Yıkıntılar arasında nostalji... - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cumartesi, Nisan 27, 2024
Köşe Yazarları

Yıkıntılar arasında nostalji…

Köş, MoreketMehmet Moreket

Cumartesilerimizi Surlar içinde geçirmeyi tercih ederiz.

Giderek artan sayıda Lefkoşalının yaptığı gibi…


Şu küçücük memlekette yılarca görüşmediğimiz, görüşemediğimiz dostlarımızı buluruz orada. Sadece biz değil, turistlerin de ilk tercihidir ama, turizmi yönetenler görmezden gelir nedense…

Büyük Han geçen yıla kadar tek tercihti. Ama bu yıl, devralındıktan tam 30 yıl sonra restore edilen Kumarcılar Hanı’yla birlikte, etrafta değişik seçenekler arttı. Özellikle gençler  bir çok cafeler açtılar. Değişik, nostaljik, güzel yerler…

Fakat bu ilgi, hem biz ziyaretçilerin, hem de oralarda iş yapmaya çalışan esnafın sıkıntılarını gidermiyor.

Örneğin, trafiğin kısıtlanmasına rağmen, ciddi bir park sorunu var bölgede.

mkombe_lefkosa_evleri

Belediye Başkanı Harmancı’ya sordum; mesela Larnaka’daki gibi, eski binalardan, betonarme olanlar çok katlı otoparka dönüşemez mi diye.

Bir sordum, bin “ah” işittim…

Bir kere, o atıl binaların ekonomiye kazandırılması büyük masraf… O mal sahiplerinin çoğu o yatırımı yapacak durumda değil. Sahillerde lebi derya devlet arazilerine yapılan 5 yıldızlılara verilen teşvik, neden buralara verilmez? Muafiyetlerle, vergi indirimleriyle bölgenin canlanması için neden çaba gösterilmez? Sonuçta o oteller şahıs yararına, bu ise doğrudan kamu yararına…

Bizde işler kamu yararı odaklı olmadığı için kimsenin umurunda değil.

Ha o mal sahipleri bu durumdan rahatsız mı..?

Hiç değiller…

İşi spekülasyona bırakmışlar, nasıl olsa daha da değerlenecek diye beklemekteler.

Öyle olunca da, bölgenin sosyal ve ekonomik yapısı gereken dönüşümü yaşayamıyor.

Köşe başında küçücük bir cafe açan ve kısa sürede tercih edilen bir mekanın sahibesiyle konuştuk.

Etrafında, kepenkleri yıllardır kapalı olan daha geniş dükkanlara talip olmuş… Dikkat çekerim, bu dükkanların çoğu da Vakıflar’a ait. Ne demişler biliyor musunuz; “50 bin sterlin hava parası ver, boşaltayım”…

Dediğim gibi, yüzlerce  dükkan, iş yeri, konut, yıkıntı halinde kapalı duruyor.

restorasyon-sart-12107

Eğer bir şeyler yapılmak istenirse, boş tutulan bu binaların emlak vergileri arttırılabilir mesela…

Ya ekonomiye katacaksın, ya da bedelini ödeeyeceksin. Sonuçta orası bir vitrin, bir cazibe yeri…

Hep yazdım, rahmetli Denktaş’ın cenazesinde zamanın  Başbakanı, şimdinin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın o binalara şaşkınlıkla baktığını gözlerimle görmüş, utanmıştım. Çok geçmedi, gerçekten de rahatsız olduğunu söyledi ve “para benden, ortaya bir proje çıkartın” dedi. Tam 40 milyon’du telaffuz edilen… Aradan koskoca 4 yıl geçti… Yok logo yarışması, yok insiyatif oluşturulması, yok proje hazırlanması dendi, dendi, ortada sıfıra sıfır elde var sıfır. Parası da hazır olan bir projeyi yürürlüğe koyamadık bir türlü. Hem de bu sürede çeşit türlü parti de iktidara geldi gitti…

Lefkoşa Suriçi Turizmini Canlandırma Projesi diye bir proje var. Onun da ne işe yaradığı belli değil. Ne mimari yapılar restore ediliyor, ne çarşının kalitesi artıyor…

Aslında bir kısır döngü. Bakımsızlık devam ettiği sürece, kalite de yükselemiyor, bölgenin gereği gibi canlanması da mümkün olmuyor.

Hem insanıyla, hem binalarıyla, hem çevresiyle ve mekanlarıyla tam bir dönüşüme ihtiyaç var ama, devletin ne bu gibi işlere ayıracak zamanı, ne de bitirecek kapasitesi ve en önemlisi vizyonu var…

“Her ilçeye müze” müjdesi veren çiçeği burnundaki son Turizm Bakanı’nın da oralardan geçmediği anlaşılıyor…

 

 


 

YERİN KULAĞI VAR

BU GİDİŞLE ZOR:

12 Ocak’taki beşli zirve öncesi tarafların açıklamaları, zirve başlamadan sonucunu belli eder nitelikte. Hem Türkiye’de, hem de Yunanistan ve Güney’de yapılan açıklamalarda, uzlaşıcı değil, ayrılıkçı bir dil kullanılması dikkatlerden kaçmıyor. Beşli zirve öncesi bu tür açıklamalar ister istemez çözüm umutlarının azalmasına neden oluyor…

 

ALIN SİZE DAYATMA:

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Barış Burcu, “…direkt ilgili olan 5 tarafın bir araya gelmesi Kıbrıs Konferansı’nın oluşması ve başlaması için yeterli olacak. Gerekli görülmesi ve tarafların onaylaması halinde diğer ilgili taraflar da konferansa çağrılabilecek.  Kıbrıs Konferansı’nın oluşumuyla ve katılımıyla ilgili bu uzlaşı dışında yapılan her türlü açıklama ve yayın gerçek dışı ve spekülatiftir” diyor. O böyle diyor da, Eide AB’nin katılımının doğal olduğunu söylüyor. Fransa ile Almanya şimdiden yarış içine girdiler. Dahası, Rum tarafı BM Güvenlik Konseyi’nin 5 Daimi üyesinin katılacağını neredeyse kesinleşmiş gibi gösteriyor. Çin hazır olduğunu açıklıyor. Bizim taraf olaya hala “spekülasyon” olarak bakıyor…

 

DEVLET MALI DENİZ:

Doğru dürüst bir üniversitemiz vardı, ama siyaset onu da bitirmek üzere. DAÜ Vakıf Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Bayram siyasi baskılara dayanamayıp sonunda istifa etti. Bilgi, birikim, liyakat hak getire. Maksat birilerini memnun etmek, hem de ayda 13 bin liralık bir memnuniyetle ülke aydınlık yarınlara ulaştırılmaya çalışılıyor… CTP milletvekili Birikim Özgür, bununla da kalmadığını, esas meselenin DAÜ’ye 100 istihdam dayatması olduğunu söylüyor. Yazıklar olsun…

 

SONUÇ NE OLDU?:

Saatler konusunda yapılan onca eylem, yaşanan tatsız olaylar, yaralananalar ve tutuklananlar. Peki sonuç ne oldu? Saatler düzeltildi mi, çocuklar okullarına karanlıkta değil de normal saatte mi gidiyorlar, yol olmaktan çıkan o yol için yapılan bir şey var mı? Hepsinin cevabı da hayır…Yaşanan bunca tantana, bunca sinir yanımıza kar kaldı… Yeni bir felakete kadar unuturuz gider…

 

NASIL İSTİKRAR OLSUN:

Türkiye’nin Lefkoşa Büyükelçisi Kanbay, son yıllarda “sürdürülebilir ekonomiye geçiş programında” beklenen icraatların yapılmaması, acil önlemlerin sürekli ertelenmesi ve son üç yılda dört farklı hükümetin iktidara gelmesinin, ülkedeki istikrarsızlığın başlıca nedenleri olduğunu söyledi. Kısacası ‘işiniz ayın oyun’ diyor Sayın Büyükelçi. Böylesi bir ortamda bu ülkede kalkınma olmasını nasıl bekleyebiliriz…

 

DENETİMLE OLMAZ BU İŞ:

Bu hafta denetlenen yerli ürünlerin tümü temiz çıkmış. Çoktandır bu sonucu yakalayamamıştık. Ancak yine ithal ürünlerde zehir var… Hala merak ediyorum; defalarca sorduk, yanıt veren çıkmadı; ithal  ürünlerden gıda güvenlik sertifikası sorulmaz mı? Denetim nereye kadar. Üçünü yakalarsınız, beşini biz tüketiriz. Sertifikası olmayanı sokmazsınız, denetiminizi yine yaparsınız, ithal edeni de, göndereni de kara listeye alırsınız, cezalandırırsınız. Çok iyi biliyoruz ki, bu işi yapanlar bir elin parmaklarını geçmez…

 


 

 

ZİRVEDEKİLER

Birikim Özgür: “Dünya hızla değişirken, örneğin Yunanistan gelecek yıl ekonomik büyüme, kamu borçlarının azaltılması, bu süreçte dar gelirlilerin daha fazla korunabilmesi gibi konulara yoğunlaşmışken bizim bütçe görüşmelerini ‘dostlar alışverişte görsün’ anlayışı ile sürdürmek durumunda kalmamız hiç de hayra alamet değildir. İşte esasta bu ikilemdir ‘yaprak döker bir yanımız, bir yanımız bahar bahçe’ dedirten insana”…


 

DİPTEKİLER

Huylu Huyundan Vazgeçmez: Üniversitelere, kamu kurumlarına, banka yönetimlerine eskimiş veya vatandaştan onay almamış siyasetçileri atamak temel politikamızdır. Konu üniversite de olsa,  arpalıktır oralar…  Sonra da buralardan başarı bekleriz… İşte Mehmet Bayram. Kendi partisinin hükümet olduğu bir dönemde, baskıdan şikayet edip, istifa ediyor.

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar