Acımasız... - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 19, 2024
Köşe Yazarları

Acımasız…

Köş, MoreketMehmet Moreket

Bir meslektaşımızın sebepsiz yere sokak voyvodalarının saldırısına uğraması üzerine Basın-Sen bir bildiri yayınladı. Bildirinin içinde geçen bir cümle, tüm çözümsüzlüklerimizin anahtarı gibi geldi bana.

Ülkenin kimyasını bozacak her türlü harekete karşı acımasız davranılmalı“….


Öyle doğru, öyle basit bir cümle ki. İdeolojik, yanlı, şu bu diye yaftalamadan, aklı selime üzerinde düşünülmesi gereken bir talep bu.

Yasalarımız var. Çoğu en çağdaş yasalar. Ancak çoğunun tüzüğü yoktur, cezaları güncellenmez, denetimi yapılmaz. Sonuç; yasaların uygulanmadığı bir suç cenneti…

Vergi vermeyenin, göz göre göre vergi kaçıranın yakasına yapışılmaz…

Ülkeden yüklü miktarda para kaçırmanın cezası, sadece bin liradır. Öder, bir daha dener. Geçti, geçti….

Biri sürekli et kaçakçılığı yapar, öteki insan kaçakçılığı yapar, cüzi para cezalarını öderler, devam…

Kaynağı belirsiz paralar girerse hesabınıza, cezası 5 bin-10 bin arasıdır. Milletvekili olsanız dahi…

İhaleye fesat karıştırmak yasaktır. Ama cezası, takdire kalmıştır. Uyarı cezasıyla bile geçiştirilebilir.

Kaçak çalıştırana asgari ücretin 5 katına kadar ceza verilebilir. Ama uygulandığı nadirdir. Zaten her birkaç yılda bir af çıktığından, koruma altındadırlar.

En basiti, kaldırıma park etmek yasaktır. Ama kaldırımlar yasal park yeri haline gelmiştir. Çünkü denetim tamam değildir.

Öğrenci kimliğiyle girip de yasaya aykırı bir şekilde adada kalmaya devam edenler konusunda geçen yıl bir online takip sistemi yürürlüğe girdi.

Öğrenci niteliği kalmayanlar, kaydı devam ettiği halde okula gitmeyenler, Üniversite tarafından ilgili bakanlıklara bildirecekti. Böylece kaçak işçi olarak adada kalmaları engellenecekti.

Peki o zaman, sokaklarda sarhoş dolaşıp, adam döven 30 yaşının üstündeki bu öğrenci kimlikliler niye bildirilmemiş?

Ya da kaç üniversite Bakanlığa kaç öğrenci ya da öğrencilikten çıkmış kişiyi bildirmiş? Biz duymadık.  Belki en güzel tüzük çıkarıldı, sistem kuruldu ama uygulanmadı…

Bunlar ilk anda aklıma gelen “toplumun kimyasını bozan” haller. Devletin, kendi yasalarının uygulanması konusunda acımasız olmasını gerektiren durumlar. Üstelik hiç biri de istisnai durumlar değil, aksine giderek yaygınlaşan suçlar.

Göz yumulduğu, umursanmadığı için de suç cenneti değil mi artık bu ülke?

Savunulan devleti yaşanmaz hale getiren, adalet duygusunu ortadan kaldıran, kurumlarının saygınlığını, ülkenin dokusunu, insanının güvenliğini tehdit eden unsurlara karşı acımasız olunmadığı sürece, istediğin kadar bağır “Çok Yaşa KKTC”…

‘Benim kuralım var, yasam var, kamu düzenim var; en basitinden en ağırına, bozana da acımam’ diyebiliyor musun? Onu sonuna kadar en acımasız bir şekilde koruyor musun?

Siyaset kurumunun ve ülke yönetimine gelenlerin başlıca görevi bu değil midir?

Sizce yasama, yürütme ve denetim görevleri tam yapılsa, böyle mi olurduk?…

YERİN KULAĞI VAR

BM, KENDİ PARAMETRELERİNE SAHİP ÇIKSIN:

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Guterrres görüşmesinden sonra, siyasi eşitliğin ana unsurları olan etkin katılım ve dönüşümlü başkanlık konularının BM parametresi olduğunu, tartışılmaması gerektiğini söylüyor. Herkes kendi cümleleriyle aynı şeyi söyledi. Hatta Rumlardan bile benzer sesler çıktı. O zaman üçlü ya da beşli her neyse yeni bir toplantıdan önce, BM’ye yönelik tek bir ağızdan bir Meclis kararıyla duyuru yapmak şart oldu… Öylesine haklı olduğumuz bir konu ki, geçiştirilemez.

