Merkez Kaymakamı Ahmet Arslan bir duyuru yaptı. Diyor ki, “Dernekler Yasası gereği dernek, birlik ve spor kulüpleri, faaliyetlerini, gelir ve gider işlemlerinin sonuçlarını, düzenleyecekleri beyanname ile her yıl Mart ayı sonu itibarıyla ilgili ilçe kaymakamlıklarına vermekle yükümlüdür; sunmamaları halinde bir aylık asgari ücretin beşte biri tutarında sabit para cezası ile cezalandırılacaklar”.
Bu, mali hesaplarla ilgili bir duyuru. Tamam, güzel…
Ancak 2016 yılında geçen yeni Dernekler Yasası’nın en önemli amacı, naylon derneklere son vermekti.
Yani adı var kendi yok tabela derneklerinin ülkede yarattığı enflasyonu bitirmeyi hedefliyordu…
Buna göre, Mayıs 2017’ye kadar KKTC’de faaliyet gösteren tüm derneklerin tüzüklerini yeni yasaya göre düzenleyip ilgili kaymakamlıklara sunması gerekiyordu. Sunmayanlar, otomatik olarak feshedilmiş olacaktı. Hepimiz sevinmiştik. Zira, 1961’de çıkarılan, 1991’deki değişikliğin ardından 24 yıl hiçbir değişiklik yapılmadığı için güncelliğini yitiren bir yasa vardı. Dahası, o eski yasada belirtilen kriterlere uyum var mı yok mu o bile denetlenmiyordu. Aklına gelen bir dernek kuruyor, ne kongresini yapıyor, ne gelir gider hesabı veriyordu.
Yanlış anlaşılmasın. Örgütlenme hakkını sonuna kadar desteklerim. Hatta demokrasinin gelişmesi için ciddi örgütlenmelerin eksik olduğunu da düşünürüm . Ama kabul edelim, ortalık hiç bir faaliyeti olmayan tabela derneklerle dolmuştu.
Adam bir dernek, birlik kuruyor, demokratik seçimlerini yapmaktan kaçınıyor, üyesi bile olmasa yıllar yılı dernek başkanı görünüyor. Ve dikkat edin, bu tür dernekler, özellikle seçim zamanlarında ya da çıkarlarına dokunulduğunda sayfa sayfa açıklama yapıp, kamuoyunu meşgul ediyorlar. Sanırsınız ki arkalarında bir örgüt var. Yok aslında. Siyasi baskı grubu gibi görünüyor ve başkanı prim yapıyor…
Avrupa’dan uzmanlar geldi, yerli sivil toplum örgütlerinden destek alındı, şimdinin Meclis Başkanı Teberrüken Uluçay’ın İçişleri Bakanlığı döneminde titizlikle üstünde durduğu bu yasa güncellendi.
2005’de yapılan bir araştırmada 746 tane örgüt varken, bunların sadece 150’sinin aktif olduğu saptanmış. Bakanlığın web sayfasında ise 1007 tane dernek görünüyor. Peki acaba bunların içinde kaç tanesi Mayıs 2017’ye kadar yükümlülüklerini yerine getirdi? Şu kadarı feshedildi” diye bir açıklamayı hiç duymadık. Kaymakamlığın geçen gün yaptığı türden bir çağrıyı da daha önce hiç duymamıştık.
Yasa gereği, derneklere tüzük bildirimi de yapıldı mı? Kaymakamlık bunu da açıklar mı acaba?
Yasayı çıkaran partiler şu anda da iktidarda, belki bu konuya da el atarlar.
Hani el altından amaçları dışında faaliyet gösteren dernekler konusu da bugünlerde kafaları karıştırdığına göre…
MASADAN KAÇAN BİZ MİYDİK Kİ..?
Ben de bunu anlamam, “doğal kaynaklardan yararlanmanın yolu, müzakereleri başlatmak” deniyor. Sanki müzakereleri bitiren Türk tarafıymış, sanki biz masadan kaçmışız da, Anastasiadis de ne yapsın, tek başına yoluna devam etmiş.
Böyle bir saptırma, böyle saçma ve Kıbrıs Türkünün aleyhine bir savunma olabilir mi?
Adam bir yandan masada görünürken, o şimdi gaz sondajına gelen firmalarla ihaleler yapmaktaydı. Paraları milyon milyon eurolar olarak cebe indirmekte, adanın etrafında haksız hükümranlıklar ilan etmekteydi. Hatırlayın, ta 2014 Eylül’ünde, Eroğlu-Anastasiadis görüşmeleri sürerken, 9. Parsel’de yaptıkları sondaj denemesinden sonra, Türk tarafı da kendi araştırma faaliyetini başlatacağını duyurunca, Anastasiades bunu bahane göstererek, 7 Ekim 2014’te görüşmelere katılmama kararı aldığını açıklamıştı.
O günlerde de uyarılmışlardı. Sonra Cumhurbaşkanı seçilen Akıncı, defalarca enerji kaynaklarında Kıbrıs Türk tarafının da hakkı olduğunu, çözüm sağlanıncaya kadar tek yanlı adımlara son verilmesi çağrısı yapmıştı. Hem açıklamalarıyla, hem de yeniden başlayan müzakere masasında yüzlerine karşı.
Anastasiadis, “o konu başka, müzakerelerle alakası yok” diye kestirip atmıştı. Sonunda da sırf bu işleri ileri götürsün diye işi yokuşa sürerek, masayı dağıtmıştı.
Şimdi hala daha kendi görüşmecilerimize, Rum’un ağzıyla “masaya dönün” çağrısı yapılıyor olması resmen canımı sıkıyor.
YERİN KULAĞI VAR
SIKAR BİRAZ:
Rumların kapıları kapatacağına, hele de pasaportları iptal edeceklerine inananların aklına şaşarım. Yahu adamları krizden çıkaran biz, piyasalarını paraya boğan, AVM’leri dolduran bizleriz. Anastasiadis’in bunu yapması, bindiği dalı kesmektir. Onun için kimse merak etmesin, adamlar deli değil ki, altın yumurtlayan tavuğu kessinler…
AKEL BİLE ANLADI DA…:
AKEL Basın Sözcüsü, “Kıbrıs sorununun çözümü, hidrokarbon yataklarından istifade edebilmenin başarıya ulaşması için en etkin yöntem olacaktır” diyor. Partinin Genel Sekreteri Kiprianu da ilave ediyor; “Eğer bunu anlamazsak ve Türkiye’ye siyasi bedel ödetebileceğimizi sanırsak, olumsuz sonuçlar elde edeceğimizi düşünüyorum”. Kıbrıs Türk tarafının doğrudan muhatap alınmasını eleştirenlere kapak olsun. Kimle görüşüldüyse görüşüldü. O gemi oradan gitti mi, gitti. Hatice’ye değil, neticeye bak…
HIRSIZIN HİÇ Mİ SUÇU YOK:
AB Konseyi Başkanı Donald Tusk, AB liderleri adına Güney Kıbrıs ve Yunanistan ile dayanışma içinde olduğunu belirterek, Akdeniz’deki gerginlik konusunda Türkiye’ye adımlarına hızla bir son vermesi çağrısında bulunmuş. Sormak lazım, gerginliğin tek nedeni Türkiye mi? Rumların tek yanlı gaz aramasından, bulunması olası bir gazdan Kıbrıslı Türklerin de, en az Rumlar kadar hak sahibi olduğundan da bahsetseydi, adil davrandıklarını düşünebilirdik. Şu anda haksızın yanında öyle sırıtıyorlarki…
BÜTÇE MARATONU BAŞLIYOR:
Meclis bu hafta bütçe maratonuna başlıyor. Seçim bahane edilerek kasıtlı olarak hazırlanmayan 2018 bütçesi, 5 milyar 815 milyon lira. Önümüzdeki Çarşamba günü komitede başlayacak bütçe görüşmelerinin 5 Mart’ta bitirilmesi ve 12 Mart’ta Meclis Genel kuruluna sevk edilmesi hedefleniyor. Bütçenin erken geçmemesi için muhalefet yine bir takım ayak oyunlarına girer mi bilemeyiz ama, ikitdarın hedefi en geç Mart sonuna kadar bu işi tamamlamak…
“HANİ DA KAPATACAKTINIZ?” ELEŞTİRİSİ:
Hükümetin bet ofislerle ilgili aldığı “daha sıkı denetim ve azaltma” kararı belli ki bazılarını memnun etmemiş. HP, seçim öncesi “kapatacağız” demiş ama yapmamış. Unutmayın ki, dört farklı dünya görüşüne sahip bir koalisyon hükümeti var iktidarda. Tüm kararlar konsensusla alınıyor. Bet ofislerin sayısının düşürülmesi ilk adım olarak önemli bence. Kapatma kriterlerinden biri, mahalle aralarında olanlar olmalı. Ha, bir de devasa reklam tabelaları…
HAYVAN SEVGİSİ BU OLSA GEREK!..:
Güney Kıbrıstan aldığı 225 kilo kaçak etle yakalanan şahıs savunmasında, etleri “sokak hayvanlarını beslemek için” aldığını söylemiş. Bu ne sevgiymiş be kardeşim, yaklaşık 2 bin euroyu sokak hayvanlarını beslemek için harcamış. Hayvanları Koruma Derneğine, bu arkadaşı yılın “hayvanseveri” ilan edip, madalya vermesini öneriyorum…
ZİRVEDEKİLER
Erçin Şahmaran: “Bugün dokunulmazlıkların kaldırılmasından, cezaevi ve oradaki çocuk suçluların ıslah edilmesi, rehabilitasyonu dâhil pek çok konu çözüm bekliyor, tartışılıyor. Bu ülkenin bunları, böylesi ciddi, önemli ve günü değil, geleceği kurtaracak meseleleri konuşması, değiştirmesi gerek. Artık öncesi sonrası yok, daha iyi bir yaşam için istemek ve yapmak var”…
DİPTEKİLER
Kaçak Rehber Olayı: Herşeyin olduğu gibi, turist rehberinin de kaçağı var. KT Rehberler Birliği sürekli mücadele içinde. Hem Güney’den gelenlerle, hem de Kuzey’de lisansı olmayanlarla. Zaman zaman Büyük Han’da tur gezdiren rehberlerin anlatımlarına kulak kabarttığımda, bazılarının gerçekten donanımlı, tarih bilgisine sahip olduğuna, bazılarının da kulaktan dolma şeyler anlattığına tanık olurum. Yine denetim sorunu…
Foto Gündem
