Yokedicilerle uğraşırken… - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cumartesi, Nisan 27, 2024
Köşe Yazarları

Yokedicilerle uğraşırken…

Ahmet OkanAhmet Okan

1960’lardan önce şamişicilik ve lokmacılık adamakıllı bir meslekti.

Bu meslek hükmünü yetmişli yıllara kadar sürdürdü.


Kimi aileler hayatını bu mesleklerden kazandılar…

Mahallebicilik de öyle…

Anlaşılan odur ki Kıbrıslı Türkler arasında daha çoktu bu meslekler.

Gazete arşivlerindeki tartışmalara bakıldığında kimi Rum yazarlar tarafından Türklerin lokmacı ve şamişici diye küçük düşürülmeye çalışıldığı anlaşılmaktadır…

Lokmacılığın tarihi eskidir.

Bir kaynağa göre lokmanın tarifi 13. yüzyılda El-Bağdadi tarafından yapılmıştır ancak Osmanlı sarayında sıklıkla yapıldığı belirtilir…

Arapların “lukma” dedikleri lokma saraydan çıkarak ahali arasında yaygınlaşmış ve gün gelmiş meslek halini almıştı…

İşin aslı komşumuz Rumlar da lokmaya bayılırlar.

Eskisi gibi lokmacı mesleği kalmasa da panayırlarda, festivallerde lokma tezgahlarını görmek mümkündür.

Geçtiğimiz eylül ayında Dikomo’nun 1974 öncesi ahalisi bir festival düzenlemiş ve o festivalde bulunmuştuk.

Başköşede lokmacı vardı ve neredeyse her masada lokma yeniyordu…

Hizber Hikmetağalar’ın “Eski Lefkoşa’da Semtler ve Anılar” adlı kitabına göre, bir zamanlar Lokmacı Barikatında lokma yapan Sarkis isimli bir Ermeni varmış.

“Lokmacı Barikatı” adını bu Lokmacı Ermeni’den alıyormuş…

İngilizler lokmaya alışmış olabilirler miydi?

Köşede bucakta mahallebicilerden mahallebi, lokmacılardan lokma alıp yemişler miydi?

Mutlaka yapmış olmalılar.

Ancak Trafalgar Meydanında lokmacı olmadığına göre, ağız tatları bu tada pek uygun olmasa gerek!

“Lokmacı Barikatı” gibi halkın bellediği kimi yer isimleri bir kültürü de beraberinde taşırlar.

“Kadınlar Pazarı” dendi mi, o bölgede meydana gelmiş ekonomik ve sosyal hayatın izlerini sürmek mümkündür.

“Cirit Sahası” dendi mi, bir zamanlar o sahada cirit oyunlarının oynandığı akla gelir ve meraklıları dönemin hayatına dair ipuçlarını zihninde resmedebilir…

Yer isimlerinin değiştirilmesi kendiliğinden akıp giden bir hayatı yol ortasında bırakmak ya da çıkmaz sokağa sürüklemek olsa gerek.

Cirit Sahası bir dönemin özelliklerini anlatırken, bunu değiştirip Taksim Sahası yapmak gibi.

Tarihe vurulan neşter!

Neyse ki Surlariçi Lefkoşa’da yer isimlerinin çoğu yerinde durmaktadır, İngiliz döneminde konan sokak isimleri hariç.

Hepsi anlaşılabilir de Shakespeare’den yana ne gibi bir dert ya da sorun vardı ki yerine Mehmet Akif Ersoy Caddesi konmuştu?

Şaire başka cadde mi yoktu?

Zaten yerli ahali için iki isim de işe yaramayacaktı “Dereboyu” herkesin ağzında yaşarken…

Bazı şeylerin gelip geçici olduğu aşikardır.

İngilizlerin 1950’li yıllara kadar Cirit Sahasında her yıl “Victoria Günü” düzenledikleri gibi.

Sömürge İdaresinin adaya taşıdığı bu ve buna benzer şeyler zaten kalıcı olamazdı…

Ada durmadan yokedicilerle uğraşırken,

İnsanın kendi kendini yok etmesi daha acı değil mi?

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar