ZİRVE TOPLANTISININ HATIRLATTIKLARI - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Çarşamba, Nisan 24, 2024
Köşe Yazarları

ZİRVE TOPLANTISININ HATIRLATTIKLARI

Eşref ÇetinelEşref Çetinel

Sn. Tatar dolayısıyla Ankara “27 Nisan 2021’e kayıt düşmemizi istediler. Çünkü dediler “söz konusu gün “ilk kez Kıbrıs Türk halkının kendi kaderini kendisinin saptadığı ve tüm dünyaya ilan ettiği gün olacaktır.”

Bildiğimizce bugün başlayacak olan 5+BM’ler (Guterres) zirve toplantısı Türk tarafının Annan planı ve referandumundan bu yanadır ilk kez “olmazsa olmaz” dediği “iki egemen devlete dayalı çözüm” önerisiyle Cenevre’ye başlayacağıdır…


Bunu bilmeme karşın dünkü yazımda yine de “şeytan ayrıntıda gizlidir” dedimdi.. Üstelik bunu “iki egemen devlete dayalı çözümü savunmama karşın” yaptımdı. Çünkü:

Politikanın politikacı tarafından yapılan “cilveleri” vardır. Bazen dayanılamayacak kadar fettan ve cazip, bazen “hayır” denemeyecek kadar bal kaymak..

Eğer “politikacının” kullandığı bu argümanları olmasaydı zaten “tarafların kesinlikle ödün vermeyiz dedikleri çözüme yönelik görüşleri ortadayken, kalkıp da Cenevre’ye gitmezlerdi. Fakat gittiler..

Şöyle kabul edelim. Bildik görüş ve önerilerini orada BM’lere dolayısıyla dünyaya duyururlarken deklere etmek… En azından Türk tarafının bunun için gittiğini iyi biliyoruz. Ancak:

***

ANCAK ŞUNU DA BİLİYORUZ: Sn. Tatar Cenevre’ye toplumunun bir kesimiyle kavgalı gitti! Çözüme yönelik görüşlerini toplumun onayından geçiremeden gitti!

Gitmeden önce başta 2. Cumhurbaşkanımız Talat ve ötesi Cumhurbaşkanlığı  yapmış siyasilerimizle de ciddi istişarelerde bulundu mu bilmiyoruz ama bu konuda her hangi bir habere rastlamadık!

Mesela Crants Montana’ya kadar giden Akıncı ile sonunda tartışmak zorunda kaldı!

KISACA her zamanki gibi çok önemsediğim toplumsal konsensüsten söz ediyorum.

Bir ulusal görüşe sahip olamadık! Başını “sol kesimin dolayısıyla CTP’nin çektiği ancak bünyelerinde oluşan sol topluluklarla çok daha ötesi ekstremist örgütlerin de yer aldığı adına “muhalif” dediğimiz gruplar ne Tatar’dan ne de Ankara’dan yana olmadıklarının itiraflarında  “tarafsız” kalmaya bile gerek duymadan tutun ki “Türkiyesiz bir Kıbrıs” görüşü şiarından hareketle Rum tarafının savunduğu çözümün savunucuları oldular..

Bu toplumsal dağınıklık ve TC’ye yönelik aykırılıklarla bırakın Cenevre’de elimizi masaya vursak, sesimizi arşıalaya duyursak bile bir başarı sağlayamayız..

“Eee canım, bir ülkede muvafıklar kadar muhalifler de olacak..” “Kaldı ki barikatı hakikat eğer müsademei efkârdan doğuyorsa bu aykırılıklarla siyasi tartışmaların yararı bile vardır” denebilir ama tartışılan güvencemiz olan Türkiye’nin adadaki varlığıdır. Ve kısaca bazı çevreler Türkiye’nin adadan ayrılmasını istemektedirler! Yerine koyacakları da Rum unsuru olacak! Sonra Federasyonu sağlayıp adada güller gülistanlıklar içinde dostça yaşayacaklar!..

Ki ne Güney’deki Yunanistan sultasından söz ediyorlar ne de coğrafyasında askeri üs vermediği Akdeniz ülkesi kalmadığı Güney’den!

Rumların Enosis’i gerçekleştirmelerinin en büyük hedefleri olduğunu hiç söylemiyorlar! Düşünüp söyledikleri tek şey, Rum tarafı ile kurulacak bir federatif sistemle Kıbrıs’ı barış adası yapmak!

***

ÇOKTANDIR BUNLARI YAZMIYORDUM: Yazmak zorunluğu duydum.

Çünkü bizim nesil hani o “Bir zamanlar Kıbrıs” dizisi var ya. Hani orada bir de Nikos Samson “uyduruğu” da var ya. Makarios Kliridis, Papadopulos, Yorgacis falan… Bizler o Rum siyasilerini, EOKA’cılarını tanıyarak, Türk halkına çektirdikleri acı ve yoklukları bizzat yaşayarak yetiştik.

Buna karşın geçmişte Rumlarla birbirimizi çok daha iyi tanırdık. Her konuda çok da yoğun ilişklilerimiz vardı. Basbayağı ayni mahallelerde komşulardık.

Bize reva gördükleri baskı zulmü, bunlara rağmen gerçekleştirdiler. Şimdi birbirimizden çok daha uzağız ve artık sadece sınır komşusuyuz. Böyle bir toplumdan neyin barışını neyin siyasi istikrarını bekleyebilirsiniz ki?

Bekliyorsanız vazgeçin bu hayalden!

***

KISACA TAKILDIĞIM. (DEVLETİM DEMEKLE DEVLET OLUNMAZ!)

Artık rutine bindi. Her Pazar günü bizi eve (kapatmıyorlar) kilitliyorlar!

Sonra ne yapıyorlar? Elektriklerimizi sularımızı kesiyorlar!

Geçen hafta sonu Cumartesi akşamı. Şrak diye elektrikler kesiverdi. Ne olduğunu hâlâ bilmiyorum. Neyse ki artık neredeyse yastığımızın altında mum ve kipritle uyuyoruz. Vaziyetleri sabahın gün ışığına kadar idare ettik. Sonra öğlene doğru falan geliverdi..

Ne var ki bu kez de su kesildi! Hem de evlerimizde zorunlu kapalıyken! Diyeceksiniz ki “ne yani suyla mı oynayacaktın? Yok yahu evde kalmışken susuzluktan kurumaya yüz tutmuş çiçekleri sulayacaktım.. Benim de onların da hevesleri kursaklarında kaldı..

…TABİ ki bilirsiniz? Mesela Türkiye’nin bir semtinde sular elektrikler kesilse televizyonlar radyolar bangır bangır bağırırlar! Olay olur, haber olur! “Ne demek elektrik su kesintisi” diye!

Bizde (kaç zamandır kesilmiyorlardı da merak ediyor, “ama neden kesilmiyorlar” diye kendi kendimi yiyordum,” nihayet aşığın maşukuna kavuşması misali “kesildiler” de uzun zamanların hasretini dindiriverdikti!

Eee ne var bunda diyeceksiniz? Hâlâ elektriklerin suların zırt pırt kesildiği ülkede bir yandan erken seçim için kaldırdığımız kazan, öte yandan Cenevre’lerde savunulacak iki devletten biri olmak iddiamıza nazire “gerçekten biz devlet olduk mu” diye soruyorum da ondan!

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar