YENİLERİNDEN VAZGEÇTTİK. YARIM KALAN İŞLERİ BİTİRİN YETER! - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cumartesi, Nisan 27, 2024
Köşe Yazarları

YENİLERİNDEN VAZGEÇTTİK. YARIM KALAN İŞLERİ BİTİRİN YETER!

Eşref ÇetinelEşref Çetinel

Geçtiğimiz hafta sonunda Türkiye’de iki açılış töreni yapıldı.

Birisi İstanbul Taksim Meydanında inşaatı kısa sürede tamamlanan Taksim Camisinin açılışıydı..                                                      Diğeri Çamlıca tepesindeki kule. Tüm Tv ve Haberleşme operatörlerine hizmet verecek antenlerle donatılmış.


Yine geçen hafta Türkiye’de  Avrupa’nın en uzun tüneli açılırken bir de geliştirilmiş füze yapıldığının   haberlerini izledikti.

***

KKTC’DEKİ İCRAATLAR:  Elbette “biz” dediğimizce KKTC bir Türkiye değildir.  Hatta hemen yanı başındaki  komşusu Güney kadar bile değildir.. Kaldı ki bizim amacımız da kıyaslama değildir.

Çünkü KKTC ne  hacim ve alan olarak ne de siyasi ve  soyoekonomik yapısı itibarıyla böyle büyük mukayeseleri kaldırmaz!

Zaten ben  de bunu yapmıyorum. Sadece ülkelerin geçen zaman içinde az veya çok ilerlediklerini, bir şeyleri ürettiklerini, mevcut tesis ve ötesi alt yapı yatırımlarını gerçekleştirdiklerini söylüyorum.

Dilimin ucundaki asıl düşünce ise şu: “Neden biz de  kendi çapımıza, kendi küçüklüğümüze göre kendi ihtiyaçlarımıza uygun  üretimler yapamıyoruz. Neden taş taş üstüne koyamıyoruz? Kendimizi yenileyemiyoruz? Denecek ki:

“Eee işte 18 yıldır bekleyen Hal yasası Meclis Genel Kuruluna getiriliyor ya!”

“Eee işte 25 yıl sonra Kutlu Adalı dosyasını yeniden açıyoruz ya!”

“Eee işte polisimizin üst kademelerinde yaşanan  rüşvet olayının üzerine gidiliyor ya?

Eee işte devletimiz memurunu çalışanını ele güne rezil etmemek, aç bilaç bırakmamak için Merkez bankasından yine 300 milyon lira borç aldı ya!

Eee işte büyük bir fedakârlık göstererek emekliye çıkan belediye başkanlarının emeklilik maaşlarını ödemeye devam edeceğini açıkladı ya!

Eee işte vatandaş biraz daha rahatlayıp ferahlasın diye “Pazar günleri” yasağını kaldırdı ya!.. Ve ilahi!                                                                                   ***

VE ORMANLAR YANIYORDU: KKTC’de adam gibi icraat olmadığından ve artık büyük işlere imza atacak hükümetler de göreve gelemediğinden, yukarıda yazdığım  tüm o abuk sabuk  işler gerçekleştirilir ve “başarı, yeniden yapılanma” gibilerinden laflarla ilerlemekteyiz imajı yaratılmaya çalışılırken;  bakın ayni sıralarda memleket nasıl yangın yerine çevrildiydi:

***

YANGIN YERİNE DÖNEN MEMLEKET: Yaılan açıklamalarda  1 ve 25 Mayıs tarihleri arasında yani 25 günde 18 ekin tarlasıyla anız, 6 da balya yangını çıktıydı! Sonuçta 8 bin 659 balya yandıydı!

VE medyada bir haber dalgalandıydı: Artık bu ülkede anca 10 liralık kıyma alabilen insanlarımız var!                                  (Ben yine de iğneyi “yöneticilerimize” çuvaldızı da kendimize batırayım.  Yani insafsızlık yapmayım.)

Ancak hatırlatayım: Siyasete atılırken de hükümet olurken de görev yüklenilirken de kimseler memleketin kaderini yüklenesiniz diye sizi itip kakmadılar.

Aksine yüklenmek iddiasında siz birbirlerinizi itip kaktınız hatta ezdiniz elediniz! Hâlâ iktidar muhalefet kavgası yapan sizlersiniz!

Ve hepiniz de iktidara geldiniz. Bazılarınız üç dört kez..                                                                 Sonuç?  “Vermedi mamut neylesin Mahmut” dediniz!

***

GİTGİDE BOZULUYOR ÇİRKİNLEŞİYORUZ! Bakın bu memleket tek parti yönetimlerinden dört partili koalisyonlara kadar gelirken “büyümedi kalkınmadı!”

Aksine küçüldü, fukaralaşıp çaresiz kaldı!

Yani bu rejim yanlış! Bu memleket koalisyonlarla artık yönetilemiyor!

Ne var ki bu konuda da fikir üretilemiyor “öyle geldi böyle gitsin” tevekkülünde zararına zaman öldürülüyor.                                                            ***

MESELA BELEDİYELER: Yazmaktan usandık. Çünkü gerçekte  belediyeleri batıranlar, belediye başkanlarının mensubu olduğu iktidardaki koalisyon ortağı siyasi partileridir!

Ki belediyeleri ne seçilmiş “başkanları” yönetiyor ne de yönetim kurulları! “Belediye Başkanlarının” içinden çıktıkları  “siyasi partileri, ilçe  başkanları,” ile  “parti kodamanları” yönetiyor.

Pardon yönetmiyorlar! Belediyeleri “oy avcılığı için kullanırlarken, işsiz olan eşi dostu, tanıdıkları, partilileri belediyelerde istihdam ederek bütçe giderlerini kabartıp resmen batmalarına neden oluyorlar!

Keza devlet kademelerinde de farklı bir uygulama  yoktur!

VE ne oluyor: Belediyeler ve devlet, memurların çalışanların maaşlarını ödemekten öte bir icraatın sahibi olamıyorlar.. O maaşların nasıl ödendiği ise ortada: TC’den parasal yardımlarla ve Merkez Bankasından borçlanarak!

Zaten bu kısır döngü içine hapsolmuş  bir devlet bütün yönetim erkini kaybetmiş demektir.                                                         Memleket bu nedenle allem ve kallemdir! Artan illegal olaylar, gitgide gerilen sinirler nedeniyle seviyesi düşen insanlar arası ilişkiler, sirkat ve rüşvet, uyuşturucu, fuhuş, ve şiddet olayları..                                                                                    ***                                    MADALYONU ÇEVİRİYORUM: “İstihdam yaratmak” için üretim mekanizmaları çalışmalı.

Yetmez ama. İster sanayi ve tarım olsun ister zanaat ve ticaret..

Eğer siz “Meslek liselerinden” mezun olan öğrencileri bile her hangi bir üniversiteden mezun edip devlet memuru yaparsanız…

Çekiverin kuyruğunu gitsin bu ülkede “sanat da zanaat da hayvancılık tarım da turizm de ötesi tüm hizmet sektörleri de eleman ve çalışan ihtiyaçlarını TC’den temin etmeye devam edeceklerdir.

Kendinize sakın ola “patron” etiketi takmayın! Memleketin yetişen gençleri belki şimdilerde pandemi nedeniyle ülkelerden ayrılamıyorlar ama öncesinde başlayan göçler o pandemi dindiğinde beteriyle yeniden başlayacak, genç insanlarımız   bu ülkeyi terk edeceklerdir!

Gençlerine sahip çıkamayan bir ülkenin geleceği olamaz ama!

Ötesine gelince. Toprağın sahibi de  onu ekip biçenin, yeşertip üretenindir..

Daha fazla laf sokmadan “noktayı” koyuyorum.

***

KISACA TAKILDIĞIM: (ZIRVALAYAN ANASTASİADİS!”

Viskisini içen, iki eli kanda olsa uykusunu alan, kilisesine giden, Türkiye’ye tos atmaya çalışan, Cumhurbaşkanı olduğu toplumun cüceliğine karşın efelenen Anastasiadis’in tipik politikacı kimliğini severim.. Tutun ki kendine özgü bir siyasetçi..                                                                     ***                                                İşte bu Anastasiadis Geçen hafta şöyle bir beyanda bulundu: “Eğer Kıbrıs sorunu gündeme alınmazsa TC-AB ilişkilerinin ele alınacağı müzakere zirvesini veto edeceğim!”

…BİLİR misiniz bir gün AB bu nedenle yıkılacak! Çünkü Almanya Fransa gibi gelişmiş ve dünyasal güce ulaşmış ülkelerle, yarım milyonluk nüfusuyla Güney’deki cüce komşumuz hem eşit oya sahiptir hem de veto hakkına!

Üstelik üyeliğiyle bırakın  AB’ye siyasi ve askeri yönden katkıda bulunmasını.. Aksine  Brüksel’e, Kıbrıs gibi  müzmin ve alengirli bir siyasi sorunu da hediyesi olarak sunmakta!          Üstüne üstlük elindeki veto hakkını da tehdit unsuru olarak kullanmakta!

TABİ  vahim ve yanlış olan Anastaasiadis değildir. Hatta eğer adada çözüm olmuyorsa bizatihi sorumlusu Anastasiadis de değildir.

Bir “Hıristiyan kulübü olan (artık bu tanımın doğru olduğunu kabul etmek zorundayız) AB’nin Anastasiadis’li Rum tarafına  “veto” silahını kullanma hakkı vermesidir.

OLAY AB’nin eşitlik ilkelerinde  “demokrasi” falan değildir. Ne de AB’nin barışçı ilkeleridir! Olay Anastasiadis’in veto hakkını Kıbrıs Türk halkını hatta 83 milyonluk Türkiye’yi vuracak bir silah olarak kullanmasıdır.

Aslında “küçük ülkelerin” bu kadar tehlikeli  silahlarla oynamasına izin verilmemelidir. AB kurmaylarının bu gerçeği görmesi gerekir..

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar