokul öğrencileri için inşa edildiydi. 1958’lerde EOKA saldırıları başladıkta Mağusa’yı terk ettiler, okul boş kaldıydı. Bir ara “mahkeme” binası, ardından kütüphane olduydu… Şimdi ise ve yıllardır viran harap, her yanını otlar bürümüş, pislik içinde bir bina. Yazıktır.. Bari bir okula dönüştürün yine!

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar