2017 yılına girerken umutlarımız ve beklentilerimiz, - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 19, 2024
Köşe Yazarları

2017 yılına girerken umutlarımız ve beklentilerimiz,

Onur Borman

Bu gün 2017 yılının ilk günü. Her yeni yıla insanlar yeni umutlara yelken açarak girer. Yeni yıla, yeni açılımlar yeni mutluluklar vaat eden bir gelecek algısıyla sarılır. Yeni yılı, geçmiş yılda yaşanmış acılarını ve sıkıntılarını geride bırakacağı ümidiyle kucaklar. Veya geçmiş yılın güzelliğini yaşamışsa yeni yılı daha güzel günlere gitme heyecanı ve hayalleriyle karşılar. Hangi açıdan bakarsak bakalım geleceğin daha güzel ve mutlu olması, dileğimiz olmalıdır.

Dileyelim ki 2017 yılı sevgi ve kardeşlik yılı olsun.


Dileyelim ki barış ve huzur yılı olsun.

Dileyelim ki ülkemizde, Türkiye’mizde,  bölgemizde orta doğuda ve tüm dünyada barış yılı olsun.

Dileyelim ki Dünyayı paylaşma hırsları olan güçlerin, her türlü hırslarının yenildiği ve güç paylaşım ve menfaat paylaşım kavgası uğruna tarumar edilen ülkelerin, bölgelerin  ve insanlarının acıları, perişanlıkları son bulsun.

Dileyelim ki gerek dünyada gerekse Türkiye ve orta doğuda masum insanları hedef alan vahşi terör belâsı son bulsun ve masum insanlar artık acılar çekmesin, şehitler olmasın, analar ağlamasın.

Dileyelim ki savaşlar son bulsun, denizlerde boğulan yollarda perişan olan çocuklar ve insanların acıları son bulsun, kayıp nesiller yaratan, harita çizme ve orta doğu kaynaklarına sahip olma uğruna vahşet uygulayanların, bölge ülke ve insanlarını perişan eden bu ‘üst akıl’ denilen akıldan vicdandan yoksun ve dünyada felaket ve zulüm planlayıcılarının menfaat üstüne inşa edilen planları, insanlık değerlerinin yükselmesiyle yok olsun.

Dileyelim ki bu insanlık değerleri, gösteriş için edebiyattan ibaret kalmasın ve hak adalet, hukukla birlikte insan gibi yaşama hakları ile koşullarını yaratacak ortamın fiiliyatta da uygulama planları ağır bassın… Barış, huzur ve mutluluk yılı olsun…

Güzel şeyler dileyelim ve hayal edelim, belki 2017 yılı bu dileklerin hiç olmazsa bir kısmının gerçekleştiği bir yıl olsun.  Ve hepimize yeni yıl kutlu olsun.

Bu temennilerle birlikte Ülkemizde de iç sorunlarımızdan olan çekişmelerin, hizipleşmelerin, halkımız arasında ortaya çıkarılmaya çalışılan cepheleşmelerin, çeşitli menfaatler uğruna kesimlerin birbirilerini hedef alması yanlışlığı ile hareket edilmesinin hiçbir kesime yarar sağlamayacağının anlaşılması, iş ve çalışma hayatında iş barışının sağlanması ve işçi işveren, devlet-çalışanlar-işverenler diyaloğunun gelişmesinin üretimde ve hizmette verimliliği arttıracağının idrak edilmesi,  partizanlıkların son bulması ve iç barışın sağlanmasıyla düzenli ve ciddi bir Yönetim ve hizmet anlayışının gelişmesi en büyük dileğimizdir.

Son zamanlardaki acımasız karalama kampanyaları hiç kimseye veya kesime yarar getirmeyeceği gibi ahlâki değerlerimizle de bağdaşmamaktadır. Farklı görüşler olsa da ki demokrasilerde olabilir, ancak ifadede gerçeklik ve kaliteli bir seviye daima daha değerlidir.

 

Ekonomik ve siyasi açıdan beklentiler;

Ekonomik açıdan, Halkımızın refah ve mutluluğunu sağlayacak birlik içinde kalkınma ve kalkınmadan tüm kesimlerin mutlu olabileceği dengeli politikaların uygulanması hem Hükümetlerin hem de paydaşların ciddi görev ve hedefi olmalıdır. Bu hedeflerin geçekleştirilmesinde öncelikle Devlet kurumlarının ciddiyetle ve şeffaflıkla hak ve adaletle çalışmasının önemini de vurgulamak isterim. Çünkü planlayıcısı ve uygulayıcısı olarak sürükleyici güç Hükümettir, devlettir.

2017 yılında Kıbrıs konusunda devam eden müzakerelerin olumlu sonuçlanmasını temenni ederiz.  Müzakereler sürecinde, Türk Tarafı’nın gösterdiği gayret ortadadır.  Ancak nihayetinde Karşı tarafların da aynı duyguları paylaşması halinde bir sonuca ulaşılması mümkün olabilir. Bu safhaya getirilmiş görüşmelerin 5’li Konferansla devam etmesi ve çözüm sürecinin taraflarca hak, adalet ve siyasal eşitlik ve Güvenlik konusunda Türk tarafının geçmişin getirdiği  hassasiyeti temelinde Türkiye’nin garantörlüğünde barışla sonuçlanmasını dileriz.

Yıllardır Türk toplumunun,  gasp edilen her türlü haklarının ve adaletsizliğin -ki maalesef buna uluslararası camia da iştirak etmiştir-  giderilmesi ve dünya ile buluşma imkânının Türk halkına da eşit koşullarda tanınması, kalıcı barışın devamı için gereklidir.

Aynı zamanda özeleştiri olarak söylemek isterim, gelişen dünya standartlarını uygulama açısından çözüm, dünyaya açılmanın gereği olarak,  Hükümetlerimize de önemli zorlayıcı bir etken olacaktır. Aslında çözüm olmadan AB ve dünya standartlarına uyum sağlamayı, KKTC Yönetimleri de tek başlarına  gerçekleştirebilirdi. Özellikle Kıbrıs Rum Yönetiminin AB’ye giriş sürecinden sonra bu uygulamaların yapılması şarttı. Ancak maalesef hiçbir reform uygulama refleksi Yönetimlerimizde görülmüyor. Dünyada medeni koşullarda yaşamak için her alanda standartlaşmaya ve gelişen teknolojiye, fırsat eşitliği, muhasebeleşme dahil her alanda gerek devlet icraatları gerekse özel sektörde sağlanabilirdi.

Dünyada  G-20 toplantılarıyla, uluslararası ekonomik, mali, teknik kuruluşlarca;  her alanda daha seri ve yakın ilişkiler kurabilmek amacıyla müşterek standartlara ve müşterek formatlaşmaya, tarafsız kurallı icraatlara her gün yenisi eklenir ve gelişen bunca yenilikler olurken, bizim Yönetimlerimiz halâ yerinde saymaktadır maalesef. Gelişmemiz ve kalkınmamız için dünya standartlarıyla uyum sağlamamız şarttır. Her alanda gelişmenin anahtarı budur.

Ekonomik ve mali alanda Türkiye son 10 yılda çok büyük yenilikler getirmiş, bu konulardaki dünya standartlarını yakalamış ve süratle kalkınmakta olan bir ülkedir. GSMH’sını dolar bazında ikiye üçe katlamıştır. Sürekli bir şekilde ekonomik ve mali önlemler plan ve programlarını hemen fiiliyata dökmekte,  yürürlüğe koymaktadır. Yatırımcı, girişimci ve üretime yön vermektedir.

Türkiye’nin gelişim ve kalkınma sürecinde olan bu dönemler, KKTC için büyük bir şanstır. Türkiye ile en yakın mali ekonomik ve her türlü ilişkiler içinde olan KKTC Hükümetlerinin bu şansı kullanmaları ve KKTC’nin kalkınması ve halkımızın hayat seviyesinin yükselmesi ve refahı için icraat yapmaları gerekir ancak maalesef bu şans halkımız ve ülkemiz lehine kullanılamamaktadır. Gönderilen yatırımlar için ödenekler ve nakitler, çeşitli gerekçeler ve nedenlerle kullanılmamakta sadece laf üretilmekte halka hizmet anlayışı giderek kaybolmaktadır.

Popülizme dönük teşviklerle, bütçeden doğrudan  yüz milyonlarca parasal teşvikler ve transferler yapılarak, vergi muafiyetleri verilerek ve yerinde kullanılıp kullanılmadığı takip edilmeyerek aynı alanlara kaynak aktarılmaktadır. Bu şekilde üretim ve kalkınmada sonuç alınamaz . Alınmadığı da çıkan sonuçlardan bellidir..

Hükümetlerin uyguladığı bu yöntemlerle üretim-istihdam-kapasite ve ihracat arttırılamamakta bir açılım sağlanamamaktadır. Teşvikler dar zümresel  bir çerçevede birikmekte, ve bu sektörlerin devamlılığı ve yaşaması, devletin desteğine bağımlı olmaktadır. En büyük ekonomik yanlış da buradadır. Teşvikler aynı sahalarda ve aynı şartlarla yıllarca devam edemez. Aksi halde ülke ekonomisine katkı sağlayacağına ülke ekonomisine ve devlet bütçesine yük ve kambur olunur.

Türkiye Hükümetleri  plan ve programlarla açılımlar  ve teşvikler yaparken her alanda  sürekli kalkınmayı da beraber sağlamaktadırlar. Takip mekanizmasıyla destek belli zamana münhasır olmakta ve değişen alanlara kanalize edilmektedir. Geliştikçe mal ve hizmet üretimi artışıyla, istihdam artışını da geliştirmektedir. Meslek odaları da kendi üyelerini motive ederek elini taşın altına koyarak girişimciliği ve kalkınmaya katkılarını sağlamaktadırlar. Gerektiğinde ülke menfaatleri için de kârlarını azaltarak yeni yatırımlara ve yeni istihdamlara girmektedirler. Bunu her gün izlemekteyiz. Gerçekliklerdir bunlar.

Şimdi Türkiye’de 2017 için yeni programlar ve yeni yatırım ve destek programları açıklanmaktadır. Ve Yetkililerce, devam edeceği beyan edilmektedir. Sadece beyan değil Türkiye’de her öngörülen programın ve yatırımın hemen yürürlüğe konduğunu, tamamlandığını, yeni günün şartlarına adapte olacak yeni programların devreye girdiğini görüyoruz. Bu yıl bir çok siyasi iç ve dış  olumsuz olaylar Türkiye’nin başına sarılmaya çalışılırken dahi, doğan sorunları gidermek için her gün yeni ekonomik önlemler uygulanarak olumsuzluklar karşılanmaya çalışılmaktadır. Bu itibarla her türlü büyük sorunlara rağmen, 2016 3.cü çeyrek hariç iyi bir büyüme göstermiştir.

Sorun şimdi,  TL’sının değer kaybıdır. Dolar faizi ile değerlenen dolar’ın üstünde çeşitli jeopolitik nedenlerle bir değer kaybı söz konusudur ki bu KKTC’ye de olumsuz yansımaktadır. Ve bu enflasyon açısından, borçlar açısından ve genel yatırımlara (özel ve kamu) finansmanı açısından bir sıkıntı getirebilecektir. Ancak Türkiye’de bankacılık ve mali sektörün sağlam olması, Devlet bütçesinin denk bütçe seviyesinde güçlü olması ve halâ yabancı sermayenin Türkiye’yi bu açılardan güçlü görerek yatırım yapılabilir seviyede görmesi,- ki bunu bir çok büyük yatırımcı dillendirmektedir-, bence bu sıkıntıyı 2017-19 öngörülen ekonomik önlemlerle aşacaktır.

2017 için AB’ne de baktığımızda;  bir çok AB ülkesinin ekonomik sıkıntı ve 2008 krizini halâ aşamadığını görüyoruz. AB Merkez bankası başkanı bu büyüyememe sorununu aşmak ve piyasaları canlandırmak için 2017’de parasal genişleme politikalarını devam ettireceğini ve 60 milyar$ ayda varlık alımlarına devam edeceğini ve piyasaya para süreceğini açıklamıştır.

Diğer taraftan Dünya ekonomisine etki yapan ABD’nin 2017’de, dolar faizini 3 defa arttıracağını ve doların değerlenmesine önem vereceğini görüyoruz. Yeni ABD Başkanı Trump ekibinin tam ekonomik politikaları detaylı açıklanmasa da genelde ABD ekonomisinin iyileştirilmesine ve içte yatırımların artırılmasına, dışarıya yönelik eski Yönetimin politikalarına karşılık,  dış masrafların kısılarak  Amerikan halkının refahına yönelik politikalara öncelik vereceği açıklamalarından izlenmektedir.

Güzel bir yıl olması dileğiyle.

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar