3. DÜNYA SAVAŞIMIZ EKSİKTİ! - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cumartesi, Nisan 20, 2024
Köşe Yazarları

3. DÜNYA SAVAŞIMIZ EKSİKTİ!

Eşref ÇetinelEşref Çetinel

Şimdi de “3. Dünya savaşı” çıkar mı tahminlerine dayalı yorumlar, analizler, Şerlok Holmes’i aratmayan iz sürmeler başladı.

Yetkili yetkisiz insanlar televizyon kameraları önünde bugüne kadar söyleyip açıklamak gereğini duymadıkları büyük tehlikeden, dünyayı saracak savaştan söz ediyorlar..


Oysa bugüne kadar tüm kavgalar, ağız dalaşmalarına dayanan sürtüşmelerdi!

Nitekim bir dünya sorunu olması gereken “Suriye” odaklı savaşlarda Amerika ile Rusya ayrı gayrı ittifak ve cephelerde karşı karşıya kaldıkları halde  bir “3.dünya savaşından” hiç söz etmedilerdi..

Hatta Türkiye’nin bile aralarına girerek “paylaşmaya çalıştıkları aslan paylarından didiklemesine, İrak içlerine dalmasına falan çok da aldırmadılardı!

NE olduysa “İran’ın ulusal kahramanı olduğunu şimdi öğrendiğimiz Süleymani’ye yönelik Amerika’nın tertiplediği suikast hareketinden sonra oldu!

Ki 1. Dünya Savaşı da   Saray Bosna’daki bir suikast bahanesiyle başladıydı..

VE işte bugün de bu 1. Dünya Savaşını çağrıştıran 3. Dünya Savaşından söz ediliyor! Ki 2. Dünya savaşı da aynen bugünkü gibi “uluslar arası ittifaklar” oluşumları sonucunda patladıydı ki dünyada 80 milyon insan öldüydü!

Ne var ki olası dediğimiz bir “üçüncü”   savaşta “nükleer silahların” da kullanılacağı, kıtalar arası füzelerin devreye gireceği, İnsansız uçakların  bombalarını bırakacakları… Kısaca gelişen dijital çağa uygun   bir savaş olacağını dolayısıyla dünyanın yanıp kavrulacağını söylemek ne kehanettir ne de abartı!

Ve böylesi bir savaş tutun ki başladığı günün sonunda bitecektir!

Ha! Bir Amerika İran dalaşından dolayı mı? Hadi canım! İran parmağını oynatma fırsatı bulamadan yerle yeksan olacaktır!

Fakat    asıl sorun eğer dedikleri gibi bir Dünya Savaşı olursa, bu savaşa katılacak olan Rusya, Çin, gibi ülkelerin Amerika’nın karşısında yer almalarından kopacak kıyamettir!

Tabi Kıbrıs da bir “dünyalı adadır!” Bakalım o zaman “adanın egemeni” olduğunu iddia eden Anastasiadis kime sığınacaktır? Mısır’a mı İsrail’e mi? Yoksa Yunanistan’a mı?

*****

KKTC ANCAK BU KADARDIR!

Bazen satır aralarına sıkışmış üç beş kelimelik cümleler bir kitaplık anlatımların yerine geçerler..

Geçtiğimiz günlerde Başbakan Tatar’ın KKTC’nin “makûs talihini” işaretleyerek   gelip giden hükümetlerin ne kadar çok isteseler de tasavvur ettiklerini yapamadıklarını, şartların buna izin vermediğini açık kalple seslendirmesini halka doğruları söylemek açısından “dürüst bir politika” olarak değerlendirdim..

Ve Ekledim: “Keşke bunu seçim kampanyaları sırasında da itiraf edebilseler!” O zaman halkı vaat ettikleriyle oyalamazlar, yarattıkları beklentilerle aldatmazlar ve hayal kırıklığı yaratırlarken moralleri  sıfırlamazlardı!

Kİ biz yazıp söylemekten bıktık usandık   fakat “onlar” dediğimiz “politikacılarımız” ne bıktılar ne usandılar!

Yıllardır “yapacağız, gerçekleştireceğiz” vaatleriyle seçimlerden seçimlere koştuk!  Türlü çeşitli  mentalitedeki  politikacılar, siyasi partiler iktidarlarında kandırıldık!

FAKAT bile bile! Ki artık çok daha iyi biliyoruz:

Biliyoruz ki siyasi çözümsüzlükle dünyadan tecrit edilmiş KKTC de “iktidara gelen “bizden politikacılar” ne kadar akıllı ve dirayetli olurlarla olsunlar, “siyasi ve sosyoekonomik” anlamda Kıbrıs Türk insanına yansıtacakları ne büyük olanakların  sahibidirler ne de vaat ettiklerini gerçekleştirecek potansiyele sahiptirler..

FAKAT bu gerçek “Devlet iddiası” sürdürülürken görmezden gelinir çünkü “oyunun kuralına aykırıdır!” Ki oynanan oyun Devletçiliktir!  (Aynen masada oynanan “çözüm oyunu” gibi!)

BİRİNCİSİNİN kaderi Türkiye’nin parasal katkısına bağlıdır! Paralar aktıkça yatırımlar, yatırımlar arttıkça üretim, dolayısıyla ihracat olacak…

İKİNCİSİ birincinin önünü açacak   siyasi çözümdür!

Oysa manzarai umumiyemize bakıyorum ne “birincisinden” yani Türkiye’nin  yeterli para akışından faydalanabiliyoruz ne de müzakere masasında Anastasiadis’in arsızlıklarını  aşabiliyoruz!

Türkiye ile Rum tarafı arasında sıkışmışız ki TC’den ve 3. Ülkelerden yoğunluğunca aramıza katılan nüfusa artık “devlet olarak hizmet veremeyecek duruma gelmişiz!”

Buna karşılık mesela şu geçtiğimiz   günlerin haberine bakın:  “TC’nin KKTC’ye aktarması beklenen 750 milyon TL. kaynak 83 milyon eksik gelmiş! (Ayrıca bu paranın 530 milyon TL. de Savunmaya ayrılmış…”     PEKİ sonuçta ne olmaktadır ama? Gelin onun tipik örneğini de geçen hafta TIP İŞ  Başkanı Ahmet Varış’ın açıklamasından öğrenelim:

Varış  yoğun  nüfus artışı sorununu işaretle artık “hastanelerde hizmet veremeyecek duruma geldik” diyor! “Doktorlar, personel yorgunluktan dökülüyorlarmış!” Ve uyarıyor, “tüm sistem 9 ay sonra çökebilir!”

Aslında Devletin hazinesinden kaynaklı istikrarsızlıktır ki KKTC’yi sadece bütçesel sıkıntılara düçar eylemekle kalmamaktadır!  Sorunlar kambur üzerine kambur eklerken,  üstesinden gelinemeyecek “yıkımlarla mutsuzluklar, sıkıntılar yaratmaktadır.

İSPATI için günlük gazetelerin daha ikinci sayfalarından başlayan “illegal vakalar haberlerine bakın!” Tüm siyasi ve toplumsal sorunların üzerlerine çıkmışlar ki artık “işte asıl sorunumuz” dedirtiyorlar!

Çözüm, Kurtuluş? Henüz görünürde yok!

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar