Günlerdir yazdığım buydu.
Bugünden sonra oynanacak oyunun teması budur. “Türkiye şuna para vermez, buna verir”…
Önceki gün Erhan Arıklı’nın ne dediğini gördünüz; ““Her hükümet formülü memleketin yararına değil. Ne sıcak para gelir, ne de maaşlar ödenebilir”…
Kıbrıs Türk demokrasisini yok sayan, halkın iradesine ipotek koymaya çalışan bir yaklaşım.
Terbiye sınırlarını aşan bir söylem…
Ama Arıklı’nın politik tercihi bu. Yolu da bu, “Kıbrıs Türkü dışa bağımlı olmak zorundadır, yoksa yaşayamaz, çünkü kendi başına bir şey başaramaz”. Bunun bir tık ötesi sosyal medyada dolaştırılan hakaretler.
Bakın göreceksiniz, önümüzdeki seçimlerin en yaygın algı operasyonu bu olacak.
Nitekim Ersan Saner değişik kelimelerle aynı operasyonun bir parçası olduğunu göstermiş; “Anavatan Türkiye’nin Kıbrıs için çok önemli projeleri vardır. Bunları yapacak olan UBP’dir. UBP’den başka hiçbir partinin KKTC’yle Türkiye arasında elektrikte enterkonnekte sistem kurulması, Türkiye’den buraya doğal gaz gelmesi, Lefkoşa’da 500 yataklı yeni hastane yapılması, yollarımızın bitirilmesi, Maraş’ın açılarak turizmimizin hizmetine girmesi projesi yoktur”.
Korkuyla, tehditle iradeye müdahale.
Çaresizlik dayatması…
Oysa “Türkiye’den en iyi ben para alırım” diyenlerin durumu ortada. Bütçe niye 3,5 milyar açık verdi acaba?
Bu öylesine yıkıcı, yıpratıcı bir propaganda ki, belli siyasi grupların iktidarını sağlama adına, Türkiye-KKTC halklarının arasını daha da açmayı göze alıyor. Yaratılan ayrışmanın derinleştirilmesini göze alıyor.
Bu algının kırılması şart.
Bu sünnetçi korkusuna kulak asmadan bu toplumun kendi kaynaklarıyla kurtulabileceğini göstermek gerek.
Halkı bu iddianın boş olduğu konusunda ikna etmek gerek.
Şu anda bu propagandanın hedefi, CTP liderliğinde bir hükümetin kurulmasını engellemek.
Öncelikle geç kalınmadan bu algıyı çürütecek bir hükümetin kurulması şart…
Herkes de biliyor ama bir kez daha tekrar edeyim, bu ülkede para vardır. Bu ülke özellikle de sayısı 34 olan kumarhaneleriyle GSMH’nın tamamını karşılayacak geliri elde edebilir. Güney’de 5 kumarhane GSMH’nın yüzde 20’sini karşılar durumdadır. Anastasiadis kırmızı kurdele kesmeye gider, övgü üstüne övgü yapar. Çünkü devletin geliri ciddi şekilde artmıştır. Hiçbir şey yapılmasa, bu sektörden devlet hak ettiğini alabilse, uçardık. Ama bakıyorsun, adamlar şu anki yasalara göre yapmaları gereken ödemeleri dahi yapmıyor, personelini sokağa atıyor, siyasi irade de buna göz yumuyor. Ama diğer taraftan hükümet, kumarhanelere müşteri gelsin diye kendi halkının sağlığını tehlikeye atan düzenlemeler yapıyor…
Sonra vergini adam gibi toplarsın. Hali hazırda toplanan vergi, gerçek verginin yüzde 40-50’si arasında. Ya muafiyetler? Memleketin en zengini 40 bin lira vergi ödesin bu sisteme sıkı sıkıya sarılanlar da kendi halkını sıfırla çarptırsın, halkına böyle hakaret ettirsin…
İster icraat hükümeti, isterse geçici olsun, kaçırana göz yummayacak. Belki acilen bir yasa gücünde kararnameyle servet vergisi çıkaracak. Orta vadede de vergi düzenlemesini yapacak, muafiyetleri kaldıracak. Hatta bu tür hakaretleri reddeden partiler, şimdiden bunları seçim manifestosunun başına yazacak.
Ya yapacağız, ya da böyle hakaretlere maruz kalıp, özgür siyaset yapma defterini kapatacağız…
YERİN KULAĞI VAR
ÇARE ERKEN SEÇİM:
Kim ne derse desin, memleket seçim havasına girdi bile. Aylardır hükümetsiz kalan KKTC’de tek çıkış yolu olarak erken bir seçim üzerinde duruluyor. DP ve TDP hariç diğer partiler bu formüle sıcak bakıyor. HP ise hem ister hem istemez pozisyonunda. Zaten Tatar’dan boşalan vekillik için 6 ay sonra bir ara seçim yapılacak. Durum böyle olunca diğer vekiller de tekrardan halkın onayından geçsin. Toplum geçen sürede kimin ne yaptığını, ne yapmadığını gördü. Güven tazelemek zamanı geldi artık…
TEKNOKRAT HÜKÜMET:
Hükümeti kurmakla görevlendirilen CTP Başkanı Erhürman, ağırlıklı olarak geniş tabanlı ve teknokratların de olduğu bir hükümet formülü üzerinde duruyor. Amaç seçim gailesi olmayan uzman kişilerin hükümette yer alması. Bence de mantıklı bir yaklaşım. Seçilme gailesi olmayan kişilerin, daha radikal ve cesur olacağına, milletvekili olan bakanlardan çok daha rahat kararlar alabileceğine inanıyorum…
BAKANLIKLARI PAYLAŞ OLSUN BU İŞ:
Bütün partiler geniş tabanlı bir hükümet kurulması konusunda hem fikirler ama, ne hikmetse “bu dönemde ülke hükümetsiz kalmamalı” demelerine rağmen kimse buna yanaşmıyor. Çünkü hepsinin de hükümet konusunda gizli bir ajandası var. Yapılması gereken en doğru şey, Erhürman’ın başkanlığında Meclis’te temsil edilen 5 partiye 2’şer bakanlık verilmesidir. Bakın görün bir günde nasıl kurulur hükümet…
21 ARALIK SON GÜN:
Hükümet kurma çalışmalarında mutlu sona ulaşılamaz ve hiçbir parti hükümeti kuramazsa yasaya göre 45 gün içinde cumhurbaşkanı erken seçim kararı alır. Bu konuda, 7 Kasım’da hükümet kurma görevini alan Ersan Saner’den başlarsak, 45 günlük süre 21 Aralık’ta dolar. Sizin anlayacağınız partiler 21 Aralık’a kadar Meclis içinden ya bir hükümet çıkarır, ya da 21 Aralık’tan sonra kuzu kuzu o çok korktukları erken seçime giderler…
KAFALAR KARIŞIK:
Otelciler Birliği Başkanı Çağıner, “ülke batıyor siz daha erken seçim isteyin; toplumdan ne kadar kopuk olduğunuz ortada çok yazık” diyerek erken seçime karşı tavır koyarken, İŞAD Yönetim Kurulu Başkanı Enver Mamülcü ise, “Acilen seçim hükümeti istiyoruz” çağrısı yaptı. Belli ki erken seçim konusunda sadece vatandaşın değil, sermayenin de kafası karışmış…
NE ALAKA:
Tatar eşi Sibel Tatar, Spor Üst Komitesi toplantısına başkanlık etmiş. Haber böyle. Oysa Komite’nin bir başkanı da var zaten. Sibel Siber’in sporla alakası sorgulanmaz mı? Bugüne kadar spor konusunda hiçbir deneyimi olmayan birisinin böylesi bir makama neden ve hangi gerekçeyle atandığı ise henüz bilinmiyor. Bugüne kadar cumhurbaşkanı eşlerinin yaptığı, yardım kuruluşları, kadın hakları benzeri gönüllü faaliyetlere sembolik destek vermekle sınırlı olmuştur. Resmi niteliği olan ve alacağı kararların bağlayıcılığı bulunan bir Komite’ye atanmış olmadığı halde başkanlık etmek değil.
FOTO GÜNDEM: Bu hurmalar Maraş’tan. Tam 46 yıldır ellenmemiş ama dimdik ayakta ve büyümeye devam ediyor. Doğa dengesini kurmuş, kendi kendini koruyor. Umutla, inatla…