FEDERASYON MU, 2 DEVLETLİLİK Mİ?:

Sağ kesimin Kıbrıs konusunda sola yönelttiği eleştirilerin başında, “garantörlük ve siyasi eşitlik” söylemi gelir. CTP Genel Başkanı Erhürman garantörülük ve siyasi eşitlik konusundaki görüşlerini birçok kez açıkladı. Son olarak TDP Genel Başkanı Cemal Özyiğit de Meclis kürsüsünden, “siyasi eşitliğin, kararlara etkin katılımın, garantörlüğün devamının olmazsa olmaz olduğunu” açıkladı. Cumhurbaşkanı ha keza. Demek oluyor ki tüm partiler, Kıbrıs konusunda aynı endişeleri paylaşıyor. Ancak bazı kesimler ısrarla düşmanca açıklamalar yapmayı tercih ediyor. Artık asıl farkın adını net koymak lazım;  “federasyon mu, iki devletlilik mi” …

 ZATEN KİMSE İNANMAMIŞTI:

Daha önce birkaç kez “YDP olarak ikinci turda Erhürman’a destek verebiliriz” diyen YDP Başkanı Arıklı, şimdi  “Tufan Bey’in son açıklamalarına baktığımda, YDP’den; CTP’ye destek çıkmaz diyebilirim” ifadelerini kullanıyor. Sebep federasyonu savunmasıymış. Erhürman daha “adayım” bile demeden, Arıklı’nın kendi kendine yaptıklarına bakın. Destek açıklamasına da zaten kimse inanmamıştı.

 KAFAYA TAKTI:

Başbakan Tatar kafasını “kafa”yla fena bozdu.  Önüne çıkanan kafa atar, olmadı kafa ile çakar,  herkese kafa tutar. Belli ki sorunlardan kafayı fena bozdu. Son olarak Türkiye gazetesine verdiği röportajında, “Atalarımın bütün özeliklerini taşıyorum. Türk oğlu Türk, Tatar oğlu Tatar’ım. Zaten belli olmuyor mu? Bu kadar adama kafa tutan kaç kişi var?… Hem Rum’a hem Yunan’a hepsine” diyerek “kafa” takıntısına Rum ve Yunanlıları da ekledi…

HAYDİ HAYIRLISI:

Cumhuriyet Meclisi’nin yeni Yasama Yılı dün başladı. Başbakan Tatar’ın hükümetinin  hedeflerini anlatırken, istikrarlı ekonomik kalkınma, altyapının tamamlanması eğitim sağlık hizmetlerinin geliştirilmesi, Kıbrıs konusunda iki devletli çözüm, Maraş’ın Türk kontrolünde açılması gibi, birçoğu hayalden öte gitmeyecek vaatlarde bulunması dikkatlerden kaçmadı. Devletin gelirlerini mucizevi bir şekilde artırmadan o reformlar yapılamaz. İki devletli formülün bir “çözüm” olabilmesi ise, elimizde bile değil. Yıllardır biz bu vaatleri dinlemekten usandık ama, onlar vaat etmekten usanmadılar…

ÖRNEK ALIRLAR İNŞALLAH:

Bizim Belediyeler Birliği heyeti Ankara ve Eskişehir’de temaslarda bulunmuş ve tecrübeler paylaşılmış. Onları bilmem ama, bizimkiler hangi tecrübelerini paylaştı çok merak ettim. “Belediyeler nasıl batırılır”ı mı? Özellikle belediyecilik konusunda dünya satandartalarında bir şehir olan Eskişehir’i iyice bir incelesinler, belki modern belediyecilik konusunda bir şeyler öğrenir ve kendi kentlerine uygularlar…

ZİRVEDEKİLER

Sami Özuslu: “Ankara ile Güney Lefkoşa’nın kestiği dalın adı ‘Kıbrıslı Türkler’dir. Her iki taraf da Doğu Akdeniz’deki paylaşım kavgasından mıdır nedir, Kıbrıs adasının ortaklarından birinin –eski tabirle- ‘Müslüman Türk Cemaati’, yani Kıbrıs Türk Toplumu olduğunu es geçiyor. Uzunca bir süredir her iki ‘taraf’ da, Kıbrıs’ta müzakereleri kendi aralarında yapıyor. Kıbrıslı Türklerin 1959-60’tan kaynaklı, adanın tarihinden neşet etmiş varlığını ve haklarını yok farz ediyorlar. İster 3’lü olsun, ister 5’li, hatta 12’li…Müzakere masasında Kıbrıslı Türkleri ‘aktör’ saymayan bir anlayışla gidilecek köyün minareleri bellidir”…

 DİPTEKİLER

Bu Ülke Düzelmez: 2018 yılı vergi listeleri gazetelerde boy boy yer alıyor. Kimin ne kazandığını ve ne kadar vergi verdiğini öğreniyoruz biz de. Listelere bakınca bu devletin niye hayır etmediğini çok rahat görüyoruz. Dünya sıralamasında ilk yüze girenlerin, yaşadıkları hayat ve harcamalarla dolar milyonerlerine taş çıkartan iş insanlarının gelir beyanları ve ödedikleri vergilerle bırakın ilk sıralarda yer almalarını, son sıralarda kendilerine yer bulduklarını görmek insanı üzüyor…

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar