Acele Etmeselerdi Göremezdik Bu Günleri! - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Nisan 18, 2024
Köşe Yazarları

Acele Etmeselerdi Göremezdik Bu Günleri!

Eşref ÇetinelEşref Çetinel

Her gün Köşemde Kıbrıs sorununa çok mu yer veriyorum? Evet öyle! Nedenini anlatayım ama: 1963’lerden sonra türeyen, “ben ve benim gibi gazeteciler taifesi” için yazıp anlatacakları, çalıp söyleyecekleri tek konuları vardı: “Odağında Makarios’un olduğu Kıbrıs sorunu!”  Bir gazeteci olarak siyasi sorunu köşemizde haberlerimizde ne kadar çok yansıtırsak (altını çizerek yazıyorum) o kadar çok “milliyetçi” addedilirdik..

O yıllarda “milliyetçi” olmak ayıp değildi! Vatanı sevmek, hasbelkader  “bizimdir” diyerek korumaya çalışmak   da şerefti!


Biz yeni yetme gazeteciler (ki o yıllarda Türk-Rum karma yaşam vardı)  Rum’ların zulmüne ve katliamlarına yönelik yayımlar yapardık.. Türk toplumuna yönelik düşmanlıklarını, nefretlerini, asıl amaçlarının adayı Yunanistan’a ilhak etmek yani Enosisi gerçekleştirmek olduğunu yazardık.. (Elbet araya toplumsal sorunlarımızı da sıkıştırırdık ki neler olduğunu anlatmaya bile gerek yoktur, “ha dün ha bugün!” Sosyoekonomik sorunlarımız bir iki nüans farkı ile yine ayni sorunlar!)

FAKAT o dönemlerde  Rumlarla  kent ve köylerde  karma yaşadığımız; Rum’un işçisi ve en kabadayısından tüccarlarının Türk bölgelerindeki satıcı temsilcileri olduğumuz halde,  Rum’ların Türklere yönelik mezalimini yazardık yine!  Neden? Çünkü gerçekti!

HATIRLATAYIM. 1966’lardan sonra Bozkurt gazetesinde sürekli  yazıyordum:   Diyordum ki “eğer Makarios çok acele davranıp 1963’de Kıbrıs Cumhuriyetini yıkmamış hatta tam tersi tutumla; işçisi, müşterisi, acentesi olmaktan öte, “başka hiçbir şey olmayan”  Türk toplumuna yakınlık ve güler yüz gösterseydi…  Ve aynen Yahudilerin 1948’lerden önce Filistinde başlattığı seferberlik benzeri bir stratejik planla,  fakat acele etmeden… Topraklarımızı sesiz sedasız satın almaya   (ki gizlice satan çok Türk vardı) devam etseydi… Gün gelecek Rum’un emrinde ve yönetiminde çalışan bir Türk cemaatı olacaktık!

Tabi bir süre direnecektik elbet. Fakat  İngilterelere göç yolu bağlayan Türk ahali zaten adadaki hayat hakkından çoktan umudunu kestiydi!

“Fakat! Her halde ilahi adalet budur, “alma mazlumun ahını çıkar zari zari” denir ya! Makarios amacına ulaşmak için çok acele etti! Ve Türk halkı ile Türkiye’yi uyandırdı!

ŞİMDİLERDE Birleşik Kıbrıs’ı savunurken, “TC’nin garantörlüğü kalksın” diyenlere hatırlatayım: İyi ki Türkiye vardı! Ve iyi ki Rum tarafı her devrede affedilmez stratejik hatalar yaptıydı! Yoksa şimdi bu adada bir Yunan-Rum devleti olacaktı…

Ha sahi: Bundan sonra da sakın “Türkiyesiz bir siyasi çözüme kalkmayın” Rum tarafı 1963’lerde başaramadığını güle oynaya başarır!

**********

“Tarımda Kalkınma Olmadan Kalkınamayız!

Geçen haftanın takviminde,  dörtlü koalisyon hükümetine yönelik ilk “başkaldırının kaydı düştüydü:

Nitekim Hayvancılar Birliği Başkanı Naimoğluları’nın çiğ süt fiyatları sorunu nedeniyle  “sonuçsuz kalırsa dünyayı başlarına yıkacağız” tehdidini salladıydı hükümete!                        Hafta içinde “devlet sübvansiyesi ile sorun çözüldü” dendi ama tam bu sırada artık her ay  KKTC’ye gelip durum vaziyetlerimizi bizzat köylünün çalışanın dertlerini dinleyerek saptamalarda bulunacak olan koordinatörümüz Recep Akdağ’ı gördüktü aramızda..                                                                                                                    Üstelik hayvan besicilerinin keyfini kaçıran bir yeni “modeli” önererek: “Doğrudan gelir desteğini kaldırın  yerine dönüme göre değil, hasada göre  destekte bulunun..” TC’de de böyledir.

GEÇEN  gün de  TC’nin Tarım Bakanı Fakıbaba da bir Tv. konuşmasında, “bir ülkede köyler kalkınmadan şehirler kalkınamaz” dediydi..

Bunlara bir şeyler eklemek gerekirse biz diyeceğiz ki eğer KKTC’de kırsal kesimi canlandırıp yeniden ayağa kaldırmazsak, sürekli ithalata dayalı, TC’nin parasal yardımlarıyla ayakta durmaya çalışan “aciz” bir toplum olmaktan hiç kurtulamayacağız!

(Nitekim geçen gün marketten nohut aldım. Fiyatı 11 TL’den 15 TL’ye kadar çıkıvermiş! Yapma yahu dedim içimden nohut bile bu ülkede altın olmuş!)

SORUN  ne ama? Çok değil, daha 1974’lere kadar karma ziraat vardı. Nohut da ekerdik tütün de. Sısam da viko burçak da. Allah ne verdiyse der, birinden kaybetsek öbüründen kazanırdık.. Ve daha düne kadar bakkal raflarında “bir yerli ürünümüz vardı bir de ithal.”  Fasulyeden nohuda,  börülceye kadar…

1974 Barış Harekâtından sonra mayna ettik! Türkiye verdi biz yedik! Tümden memur olduk kentlere taşındık! Şimdi köylerde yetişen gençler bile bilmezler burçağın ne olduğunu! Kaldı ki toprağı çapalayacaklar!

Hazırcı bir toplum olduk! Çalışmadan para kazanmak istiyoruz. (Tabi köy nedir, üretim nedir unuttuk ama kentlerde evlerde “gannavuri” yetiştirecek kadar “zeki ve  kabiliyetli” bir toplumuz maşallah! Çalışmadan ter dökmeden ucuz maliyetli fakat kazanımları büyük işlerle iştigal ediyoruz! Sonuç ortada ama: Mahkemeler binlerce alacaklı verecekli davalarıyla dolu. Uyuşturucu ise gırla!

Velhasıl Kuzey’in   gerçekten a’dan z’ye değişime ihtiyacı vardır.. Kim değiştirecek, nasıl değiştirecek meçhuldür ama!

**********

Kısaca Takıldığım: (Becerikli Toplum)

Ne diyordu rahmetli Özal? “Benim memurum işini bilir!”

Ne dediydi geçtiğimiz günlerde Erhürman? Kıbrıs Türkü zekidir, çalışkandır, beceriklidir…

Ve bir haber: “Adam mezarlık bölgesindeki bahçesinde  933 kök gannavuri yetiştirdi!”

Ve ne diyor bir diğer haber? “KKTC tüp bebek tedavisi cenneti oldu! Talep yoğun!

Vallahi Kıbrıs Türkü zeki ve beceriklidir!

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar