Kurların düşüşü, Türkiye'de alınan önlemler ve KKRC'de fiyat istikrarsızlığına gerekli önlemler - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 26, 2024
Köşe Yazarları

Kurların düşüşü, Türkiye’de alınan önlemler ve KKRC’de fiyat istikrarsızlığına gerekli önlemler

Onur Borman

Kurların düşüş ü, Türkiye’de alınan önlemler,  ve KKTC’de  fiyat istikrarsızlığına gerekli önlemler,

Bu hafta dolar, euro ve sterling karşısında TL’nın bir miktar değer kazandığını görüyoruz. Bu trend geçen hafta başlamıştı, bu hafta da devam etmiştir. Bunun kalıcı olup olmayacağı, ancak, gerek FED’in alacağı dolar faizi ile ilgili kararlara ve dış etkenlere bağlı olduğu gibi TCMB’nın alacağı para istikrarının korunması için gerekli olan  önlemlere, ve her zaman ve her yerde olduğu gibi İçte çeşitli açıdan siyasi istikrarın sağlanmasına yönelik gelişmelere, bağlıdır.


Geçen hafta dolar ve bizim için en geçerli diğer iki döviz fiyatı bu hafta da bir miktar düşmüştür. 3.90’lardan geçen hafta 3.63’lere düşen dolar bu hafta 3.57’lere kadar inmiştir.  Euro ve sterlig’te de .. Bunda FED tutanaklarının etkisi olduğu kadar iki hafta önce TCMB’nın peyderpey  aldığı önlemlerin  -ki geçen haftalarda tümünü yazmıştık-  de etkisi olmuştur. Bu hafta açıklanan FED tutanaklarında 2017 için dolarda 3 defa faiz artırımı öngörüldüğü, ancak piyasaların 2’yi gördüğü yolundaki ifadeler, FED’in faiz arttırımı konusunda yumuşak  ifade kullandığı, piyasaların beklediği kesinliği içermediği düşüncesiyle faizde az bir artışın geleceği algısı ile akabinde dolarda düşüş oldu. Ayrıca faiz artırımının Mart veya Mayıs’ta olabileceği tahminleri de bunu etkiledi.

Kurların düşüşünü sağlayan diğer etkenler geçen haftalarda yazılarıma da konu olan TCMB’nın aldığı faiz dahil, piyasaya döviz salması, TL’de sıkı para politikası uygulaması, ihracatta döviz olarak iade edilen reeskont kredilerinin geçen haftalardan sonra TL olarak iadesi gibi TL kullanımını arttırıcı ve döviz ihtiyacını mümkün oranda azaltıcı çeşitli tedbirlerdir.  TCMB’nın ortalama fonlama faizini de % 8’den %11’e çıkarması da ki en önemlisi budur, bu ortamda kurları düşürmüştür. Aslında esas politika faizinde de yeterli bir artış sağlansa idi kurların istikrarına daha çok etkinlik getireceğine inanılmaktadır.

Ancak faiz konusunda Hükümetin artış yapılmasına, üretici maliyetlerini etkileyeceği esnaf ve iş sahiplerini, özellikle reel sektörü zora sokacağı gerekçesiyle, karşı olması TCMB’nı bu konuda  temkinli davranmaya sevk etmektedir. Son aylar ve özellikle son haftalarda Türkiye’de Hükümetçe de kur ve faiz riskine karşı ödemelerde ve mükellefiyetlerde sabitlenen kurlar , yapılandırılan ve düşürülen bir çok sektörlerdeki faizler ve uzatılan vadeler vb önlemler sayesinde vatandaşlar her sektörde alınan önlemlerle oldukça korumaya alınmıştır.

Bu hafta TL,  gelişen piyasa para birimleri arasında en çok kazanan 4.cü para birimi olmuştur. Döviz kurları düşerken borsa ise yükselmiştir.  Tahvillerde  satışlar olmuş, ancak buna karşılık satın alma ağırlığı hisse senetlerine yönelmiştir.

ABD’de, Trump’ın 28 Şubat Vergi paketi, ve gelecek ay enflasyon ile tarım dışı istihdam verileri çıktıktan sonra duruma göre, diğer önlemlerle faizlerin ele alınacağı düşüncesiyle piyasalarda şimdilik  endişeler ertelenmiş görünmektedir. ABD’nin uyguladığı ekonomi politikalarında, enflasyon, faiz ve istihdam  en çok önem verilen verilerdir.

Türkiye’de;  artan enflasyon ve kur etkileri bahanesi ile piyasada artan fiyatlara, yukarıda saydığımız önlemlere ilaveten Hükümetçe  KDV ve ÖTV indirimleri ile de müdahale edilmektedir. Özellikle gıda konusunda artan fiyatlara karşı ayrıca bazı önlemler örneğin şimdi yeni bir Hal Yasası gündemdedir . Ve Hükümetçe,  tarladaki fiyatla marketteki fiyat arasındaki aşırı fiyat artışına izin vermeyeceği bu nedenle ‘aracı ve tefecilerin ve fırsatçıların’ kontrol altına alınacağı yeni bir düzenlemenin getirilmekte olduğu, açıklanmıştır.

KKTC’de de;

Aynı sorunlar daha ağır bir biçimde yaşanmaktadır. Liberal Ticaret rejimi ve Liberal kambiyo rejimini  zamanında KKTC’de, Türkiye’den 7-8 yıl önce getiren Yöneticilerden  biri (hatta mevzuatını kaleme alan biri) olarak,  bunun dışında piyasada denetim mekanizmasını de etkin olarak uygulayan ve buna inanan biriyim.  Gerek Ekonomi ve Maliye Bakanlığının tek bakanlık altında toplandığı zamanlarda gerekse ayrı Bakanlık altında olduğu dönemlerde işbirliği yapılarak Ticaret Dairesi, Sanayi Dairesi denetim elemanlarını da çarşıda fiyat ve kalite konusunda maliyetlere kadar inerek denetim mekanizmasını kullandığımız gibi,  ETİ ve Kooperatifler de fiyat ve kalite tanzim görevini yerine getirmek için denge  olarak devrede tutuyorduk. Belediyeler de o dönemlerde bu konularda daha aktif idi. Ve işbirliği yapılıyordu.

Fakat maalesef şimdi resmi daireler de ses vermiyor. Ve ne ETİ kaldı ne de Kooperatifler hepsi maşallah devreden çıkarıldı. Bu bilinçli olarak yapıldı.  Çünkü siyasi partiler içinde piyasada güç sahibi toptancıların veya bazı ithalatçıların parti Başkanları üzerinde çok ağırlıkları vardı (halen de devam ediyor) ve bunu çeşitli şekillerde dile getiriyorlardı. Hatta işi basite indirgeyerek ETİ ve Kooperatifler devlet eliyle bakkallık işi yapıyor gibi haberleri yerleştirmeye gayret ederek bu kuruluşlara karşı bir reaksiyon oluşturuyorlardı. Halbuki bu kuruluşlar piyasada temel gıda ve temel kullanım mallarında fiyat ve kalite konusunda  bir tanzim görevi yapıyorlardı.  Ben bu mekanizmaları uyguladığımız dönemlerde, fiyatları istismar eden belli çevrelerden çok tepkiler alıyordum.  Heyetler oluşturarak  belli üst makamları ziyaret ediyorlar ve etki altına alıyorlardı. Zamanın basınına da bu konularda çok haberler yansımıştır.

Şimdi  Türkiye Yetkilileri,  bu fiyat uçurumlarını ortadan kaldırmak için yeni Hal yasası ile yeni tedbirler getirme hedefindedir. Hem denetim hem de aracıların sayısını azaltarak ve mekanizmalar oluşturarak direk kontrolle fiyat istikrarını sağlamayı hedefliyor. Hatta en üst düzey Yöneticilerin beyanatlarında, gerekirse fiyat tanzim görevi için Marketler dahi açılabileceğini ifade ediyorlar.  Fiyat ve kalite istikrarsızlığı enflasyonu  hızlandıran ve haksız kazançları ve fırsatçılığı toplumda yaygın hale getirerek sosyal bozulmalara ve ekonomik dengeleri de bozduğu cihetle  bütün medeni ülkelerde en çok dikkat edilen hususlardan biridir.  Liberal sistem demek herşeyi kendi haline bırakan ve vahşi kapitalizmin uygulandığı bir sisteme gitmek değildir. Vatandaşı koruyacak denetim ve denge sistemini de uygulamaktır.

ABD’de morgage olayları ile 2008 dünya ekonomik krizini getiren ve halâ devam eden sarsıntı, ABD’de liberal sistemin kendi kendini kontrol eden bir sistem olduğu inancıyla  denetimin arka plana itilmesinden kaynaklanmıştı. Ve bu hatalarını ABD’de 18 yıl FED Başkanlığı yapmış ve kriz çıktığında da halen Başkan olan dünyaca ünlü Alan Greenspan  ‘Piyasa kurallarının kendi işleyişine bırakılması ilkelerine inanan bir kişi olarak 40 yıldır inandığım sistemin çökmesi beni şoke etmiştir’  ifadeleri ile Bankaların kendilerini finansal kaostan koruyabileceğine inanmakta hata yaptığını ve Küresel krize neden olan  serbest ekonominin işleyişindeki önemli ‘defo’ yu işaret ederek finans sektörünün ve kuruluşların sıkı denetime tabi olmaları ve mekanizmaların buna göre kurulması gereğine vurgu yapmıştı. Avrupa’da özellikle sağlam bir ekonomiye sahip Almanya’da her sektörde denetim mekanizmalarına çok önem verilmektedir. Çünkü öncelik ülke genel menfaati ve halktır.

KKTC’de  maalesef zaman içinde ve halen Yönetimlerimizde halkı koruma içgüdüsünün kaybolduğunu görüyoruz.. Kamu menfaati yerini maalesef çok bariz şekilde Partisel ve kişisel menfaatler  aldı.

Halen her gün gazetelere yansıyan filan arazi filana verildi, filan orman veya piknik alanları filana tahsis edildi, şu kişinin denizlerin içini bile  inşaatlarla işgal ettiği, filan kişilerin izinsiz dereleri doldurduğu ve izinsiz inşaatlara göz yumulduğu  haberleri karşısında,  gerek Hükümetin ilgili Bakanlıklarının ve belediyelerin seyirci kalması, işte bu kişisel menfaatlerin tavan yapıldığına örneklerdir. Hele zaten çok az olan kamuya ait alanların park ve ören yerlerinin arttırılacağı yerde  olanların da şahıslara dağıtılması hiç izah edilemez.

Gerek bu açılardan gerekse en azından Türkiye’nin ekonomik açıdan halkın korunmasına yönelik alınan ve alınmakta olan bir dizi koruyucu önlemlerden bize uygun olanları koşullarımıza adapte ederek yürürlüğe koymayı,  aynı şekilde Sağlık konusunda halka ve tıp insanlarına yönelik Türkiye’de oturtulan Sağlık Sisteminden yararlanarak KKTC’de bu konularda çekilen sıkıntıları rahatlatmak için Hükümetlerin  çalışması ve gereğini yerine getirmesi asli görevleridir .

Bunları söylerken bu hafta içinde alınan isabetli bir kararı da zikretmem gerekir. Sendikalarla Hükümetin mutabık kalarak aldığı  mesai saatlerinin daha makul bir düzeye getirilmiş olması, hem ülke içindeki özel sektörde çalışanlarla iş uyumu bakımından hem de en yakın işbirliği içinde olduğumuz Türkiye, ve yabancı ülkelerle olan gerekli iş temaslarını kolaylaştırıcı olması bakımından daha verimli  olacaktır.

Ancak tecrübelerime dayanarak söyleyebilirim ki öğle yarım saatlik yemek arası çok az olup, dairelerde  yemek servisi olmayan ülkemiz için,  bu kısa ara  istense de istenmese de haliyle iş saatlerinden kayıp yaratacağı aşikârdır. Ayrıca mesai bitimindeki  ‘çeyrek saat’lerin de pek bir işe yaramayacağı ve bunun da çoğunlukla mesai kaybı olacağı pratikte herkes tarafından görülecektir. Hayırlısı olsun diyelim.

 

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar